NLP BEYİN DİLİ
1- Vücudun senin.
Onu sev ya da nefret et. Hayat boyu
seninle beraber kalacak.
2- Hayat denen ve yaşadığın sürece
devam eden bir okula kaydoldun. Sürekli dersler alacaksın ve bunlar hiç bitmeyecek, her gün yeni şeyler yaşama
fırsatın olacak. Bazıları senin kontrolünde olacak. Bu deneyleri ya seveceksin ya da aptalca bulacaksın
ama bunlar olacak.
3- Hatalar yok yalnızca dersler var. Büyümek, deneme ve yanılma
sürecidir. Başarısızlık yalnızca başarının alt
basamaklarıdır. Önceki başarısızlıklar sonraki başarıların
temsilcileridir.
4- Dersler öğrenilene
dek tekrar edilir. Dersler çeşitli şekillerde öğrenilene kadar sana sunulacaktır. Derslerini tümüyle öğrendiğinde ancak
diğerlerine başlama hakkın olacaktır.
5- Öğrenmek
asla bitmez. Hayatın hiçbir bölümü derssiz olmaz, yaşadığın sürece
öğrenilecek dersler olacak.
6- ‘’Orası’’ buradan daha iyi bir yer değildir. Hayatının her anında aslında buradasın.
Buradan başka her yer orası olacaktır ve her zaman ‘’orası’’ ‘’ buradan’’ çok daha iyi görünecektir.
7- Sensiz ya da seninle. Başkaları senin aynandır. Kendinde sevip ya da nefret ettiğin şeyler
olmadan başka insanları sevemez ya da nefret
edemezsin.
8- Hayatta ne yaptığın tamamen sana bağlıdır. İhtiyacın olan bütün kaynaklara sahipsin.
Onlara ne yapacağın tamamen senin
sorumluluğundadır. Seçim senin.
9- 4 milyon yıllık bir biyolojik evrim sonucu mükemmel bir beyinle doğdun. Fakat sana bunu kullanma kılavuzu verilmedi. NLP tekniğini öğrenerek bu mükemmelliğe
ulaşabilme şansın var.
10- Bütün
bunları unut gitsin!
John SEYMORE,
1997, ENGLAND
NLP Practitioner
kurs notlarından
GÜNEŞİN SANA ULAŞMASINI İSTİYORSAN GÖLGEDEN ÇIK!
Konfüçyüs
Sizin bu dünyada varlığınızla yokluğunuz neyi değiştirir?
Bir şey üreten ve olayları olduran küçük bir seçkin grup, Olup biteni
seyreden oldukça
büyük ikinci
grup,
Nelerin olup bittiğini bilmeyen muazzam kalabalık.
Nicholas
Murray
NLP NEDİR?
Neuro Linguistic Programming; düşünme, dil ve davranış süreçlerini inceleyerek,
hedeflere erişmek amacıyla onların nasıl en etkin kullanılacağını öğreten bir çalışma alanıdır.
NLP, her zaman istediğimiz sonuçlara ulaşabilmek için gereken mükemmelliği
irdelememize ve yeniden oluşturmamıza olanak sağlayan bir yöntemdir.
NLP NASIL ORTAYA ÇIKTI?
NLP 1972’de California Üniversitesi’nde dilbilimci ve
öğretim üyesi olan John Grinder
ve aynı üniversitenin psikoloji bölümünde okuyan Richard Bandler
tarafından kurulmuştur. Onların yanıtını aradıkları birkaç soru vardı: Nasıl oluyor da insanlar farklı sonuçlar ortaya koyuyorlar? Kişisel mükemmellik nedir? Başarılı insanlar ile başarısız
insanlar arasındaki farklar nelerdir?
Bandler ve Grinder konularında çok başarılı olan ve tanınmış üç bilim adamını incelediler. Bu insanların çalışmalarını modellemeye
ve modelledikleri bu çalışmaları başkalarına öğretmeyi amaçladılar. Modelledikleri kalıp ve teknikleri sistematik bir hale getirerek kişisel değişim, etkili iletişim, hızlandırılmış öğrenme ve performans
geliştirme konularında uygulamaya başladılar.
DEĞİŞİM VE NLP
Dünya bilgi ekonomisine doğru yöneliyor. Artık eğitimini tamamlamış bir insan aldığı bilgileri işleyip, satılabilir hale dönüştürdükten sonra iş yerinde, mahallesinde hatta oturduğu yerden
tüm dünyaya internet aracılığıyla satıp
para kazanabiliyor.
Para, endüstri toplumuna hız kazandıran
nesnedir. Bilgi toplumunu hızlandıran
ve güce ulaştıran ise bilgidir. İçinde bulunduğumuz bilgi çağında iletişim kültürünü yaşıyoruz. Yoğun bilgi akışı ve bunların getirdiği değişiklikler yaşamımızı etkiliyor. Yaşam kalitesini yükseltecek uzmanlaşmış bilgi çeşitleri bu teknolojilerle herkese açıktır. Hızla değişen iş dünyasında
tek bir konuya özgü becerilere
duyulan gereksinimin yerini öğrenme ve uyum sağlama becerileri almıştır. Her gün daha fazla organizasyon çalışanların kendi
performanslarını değerlendirmelerini, kendi çevrelerindeki engelleri yıkarak
potansiyellerinin
doruğuna çıkabilmelerini sağlayacak yöntemler araştırmakta, kendi içinde eğitim ve öğretim
birimleri oluşturmaktadır. Bu birimler iş dünyasının alışılagelmiş yöntemleri ile beklenen etkiyi gösterememekte, sıradan sonuçlar vermektedir.
