Hiç Duymadığınız Korku Türleri

Dişçi, iğne, yüksekli korkusu hadi bunlar bilindik korkular ancak öyle korkular var ki belki de daha önce hiç duymadınız. Ya da kim bilir belki de bu korkular sizde de vardır.


Enteresan Korkular

Ancraophobia: Rüzgar Korkusu

Anthrophobia: Çiçek Korkusu

Aritmofobi: Sayılardan Korkma

Ablutophobia: Yıkanma Korkusu

Anuptafobia: Bekar kalma fobisi

Bromidrosifobi: Vücut kokusundan korkmak.

Chemophobia: Organik olmayuan kıyafet ve yiyeceklerden korkma

Chorophobia: Dans korkusu

Caligynefobi: Güzel kadın fobisi

Eisoptrofobi: Aynalardan korkma

Eufobi: İyi haber korkma hali

Fobofobi: Korkmaktan korkma

Filofobi: Sevmekten, aşık olmaktan korkma

Gametofobi: Evlenmekten korkma.

Grentofobi: Yaşlıdan, yaşlanmaktan korkma.

Hippopotomonstrosesquippedaliofobi; Uzun sözcük fobisi.

Hipnofobi: Uyumaktan korkma.

Hipofobi: Atlardan korkma.

Jinefobi: Kadınlardan korkma

Kronomentrofobi: Saatlerden korkma

Ksantofobi: Sarı renkten korkma.

Koulrofobi: Palyaçolardan korkma.

Melanofobi: Siyah renk fobisi.

Nozokomefobi: Hastanelerden korkma

Pteronofobi: Kuş tüyünden korkma.

Skopofobi: Şiddetli bir seyredilme veya gözetlenme korkusu.

Tokofobi: Gebe kalmaktan ya da çocuk doğurmaktan korkma.

Zelofobi: Kıskançlıktan korkma.

Sigarayı Nasıl Bıraktım?

Sigarayı bırakmak istiyorsunuz, uzun süre bırakmaya çalışıp tekrar başladınız. Sigarayı hayatından çıkarmaya çalışmış, üstelik zorluklar içinde olan ve başarmış kişiden nasıl yaptığını öğrenin ve uygulayın. Kesinlikle sigarayı bırakacaksınız.



Sigarayı nasıl bıraktım?

Sigarayı şu bantları kullanın şu çiğneme tabletlerini çiğneyin yok su hapı yutun akupunktur yapın demeyeceğim.

Ancak ben çoğunu denedim. Nikotin bantlarını takıyordum ancak canım sigara çektiğinde çıkartıyor, sigaramı bir güzel içiyor sonra yine takıyordum. Bu böyle olmamalıydı. Kendime hâkim olamıyordum ki. Çiğneme tabletlerini denedim. Tabletlerin tatlarından dolayı içemem diye o da fayda vermedi. Anladım ki ben sigaraya daha çok bağlanıyorum. Bu arada günde 1 paket sigara içiyorum. Ev içi maddi manevi sıkıntılarımda var üstelik. Ne yapacağımı bilemeden günler gelip geçiyordu. 5 yaşında bir çocuğumda vardı üstelik. Sabahları ağzımın tadı yoktu, yorgun bitkin kalkıyordum. Bu yaşta böyleysem ileride nasıl olurum diyerek düşünmeye başladım.  İşte sigarayı bırakmada izlediğim yol neden sigarayı bırakmak istiyorum bunları bir kâğıda yazdım.