NLP; düşünce ve davranışlarda meydana gelen değişimler, mevcut beyin sinir yapısı ve benzersiz düşünme biçimi ile ilgilidir. Bu değişimler kalıcı olur. Bir insan bir şeyi başarabiliyorsa, o insanın o şeyi zihninde ve fiziksel olarak nasıl yaptığını bulabilir ve kendimize aktarabiliriz. NLP bize modelleme yaparak başarıya ulaşılabileceğini başarılı kişileri kopyalayarak aynı sonuçların ortaya konabileceğini öğretir. Böylece insan, mevcut potansiyelinin sınırlarını zorlamaya başlayacaktır. Daha doğru bir ifade ile beyin gücünü
kullanma
kapasitesini gelişmeye zorlayacaktır. NLP’nin çıkış noktasında da, başarılı insanlarla başarısız insanlar arasındaki farklar, kişisel mükemmelliğin ne olduğu, nasıl olup da aynı olaylarda insanların farklı sonuçlar ortaya
koyduğu rol oynamıştır. Başarı her konu ve
ortam için ayrı bir anlam taşır. Birçok geleneksel eğitim programı ortamların ve gereksinimlerin aynı olduğunu varsaydığı için başarılı olamamış, kısa bir süre sonra başlangıç noktasına dönmüştür. Geleceğin anahtarı kişilerin içinde saklıdır. Onların düşüncelerini, davranışlarını ve
iç çatışmalarını yönetmedeki ustalıkları parlak, yaratıcılığa ve işbirliğine dayalı bir geleceğin kapılarını açacaktır. Çağa ayak uyduranlar ile yarışı
terk etmek zorunda kalanlar arasındaki
farkı yaratacaktır.
NLP seçilen beceriye özgü mükemmellik kavramını tanımlayabilmeyi sağlar ve
ustalık düzeyine ulaşmak için özgün ortamda izlenmesi gereken yolun haritasını sunar.
NLP’nin ön kabul ve prensipleri ustalığın miras yolu ile
insanlara geçmediğini, motive olmanın ve
kendine güvenmenin, yaratıcılığın, ustalıkla karar vermenin, istenilen sonuçlara ulaşabilmenin, güçlü ve başarılı olmanın öğrenilebileceğini anlatmaktadır. Konuşmayı, yürümeyi, araba sürmeyi öğrendiğimiz gibi bunları da öğrenmek
mümkündür.
NLP mükemmelliğin araştırılmasıdır. Modelleştirme ise mükemmelliği başkalarının da başarabilmesi amacıyla
kesin olarak saptamak ve
kodlamak yönünde kullanılan bir dizi işlemdir. Yaşadığımız ortamlar bizi insani başarıları neredeyse mistik niteliklere sahip şeyler olarak hayranlık duymaya alıştırmakta, özel beceri ve yetenekler çoğu kez, genetik,
tesadüfen değerli buluşlar yapma yeteneği ya da olumlu düşünme gibi terimlerle geçiştirilmektedir. Bazıları ise bunu tümüyle pratiğe ya da azimli olmaya bağlamaktadır.
Dünya, mükemmel insanların başarıları için harcar göründükleri çabadan çok daha fazlasını
sarf ederek ancak
vasat düzeye çıkabilen disiplinli azimli insanlarla doludur.
NLP bize neyi başarmak istediğimize karar verme ve nereden bulursak bulalım
mükemmellik stratejilerini ödünç alma seçeneği sunmaktadır.
Mükemmele ulaşan insanlar sürekli olarak başarıya giden yolu izlerler. Başarı tesadüfen elde edilemez.
Olumlu sonuçlara ulaşanlarla ulaşamayanlar arası fark rastlantı
değildir. İnsanlar hedeflerine ulaşmada kendilerine yarar sağlayacağına inandıkları kaynakları bir araya getirebildikleri ölçüde başarıya ulaşabilirler. Hepimizin içinde erişilebilir uzaklıkta bizi mükemmele götürecek uyumlu, mantıklı ve özel yolların bulunduğu bir güç
bölgesi vardır. Öğrenmemiz gereken şey vücudumuzu ve zihnimizi en güçlü ve en yararlı biçimde harekete geçirmek ve kullanmaktır.
Nöro- Linguistik Programlama; düşünme, dil ve davranış süreçlerini inceleyerek,
hedeflere erişmek amacıyla
onların nasıl en etkin kullanılacağını öğreten
bir çalışma
alanıdır. Sıradan sonuçlar yada başarısızlıklar doğuran eylemlerimiz ile başarı yada
mükemmellik getiren eylemlerimiz arasındaki farkı anlamamıza yardımcı olur. Herhangi bir insan bizim istediğimiz sonuçları üretmişse, o insanı modelleyerek, nasıl yaptığını, keşfederek, aynı şekilde bizimde aynı sonuçları üretebileceğimizi, istediğimizi yapabileceğimizi gösteren bir sistemdir.
NLP’NİN YARARLARI
** Öğrenme sürecinizi hızlandırır. Böylece değişimlere ayak uydurmanızın ötesinde, değişim yaratmanızı, ilgi ve çalışma alanınıza uygun yönetim biçiminizi bulmanızı sağlayacak bilgi dağarcığınız oluşur.
** İş ve özel yaşantınızda yapıcı etkileşimler kurmanıza yardımcı olur.
** Duyarlılığınızı arttırarak, davranış ve
tutumlardaki titreşimleri sezinleyip yorumlamanızı sağlar.
** Seçeneklerinizi arttırır, etki alanınızı genişletecek esnekliğe ulaşmada sizi
destekler.
** Çevrenizi işbirliğine yönlendirip,
bağlılık, coşku gibi kavramlar uyandırabilirsiniz.
** Duygu ve düşüncelerinizi yönlendirerek iç dünyanızın sahibi ve geleceğinizin mimarı
olabilirsiniz.
**Bilinçaltını hareketlendirerek onun gücünü ve kaynaklarını kendi yararınıza
kullanabilirsiniz.
** NLP özellikle iş dünyası, yönetim, iletişim, motivasyon, kişisel gelişim, hedef belirleme,
liderlik gibi konularda farklılaşma
sağlayacaktır.
** NLP’nin
konusu insan davranışlarını beraberce
biçimlendiren bilinçli ve bilinçaltı süreçlerdir.
** NLP bilinçaltından
bilinç düzeyine çıkarılan bilgilerle, saklı parçaları bulma yöntemleriyle üstün başarıyı çözümler, yinelenmesine
olanak sağlar.
NLP’NİN SÖZCÜK ANLAMI
NEURO: Herhangi bir davranışın temelini oluşturan beyin ve sinir
sistemi faaliyetini gösterir. Görme, duyma, tatma
ve koku alma duyularımızı kullanarak, dış dünya ile ilgili deneyimleri
bilinçli yada bilinçaltı düşüncelere dönüştüren nörolojik süreçtir.
LİNGUİSTİK: Duyu organlarımızla aldığımız mesajlar, uyaranlar sinir sistemimiz için
bir dil teşkil eder. Bundan dolayı deneyimlerimizi sözcük, kelime ve sesle anlamlandırırız. Dili kullanma biçimimiz, kimliğimizi ve düşünce biçimimizin dışa vurumudur.
PROGRAMMING: Deneyimleri irdeleyerek oluşum basamaklarını belirlemek,
hedefe ulaşmak için onları yeniden düzenlemektir. Elde edilen sonuçlar ve bu sonuçların siz ve başkaları üzerindeki etkileri, kişisel programlarınızın sonucudur. Her davranış bir dizi düşünce ve
tutum sonucu oluşur. Her davranış bir dizi düşünce ve tutum sonucu oluşur. Eğer düşünceler değişirse, davranışlar
da kendiliğinden
değişebilmektedir.
NLP;
Nörolojik süreçlerin etkinliğini arttırarak onu yönetebilme becerisi
kazandırır. Dili kullanma
biçimi kimliğin ve düşüncelerin dışa vurumudur.
Deneyimler irdelenerek oluşum basamakları belirlenir ve hedefe ulaşmak için yeniden düzenlenir.
NLP’ NİN İLKELERİ
* NLP sizinle başlar. Kendinizi yönlendirmeyi başardıktan
sonra çevrenizi yönlendirmeye başlayabilirsiniz.
* Bilinçsiz süreçler,
bilinçli süreçlerden
daha güçlüdür. NLP bilici
ve bilinçaltını hareketlendiren yöntemler sunar.
* Kimliğiniz, inançlarınız, sözleriniz ve davranışlarınız arasındaki tutarlılık
kişisel başarınızın temelini oluşturur.
* Harita, bölgenin
kendisi değildir.
* Her davranışın
özünde olumlu bir niyet
vardır.
* Her deneyimin bir yapısı vardır.
* Zihin ve vücut aynı sistemin parçalarıdır.
* Eğer birisi bir şey yapıyorsa herhangi biriside
onu yapmayı öğrenebilir.
* İnsanlar,
ihtiyaç duydukları kaynaklara sahiptir.
* İletişimin anlamı ürettiği
karşılıktır.
* Daima bizim için
varolan en iyi
seçimleri yaparız.
* Başarısızlık yoktur, sadece sonuçlar vardır.
NÖRO
Düşünceleriniz, çoğu zaman bilinçsizce, yaşamınızın tüm
süreçlerine yansır.
Çevrenize istekleriniz, inançlarınız ve
benliğinizle
ilgili sinyaller yollar. Çevreniz bu sinyalleri yanıtlar
ve bir etkileşim süreci başlar. Çevrenizden alacağınız tepkileri yönlendirmek için en etkili yöntem, gönderdiğiniz sinyalleri değiştirmektir. NLP buna
olanak sağlar. NLP ile zekanızı istediğiniz yönde kullanabilme becerisi
kazanabilirsiniz.
Görsel---- Resimlerle düşünür, fikirlerini, düşüncelerini, imgelerini belleğinde görüntüleyerek
depolar.