Besmele çekerek başladım ise;
1. Daha sağlıklı yasamak
2. Bir maddeye bağımlı olmak acizliktir. Ben aciz olamazdım.
3. Çocuğuma iyi örnek olmak
4. Sağlıklı çocuk yetiştirmek. Çocuğumu sigara dumanına maruz bırakmamak
5. Çocuğumla daha nitelikli beraberlik geçirmek. İkide bir sigara içmek için çocuğumdan kaçmayacaktım.
6. Temiz olmak
7. Güzel kokmak
8. Paramı yararlı şeylerde harcamak.
9. Beyaz dişler
10. Rahat nefes almak
11. Cildimin geç yaşlanmaması

Gerçekten bunları istiyordum. Beynimde sigarayla (daha doğrusu kendimle) savaşıyordum. Bu listeleri hazırlamamdaki sebep savasımı yazılı hale getirerek bos anlarımda beni gaflete düşürmesinden korktuğum nefsime karşı hazırlanmıştı. Peki, o durumlarda bu yazıyı okumak yeterli miydi? Tabii ki hayır.

İşte bu durumlarda yapılacak listem.

1. Bol su içmek. Ama beni pet şişeden su içmek daha rahatlattı. Su şişesinin kapağını açmak suyu içip tekrar kapatmak, sigara içerken yapılan sigarayı yakıp söndürmekle bağdaştırmıştım. Bunların yerine pet sise suyu koydum. Bağımlılıklar biraz öyle değil midir? Yerine bir şey koymadan kopmaya çalışırsanız başarısız oluruz.

2. Tesbih çekmek. Hem dua ediyor hem de elinizi kullandığınız için el tiryakileri için kesinlikle tavsiyemdir.

3. Seker ye. Sakız çiğne

4. Meyve ye. Elmaaa

5. Derin nefes al. Ben sakinim de 10 a kadar say. Kriz anlarında derin nefes almak çok isime yaradı.

6. Duş al.

7. Hobi. Sevdiğiniz bir şeyle uğraşarak vakit geçirmek te sigara krizlerini unutturuyor. Ben su doku oynuyordum bol bol.


Ve aşağıdaki olunmamaları da kendime çok söyledim.
Sağlıklı hayati seçen benim.
Güçlüyüm.
Sakinim.


Evet, sigarayı birikirken neler yapacağımı da belirlediğime göre sıra hangi gün bu maratona başlayacağıma karar vermeye gelmişti. O da sıradan bir gün olamazdı. Doğum günüme 20 gün kalmıştı. Kendime verebileceğim bundan daha güzel bir hediye olamazdı. Bu sure zarfında yazdığım listeleri okuyarak kendimi hazırladım.

Ve mutlu son 10 yıllık tiryakiydim ve 1 ay sonunda sigara dumanından bile etkilenmez oldum.


Çocukların Oda Güvenliğini Sağlamak İçin Yapılabilecekler

Çocuklar için evde darbe görmesi veya bir sakatlık çıkması en çok korktuğumuz şeylerdendir. Bu yüzden evde yapılabilecek bazı önlemler hayat kurtarabilir. Bunların bazıları aklınıza gelmiş veya hiç gelmemiş olabilir. Mutlaka okuyun.




Çocuğunuza küçük oyuncaklar almayın ve küçük eşyaları yerde bırakmayın. Çoğunlukla alınan çok parçalı oyuncaklar çocuklar için tam bir felakettir. Acısından durulamaz ve dengesini kaybedip düşürebilir. Bunun dışında pil tarzı şeylerde ayağının kayması çoğunlukla istenmeyen durumlardandır. Bu yüzden bu tür küçük parçaları saklayın.


Masa ve sehpa köşeleri; diğer en büyük tehlikelerden biri ve en korktuklarımızdan çocuğumuzun başının buralara çarpmaları… Genellikle çocuklar özellikle masa köşelerini hedef alarak koşarlar. Boyları da masa köşesini görebilecek yeterlikte olmadığı için çok acı sonuçlar ve ağlamalar duyabiliriz. Buna alınabilecek önlemler ise masanın köşesine güvenlik bandı almak. Ya da daha hızlı bir çözüm ise sandalyeleri köşelere yerleştirmektir.