İşitsel---- İnsanlar ya da nesnelerle
ilgili sözlerle düşünür.
Dokunsal---Düşüncelerini dokunuş, tat, kokunun uyandırdığı
bedensel
duyumla temsil eder.
Kişiler düşünürken, iletişim kurarken bu sistemlerden birini öncelikli olarak tercih
ederler.
GÖZ HAREKETLERİ
Düşünürken gözlerinizi hareket ettirme biçiminiz, düşünme yönteminiz hakkında
ipuçları verir.
Bir başkasından uzun ve karmaşık bir sözcüğün harflerini tek tek söylemesini isteyin ve göz hareketlerini izleyin. Göz hareketleri düşünme
biçimi ile ilgilidir.
Kişiler çoğunlukla yukarı
bakıp zihin pencerelerinden sözcüğü görebilmek için gözlerini sağa sola oynatırlar. Sözcüğü görüntüleyip harfleri tek
tek söylerler.
Görsel düşünenlerde göz hareketleri yukarıya ya da ileriye, işitsel düşünenlerde genellikle
yanlara ve dokunsal düşünenlerde aşağıya doğru izlenir.
BAKIŞ AÇILARI
Başkalarının gözüyle olaylara
bakmak ve değerlendirme yapmak kendi kişisel bütünlüğümüzü yok saymak demek değildir. Hiç kimse biyolojik ve psikolojik olarak
birbirine benzemediği için aynı konularda
bile değişik düşünce ve eylemlerin olduğu görülür.
Olaylara birden fazla bakış açısı ile
bakabilme yeteneği esneklik, yeni alternatifler, ve yeni yaklaşımlar getireceğinden kazanılması ve öğrenilmesi gerekli bir iletişim becerisidir.
Genellikle deneyimlerimize üç temel açıdan
bakarız:
Birinci bakış açısına göre
dünyayı önce kendi algılarımız ve belleğimizle algılarız. Bu algıda sahip olduğumuz kişilik, karakter, eğitim, inançlar, değerler, alışkanlıklar, örf ve adetler rol oynar ve olaylara kendi gözümüzle
bakarız.
İkinci bakış açısı da
dünyaya, olaylara karşımızdakilerin gözüyle bakmaktır. (empati oluşturmak ) Burada kendi bakış açımızı unutur, başkalarının gözüyle olayları nasıl göreceğimizi, onların ne algılayacağını düşünürüz. Davranışlarımızı da buna göre yönlendiririz. Eğer herhangi bir insanla ilişkilerimiz yolunda gitmiyorsa olaylara
onun açısından
bakmak durumu netleştirebilir.
Olaylara üçüncü gözle bakmak çoğu zaman dışarıdan nasıl göründüğümüz, ilişkilerimizin, davranışlarımızın bizim dışımızdaki insanlar
tarafından nasıl değerlendirildiği
konusunda yardımcıdır. Bu büyük yetenek ve
ustalık isteyen bir iştir. Üçüncü göz olaylara
tamamen uzaktır,
duygusallık yoktur. Gerçek ortadadır. Bizim için
önemli, içinden çıkamadığımız problemlerde olaylara üçüncü gözle bakmak yeni seçenekler sunar. Yaratıcılık
gerektiren durumlarda da yeni çözümler üretir.
Sen
Ben
O / Onlar
Bakış açıları
Bütün bakış açıları önemlidir. Usta
iletişimci her üçünü de kullanabilir. Birinci pozisyonda takılıp kalmak kişiyi bencil yapar. İkinci pozisyonda takılıp kalmak ise insanı zayıf kılar. Üçüncü pozisyonda takılıp kalmak ise insanı hayata karşı soğutur ve yaşamdan zevk almayan,
herşeyi sorgulayan
ve hayatı yaşama zevkinden yoksun
bir duruma sokar.
NLP başarı formülü
Ne istediğini, niçin istediğini bil.
Eyleme geç.
Kontrol et.
Esnek ol.
TEMSİL SİSTEMLERİ
NLP’ de duyu
organlarımıza temsil sistemleri
denir.
Duyu organları, uyarılar aracılığıyla kendilerine gelen mesajları, sinir sisteminin yardımı ile anlamlı hale getirerek dünyayı algılamamıza yardım eder.
Algıladığımız durum ya da olaya bunlarla ilgili mesajların beynimize ulaşmasından sonra tepki veririz. Olay uzakta da olsa biz onu beynimizde oluşan görüntülere göre değerlendiririz. İnsanlar düşünce ve
davranışlarını gerçeklerden çok kendi süzgeçlerinden geçirdikleri ve algıladıkları biçimde oluşturmaktadırlar. Yani harita bölgenin kendisi değildir.
Hangi temsil sistemini ağırlıklı olarak kullanıyorsak
o sistem düşünmemizi, algılamamızı ve
davranışlarımızı oluşturmada yönümüzü belirler. Her
insan kendine özgüdür
ve olayları kendine özgü temsil ederek kendi haritalarını oluşturur. Kimse doğru ya da yanlış
değildir. Ana temsil sistemini bilmek
kişinin güçlü ve zayıf yönlerini ortaya koyar ve hangi yönde gelişmesi gerektiğini gösterir. Eğer zayıf temsil sistemlerinizi geliştirir ve zengin bir temsil sistemine
sahip olursanız, genelde başkaları ile daha iyi anlaşabilir, dış ve
iç uyarılara
her yönden duyarlı biri hale gelirsiniz. Bu durum kişisel gelişim yönünde önemli bir kazançtır.