Koltuk kenarları; bu da siz televizyon seyretmeye dalmışken çocuğun yere yuvarlanmasına tanık olmanızdır. Hareketli olan çocuğunuz bir anda kendini koltuğun kenarına gelip dengesini kaybederek yerle buluşmasıdır. Bu yüzden koltuğun kenarlarında dayanıklı dört ayaklı sehpa olması ayrıca duvar ile koltuk arası boşluğun kapalı olması en önemli tedbirlerdendir.


Banyo ve tuvaletler; buralarda da istenemeyen sonuçlar oluşur. Kaygan zeminler yere düşmesine ve açık tuvalet kapakları açık ise yine istenmeyen şeyler olacaktır. Bu yüzden klozet kapakları kapalı durumda olmalı ve yerler her zaman kuru olmalı eğer hızlı davranmanız gerekiyorsa kuru bir kaymayan kilim tarzı şeyler sermelisiniz.


Açık kapı aralıkları ve çekmeceler; çocukların en çok yaptığı el sıkıştırmaları bu alanlarda olmaktadır. Bu yüzden mutlaka kapı ve çekmeceler kapalı durumda olmalı gerekirse vitrin kapakları, çekmeceler kalın çift taraflı bant ile zor açılacak şekilde yapılmalı ya da mıknatıslı olmalıdır. Eğer vitrin veya portmanto gibi yan yana çık çekmece varsa ve çok kullanmadığınız yerler ancak çocuğunda başından ayrılmadığı karıştırmaktan keyif aldığı yer ise ip ile çekmece kulplarını bir çekmeceden diğerine sıkıca bağlayabilirsiniz.



Bob Dylan Bilgelik Dersleri

“Her gün erken kalkmak ve gün boyu amacınız için bir şeyler yapmak… Yapmamak için bahaneler bulmak yerine yapmak için fırsatlar kollamak… İçine kapanmak yerine yeniliklere açık olmak… Keyif çatmak yerine konfor alanının dışına çıkmak, keyfini bozmak… Tüm bunlar başarı adına atılmış adımlardır ve bunları yaparak geçen bir gün, başarılı bir gün demektir.”


1-      Sevdiğin neyse onu bul, onu yap
“Kimileri asla seyahat edemez, oysa benim için nefes almak gibi bir şey. Seyahat ederim çünkü içimden gelen bu.”
Sevdiğimiz bir şeyi yapmak bize asla yorucu gelmez. Bizi zorlamaz, sıkmaz. Onu bir hedefe ulaşmak için değil, sadece sevdiğimiz için yaparız. İşte işin sırrı burada. Ayrıca sevdiğiniz bir şeyi yaparken davranışlarınız da çok doğaldır, zorlanma yoktur çünkü. Çoğumuzun ortak sorunu, bizi bir işi yapmaya motive edecek şeyin ne olduğunu bilmemek değil, neyi sevdiğimizi bulamamak aslında. Bunun için de denemek gerek. Deneyerek hiç tahmin etmediğimiz bir şeyi şaşırtıcı şekilde çok sevebiliriz. Bu yüzden kendimize bir şans vermeli, hayatta neleri sevebileceğimizi yaşayarak ve deneyerek keşfetmeliyiz. Bir kere bulduk mu, onun üzerine gitmeli, o konuda kendimizi geliştirmeliyiz. Hayatta en kıymetli şey, sevdiğin işi yapmaktır çünkü.