Hayatımızın
kalitesi kendimizle ve başkalarıyla kurduğumuz iletişime bağlıdır.
Tercih ettiğiniz temsil sistemleriniz güçlü ve
potansiyel yönlerinizi belirler.
Birçok insan çözülmesi gereken bir sorunla karşılaştığında
‘’ Ben bu işi yapamam.’’ gibi olumsuz söylemlerle kendisini sınırlar.
Bu insanlar o yönde gerekli temsil sistemlerini geliştirmemişlerdir.
Evrende sınır yoktur.
Sınır insan beynindedir.
Temel olarak görsel temsili kullanan kişiler dünyayı görüntüler halinde algılama eğilimindedirler.
Beyinlerinin görsel
kısmına erişerek en büyük güç duygusuna ulaşmayı başarırlar.
Beyinlerindeki görüntülerle uyumlu olmaya çalıştıklarından çok hızlı konuşma eğilimindedirler.
Nasıl konuştuklarına tam olarak dikkat etmezler.
Onlar için önemli olan görüntüleri sözcüklerle eşleştirmeye çalışmaktır. Bu kişiler görsel mecazlarla konuşmaya eğilimlidir.
İşitsel eğilimli kişiler, kullandıkları sözcüklere daha çok dikkat ederler. Sesleri daha yankılı, konuşmaları daha yavaş, daha ritmik ve ölçülüdür. Sözcükler onlar için çok şey ifade eder. Bu nedenle söylediklerine çok dikkat ederler. Konuşmalarında sesle ilgili sözcüklere yer verirler.
Dokunsal kişiler daha çok yavaş olma eğilimindedirler. Hislere tepki gösterirler. Sesleri derinden ve yavaş yavaş çıkma eğilimindedir. Konuşurken aşağı bakarlar. Daima
somut şeyleri kavrarlar. Nesnelere dokunma gereği duyarlar. Bir karşılık vermeden önce içerde ne olup bittiğini görmeye ya da işitmekten çok hissetmeye çalışırlar.
Kendimizin ve başkalarının temsil sistemlerini anlamak yaşamı kolaylaştırmak ve
kişisel farklılıkları
anlamak bakımından önemlidir.
Zihnimizde neler oluyorsa vücudumuz onu aynen yansıtır.
Bunun tersi de
doğrudur.
NLP değişik düşünce sistemleri kullanan insanların kendilerine özgü fizyolojiler içinde
olduğuna dikkat eder.
Bir insanın düşünme biçimine
ilişkin tercihi göz hareketleri
izlenerek belirlenebilir.
Hepimiz gözlerimizi kullandığımız
temsil sistemlerine göre hareket ettirmeye eğilimliyizdir.
Çoğu durumda bu bir insanın nasıl düşündüğüne ilişkin güvenli bir işarettir. Bazen
kullanılan
sözcüklerden
bile daha güvenlidir.
İnsanlar zihinlerinde resimlerle mi, seslerle mi, yoksa hislerle mi, düşünüyorlar? NLP göz hareketlerinin çalışma prensipleriyle beynimizin hangi bölgesini kullandığımızı ortaya
koyar.
Göz hareketlerine bakarak insanların davranış ve
düşüncelerini anlamada
birtakım ip uçları elde ederiz.
Dolayısıyla
bu ipuçları ile karşımızdaki insanın söylediği söz düşünce ve davranış bütünlüğünü ve yaptıklarını nasıl yaptığını anlayabiliriz.
Göz hareketleri kişilerin zihinsel haritalarını bulmada, düşünce kalıplarını öğrenmede,
hatta kişisel olarak daha olumlu duyguları yaşamada
bizlere sınırsız bir fayda sağlar. Göz
hareketleri bir kişinin dış dünyasını içsel olarak nasıl temsil ettiğini öğrenmemize olanak
sağlar. Bir kişinin dış dünyasını içsel olarak temsil etmesi onun gerçeklik haritasıdır
ve herkesin haritası
birbirinden farklıdır.
LINGUISTIC
Diliniz, kullandığınız sözcüklerin desenidir. Bilgi ve seçeneklerle dolu bir dünyaya, ya da yaşam
boyu
tutsak olacağımız bir
hücreye açılan
kapıdır.
Dili kullanmada ustalaşarak;
Bilgi alışverişinin kalitesi arttırılabilir. İletişimde
kişiler daha iyi anlaşılabilir. Olayların sonuçları etkilenebilir.
Dile yansıyan engellerin ustalıkla üstesinden gelerek güçlenebilir. Bilinçaltı
süreçleri uyandırılarak
bilinçli direnç yıkılabilir.
İletişimle karşınızdakileri etkileyebilir, dilinizi
ve yaşamınızı zenginleştirebilirsiniz.
Dili ustalıkla
kullanmak yalnız başkalarıyla olan iletişimlerle değil, iç diyaloglarınızda
denenerek de gelişir.
Kişisel başarı büyük ölçüde
iletişim kurma
becerisine
bağlıdır. Ne
söylediğiniz, nasıl
söylediğiniz yanında önemsiz kalır. Söylemek istediklerinizle karşınızdakini etkileyebilmek
için onun beynine ulaşmanız gerekir. İletişim ustalarının dili kullanma biçimleri irdelenerek yapılan çalışmalarda,
onların dili tüm duyulara seslenerek zenginleştirdiğini göstermiştir.
Şimdi uzaklardasın ( görsel ) Gönül hicranla doldu ( dokunsal ) Hiç ayrılamam derken ( işitsel ) Kavuşmak hayal oldu ( görsel )
İletişim ustaları konuşmalarını dinleyicilerin etkin düşünme
biçimine göre düzenlerler. Bunu konuşmalarının yalnız giriş bölümünde yapsalar da, iletişim kanallarını açmada başarılı olurlar. Böylece aynı
dili konuşurlar ve birbirlerini
kolayca anlarlar.
ATLAMA,
GENELLEME
Okuduklarımızı ya da duyduklarımızı beklentilerimize uygun olarak basitleştirir, yorumlar genellemeler yaparak yeniden şekillendiririz. Bilgiler
bu sırada gerçek anlamlarından az veya çok uzaklaşır.
ÖRNEK LER
Belirsiz
fiiller
Belirsiz fiillerle anlatılmak istenen düşünce konusunda bir varsayımda bulunsanız dayanılma olasılığınız yüksektir. ‘’Beni dikkate almadı.’’
ifadesinde konuşmacıya ‘Bu kanıya nasıl vardın?’ sorusu, konuşanın bu yorumu yapmaya neden olan davranışları yeniden gözden geçirmeye yönlendirir. Davranış ‘dikkate almamak’ gibi belirsiz bir yorumla doğru olmayan
bir biçimde değerlendirilmiş olabilir.
Performans
değerlendirme konusunda da belirsiz fiillere rastlanır.
Murat Bey zamanını daha iyi
kullanabilmeli.
Mali işler şefi daha fazla deneyim kazanmalı
Kıyaslamalar
‘’ Daha iyi bir dünya yaratacağız. ‘’ yorumu ‘ neye göre daha iyi bir dünya sorusunu
da beraberinde getirir.’ Bir çok performans değerlendirmesi ve
hedef belirleme alıştırmaları,
ölçütün belirgin olmadığı bu
kıyaslama ile yüklüdür.
Daha yüksek satış hacmi Neden ya da kimden
daha yüksek?
Daha az eleştiri Kimden ya da neden daha az?
Şirket içinde daha iyi iletişim Kimler arası, hangi konularda?
Kıstas belirgin olmadığında sözcüklerin
anlamlarını kavramak zorlaşır.
Şirketin
işleri iyi
gidiyor.
Çok etkileyici bir rapor. Neye göre?
Çok kötü bir konuşmaydı
Bir çoğumuzda kişisel görüşlerimizi gerçek olgularmış gibi sunma eğilimi vardır.
Bazı konulardan söz ederken kendi yorumlarımızı gerçek süsü vererek sunarız, yorumların bize ait olduğundan
pek söz etmeyiz.
‘’ Bu
işi en iyi o yapar.’’
‘’ Yeni iş avantajlı olacaktır.’’
gibi ifadeler için anahtar soru ‘’kime göre’’ olacaktır. Görüşleri bu tür kesin
ifadelerle belirtmek
karşınızdakine söz hakkı vermeden,
iletişim kanallarını kapatır. ‘’
bana göre bu işi en iyi o yapar ‘’ ya da ‘’ Yeni işin
avantajlı olacağı kanısındayım.’’ ifadeleri daha yumuşak, iletişimi sürdürmek
için daha uygundur.
Görüşlerini herkesçe benimsenen bir olguymuş gibi sunana, kendi
değerlendirmelerini
iletişim sürecine katan ve böylece farklı görüşlere, farklı
düşünme biçimlerine tüm kapılarını kapatan kişiler, dış dünyanın haritasını kendilerine göre çizmiş ve
onun tek doğru
oluğuna inanmışlardır. ‘’ Kime göre ‘’sorusu onları uyandırır, görüşlerin
sahibini anımsatır.
GENELLEMELER
Genellemeler, özgül deneyimlerin kendi oluşum ortamları dışına alınarak, kapsamlarının dayanıksızca genişletilmesiyle oluşur. Böylece ayrı bir anlam kazanır ve çarpıtılırlar. Ayrıntılara fazla girmek istemediğimiz durumlarda genellemeler gerekli de olsa yanlış yönlendirmelere yol
açtıkları durumlar çoğunluktadır.
‘’ Burada
neler olup bittiğinden kimsenin haberi olmaz.’’
‘’Herkes barış
istiyor.’’
‘Hiç kimse’, ‘asla’, ‘herkes’, ‘her zaman’, ‘hepsi’, ‘hiçbiri’ gibi sözcükler geniş kapsamları nedeniyle genellemelerde sık
kullanılırlar.
Onun gerçekle bağlantısını tekrar oluşturmanın bir yolu evrensel ölçüleri soru biçimine
dönüştürmektir : ‘’ Hiç kimse mi?’’, ‘’ Herkes mi? ’’
Engelleme ve kısıtlama eğilimleri
Bir genel müdür ya da devlet adamının ‘’
ben yapamam.’’ diyerek sorumluluk almaktan
kaçındığını düşünebiliyor musunuz?
‘’Yapamam ‘’ yorumuna ‘’ yapsan ne olur?’’ sorusuyla karşılık vermek kişileri
düşünmeye iten bir seçenektir. Soruya yanıt aranırken yalnız düşünce
ürünü olan engeller
belirlenip, olası çözümler aranmaya başlanır.
Göz hareketleri, kişinin soruyu hangi düzeyde yanıtladığı konusunda ipucu verir. Karşınızdaki kişinin gözünü bile kırpmadan verdiği ‘yapamam’ yanıtı, sorunun
irdelenmediğini gösterir. Eğer bakışlar
başka yöne kaydırılır,
belli bir noktada
odaklanmadan ileriye
doğru bakılırsa soru yerini bulmuş, engeller aşılmaya
başlanmıştır. Bir olasılığı düşünmek
onun gerçekleşmesi yolunda atılan
ilk adımdır.
Dikkatlice seçilmiş bir soru dinleyicinin düşünme süreçlerini hareketlendiren en
önemli unsurlardan biridir.
Sorulardan kaçılamaz.
BİLİNÇALTININ ANAHTARI – METAFOR
Birçoğumuz için metaforlar bir düşünce biçimidir.
Yaşamı bir
‘gül bahçesine’, evliliği bir
‘şirkete’, iş ortamını ‘savaş alanına’ benzeterek, iletişimin sizde ve
çevrenizde uyandırdığı duyguların yoğunluğunu arttırabilirsiniz.
Metaforlar, çocukluktan kalma bir öyküden,
yıllar önce izlenen bir filmden ya da bir din kitabının bir pasajından, günlük
konuşmalarımıza süzülmüş; konuşma biçiminizi, kendilik anlayışınızı, işinizi ve
yaşamınızı değerlendirme yöntemlerinizi belirleyici bir rol oynamıştır.
Metafor, bir sözcük, deyim, resim, şarkı veya öykü olabilir. Metaforlar
dikkatlice oluşturulup sunulduğunda, aydınlatıcı ve güçlendirici, sorumsuzca
kullanıldığında ise zararlı ve rahatsız edici olabilir.
Bireylerin ve şirketlerin kendi kişiliklerini
yansıtan metaforları vardır.
Önemli olan metaforların, onların gerçekten
arzuladığı kültürü ve yaşam biçimini destekleyip desteklemediğidir.
Metaforların
farklı biçimlerde kullanılması çok eskilere dayanır.
Metaforlar, peri masalları, halk hikâyeleri, atasözleri ile nesilden nesile
geçmiştir. Metaforlar bilinçaltının
derinliklerine seslenirler.
Bilinçaltı metaforu kişiye özgün, onun deneyimlerine ve gereksinimlerine
uygun şekilde yorumlar ve tekrar bilinç düzeyine gönderir. Metaforlar çok
güçlüdür ve kolayca hatırlanır.
PROGRAMLAMA
Bir yeteneği ya da üstün bir beceriyi, yeniden üretmek amacıyla kodlamaya modelleme denir.
Kendinizi başkasının yerine koyduğunuzda, onun davranış biçimlerini
benimsediğinizde, onun elde
Ettiği sonuçlara ulaştığınızda modelleme
yapmaktasınız.
Modelleme; aynı düşünce basamaklarını kullanarak, dil ve davranışları kopyalamaktır.
Mükemmelliği ne kadar modeller ve kopyalarsanız, bilgi birikiminiz o kadar
artar.
Yeteneği modellemenin amacı üstünlük
yaratmaktır.
Modelleme yoluyla çok başarılı bir satış
elemanının, yöneticinin ya da sunucunun beceri düzeyine ulaşılabilir.
Bu üstün beceri sahibi kişiler, kendileri de
farkında olmadan, zihin ve bedenleri ile ilgili programları gerektiği zaman çalıştırırlar.
Birisi başarabilirse herkes başarır.
Modellemenin özündeki düşünce budur. Modelleme neden
sorusundan çok nasıl sorusuna yanıt arar. NLP bir modelleme sürecidir. Büyümeye
ve değişime açıktır.
İnanç Sistemi
İnançlarınız davranışlarınızı etkiler ve biçimlendirir. Üstün başarı gösterilen bir performansı yineleyebilmek
için onu sergileyen kişinin inanç sisteminin şifresini çözmelisiniz. İstendik davranışları sergilemek için,
örnek alınan kişinin kimliğini,
inançlarını, değerlerini, beceri ve davranışlarını
kopyalamak, o davranışın gerçekleştiği ortamı yeniden
oluşturmak gerekir.
Yaptıkları pekçok şeyde mükemmele ulaşan ve sürekli olumlu sonuçlar elde eden kişiler modelleştirilerek aşağıdaki
inanç sistemi oluşmuştur:
* Herkes tek
ve kendine özgüdür.
* Herkes kendine en uygun seçimi yapar.
* Başarısızlık yoktur, yalnız durumlar vardır.
* Her davranışın olumlu bir amacı vardır.
* İletişimin amacı oluşturacağı etkidir.
* Her sorunun bir çözümü vardır.
* Başarma olasılığı en fazla olan birey, düşünce ve davranışlarda en fazla
esneklik gösterendir.
* Zihin ve vücut aynı sistemin parçalarıdır.
* Bilgi, düşünce, bellek ve hayal gücü, bilgi süzme ve depolama yöntemlerinin etkileşimi sonucu oluşur.
* Eğer birisi bir şeyi yapabiliyorsa herhangi biri de onu yapmayı öğrenebilir.
İnançlar karalarınızı ve günlük yaşamdaki
edimlerinizi etkileyen , kendinizle ya da başkalarıyla ilgili görüşlerdir. Aileniz ya da öğretmeniniz gibi yaşamınızı etkileyen kişilerin
birçok inancın kaynağı
olduğu
düşünülür.
‘ Elde etmek için önce istemelisin.’
‘Sen bir
sanatçı olarak doğmuşsun.’
‘Her işte olduğu gibi bu konuda
da başarılı olacaksın.’
‘İnsanlara
güven olmaz.’
‘Bu maçı kazanacak potansiyelin yok.’
‘Sen adam
olmazsın.’
‘Sen berbat bir şairsin.’ şeklinde sözler kişileri
ve davranışlarını etkiler.
NLP, inançları isteklerimizi destekleyecek yönde değiştirme olanağı sağlamasıdır.
Başkalarına ait, zararlı olabilecek inançları taşımanız gerekmez. Siz de kendi
inanç isteminizi oluşturarak güçlendirebilirsiniz.
İnançlar kişinin kendini gerçekleştirmesinde araçtır. Kendinize inançlarınızın geçerliliğini ve değerini kanıtlamaya çalışarak davranışlarınızı belirlersiniz. Eğer
inançlarınız kısıtlayıcı ise performansınız kısıtlanır. Her gün yaşanarak benimsenen inançlar benliğinizin bir parçası
olur.
”ÖĞRENME STRATEJİLERİ
İnsan beyni aynı anda en fazla 7+2 veya 7-2 bilgiyi izleyebilir. Dolayısıyla bilinçli öğrenmek azimli ve çok zahmet gerektiren bir durumdur. Bilinçsiz zihin (bilinçaltı) bilinçten daha geniş kapasitelidir.
Kendi tecrübelerimizde var olmayan daha önce yaşamadığımız,
bilmediğimiz ama öğrenmek
istediğimiz konularda bilinçli öğrenmeyi kullanmalıyız. Bunun için de
merak etmeli, istemeli ve öğrenmeye çalışmalıyız. Bunun dışında
bütün olayları farkında olmadığımız aklımızla, kaynaklarımızla,
duyularımızla ve hissettiklerimizle yönetebiliriz. Eğer
herhangi bir bilginin ya da deneyimin farkında değilsek bilinçsiz olarak zihin onu algılayacak ve hafızaya kaydedecektir. Bir konu yada davranışta
ustalaşmışsak mutlaka onu bilinçsiz olarak yaparız. O an düşünce yoktur yalnızca his vardır. Neyin nerede
ne zaman yapılacağını biliriz. Nasıl yapılacağını düşünmeyiz. Bilinç altında
her şey pozitiftir.
Öğrenme dört aşamada gerçekleşir:
a) Bilinçsiz yetersizlik
Bu konum konu hakkında bilgimizin, tecrübelerimizin ve yeterliliğimizin olmadığı
durumdur. ( araba kullanmak, bilgisayar kullanma, yabancı
dil öğrenmek,....
)
b) Bilinçli yetersizlik
Konu ile ilgili bazı bilgiler ve beceriler edinilmiştir ancak bunları uygulama şansı olmamıştır.
( Araba ile ilgili bilgi verilmiştir. Nasıl kullanılacağı tarif edilmiştir fakat kişi basit hatalar yapar. Arabayı çalıştıramaz, hareket ettiremez ve
hayal kırıklığına uğrar. Hatta
vazgeçebilir.
Ya da hırslanır kendini zorlayarak uğraşmaya devam eder.)
Bilinçli yetersizlik, öğrenme olayında kişinin en
fazla öğrendiği durumdur. İnsan bir şeyi öğrenmeye başlar başlamaz kendi gerçek
sınırlarını ve kapasitesini görür.
c) Bilinçli yeterlilik
Öğrenmenin ilerlediği yetenek ve becerilerin hala
bilinçli yapıldığı durumdur. Bu dönemde bilinç
ve beceri artmıştır. Fakat henüz bilgi ve beceriler düşünülmeden refleks olarak uygulanabilecek durumda değildir. Kişi ustalık
seviyesine gelmemiştir.
d) Bilinçsiz yeterlilik
Kişinin ustalaştığı ve davranışı sezgileri ile yaptığı denge durumudur. Davranışlarını ne zaman nerede
ve nasıl yapacağını düşünmeden, o an gerekli hareketlerin ustalıkla ve büyük rahatlıkla yapıldığı
durumdur.
‘’Beceriksiz insan yoktur. Yalnızca becerikli durumda
olmayan insan vardır.’’