2-      Başarının bugünle ilgili bir şey olduğunu unutma
“Bir insan sabah erken kalkıp gece geç yatmışsa ve bu ikisi arasında hedeflediği şeyi yapmışsa, o kişi o gün başarılı olmuş demektir.”
Başarı hakkında şöyle bir düşündüğümüzde, onun belirsiz bir gelecekte varılacak bir seviye olduğunu, günbegün ona ulaşmak için çalışmamız gerektiğini sanırız. Bu düşünce biçimi insanı inişli-çıkışlı bir yola sokar. Bazen motivasyonumuz yükselir, durmadan çalışırız, bazen de canımız hiçbir şey yapmak istemez. Ama başarının en önemli parçası, günlük yaşam içinde tutarlılık ve istikrarı yakalamaktır. Her gün erken kalkmak ve gün boyu amacınız için bir şeyler yapmak… Yapmamak için bahaneler bulmak yerine yapmak için fırsatlar kollamak… İçine kapanmak yerine yeniliklere açık olmak… Keyif çatmak yerine konfor alanının dışına çıkmak, keyfini bozmak… Tüm bunlar başarı adına atılmış adımlardır ve bunları yaparak geçen bir gün, başarılı bir gün demektir. Bugünü nasıl geçirdiğiniz, yaşamdaki temel hedeflerinizle doğrudan ilişkilidir. Her gün amacınıza ulaşmak için sorumluluk almalı, doğru eylemlerle bulunmalısınız. Kısaca, başarı ilham neticesinde gelen birkaç artistik hamleyle ulaşılan bir seviye değildir. Başarı vakit alır. Hatta çoğu zaman tahmininizden daha fazla vakit alır. Attığınız adımları kontrol edin, gözünüz hep kendi üzerinizde olsun. Kendinizi hedefinizin cazibesine kaptırmaktan yerine, ona ulaşmak için içinde bulunduğunuz sürece odaklanın. Bunu başarmanın yolu da bugün ve her gün amacınız için bir şeyler başarmaktır.

3-      Yaşam değişimdir
“Sabit kalan tek şey, değişimin kendisidir.”
Biz insanlar güvende olmayı ister, emniyet hissini severiz. Belirsizlik ve değişiklik rahatımızı kaçırır. Ama değişimden korkmayıp kapılarımızı ona açtığımızda yaşam çok daha heyecanlı ve keyifli olur. Başarının önündeki ek çok engeli aslında kendimizin koyduğunu fark ederiz. Bir anlamda kendi içsel özgürlüğümüzü yaratırız. Böylece farklılıklardan korunmak üzere çevremize duvarlar örmek zorunda değilizdir artık. Gelişmek ve ilerlemek için değişimin kaçınılmaz olduğunu kabullenmek yetmez; aynı zamanda geçmişi kurcalamaktan da vazgeçmeliyiz. Bunu başardığımızda değişimin ne denli kolay yaşandığını göreceksiniz. Diyelim ki kilo vermek istiyorsunuz. Kilolu olduğunuza dair zihninizde oluşturduğunuz kendi imajınızı siler, yerine ince ve fit görünümlü imajınızı koyarsanız kendi aleyhinize çalışmaktan vazgeçmiş olursunuz. Böylece düşünceniz, davranışlarınız ve öz-imajınız bir uyum ve ahenge kavuşur. Sonuçta sağlıklı şeyler yemek ve egzersiz yapmak, her gün uygulamak zorunda olduğunuz ve sizi zorlayan aktiviteler olmaktan çıkar, keyif aldığınız doğal bir süreç halini alır.


Dehşete Düşüren Fotoğraflar

Bazıları ilk defa mutluluğu yaşatan, bazıları dehşet, bazıları ise iç burkan fotoğraflar...


Yıl 1985... Titaniğin ilk fotoğrafları. Robert Ballard 3 bin 657 metrenin altındaki Titanik’i böyle fotoğrafladı.


İlk renkli dergi. 1962 yılında renkli dergi basan bir firma tüm sayfaları renkli yapmıştı.


İnfaz edilme = 1 şubat 1968'de viet kong'lu olduğundan şüphelendiği genci öldürürken çekilen fotoğrafı sayesinde, 1968'de eddie adams'ın ödül almasına sebep olmuş, zamanın güney vietnam polis şefi.


Hayatın başlangıcı = Lennart Nilsson tarafından 1965 çekilen resim Life Magazin’de yayınlandı ve ödül aldı.


Meçhul asi = 1989’da tankların önünde duran çinli bir vatandaş kim olduğu bilinemediği için meçhul asi olarak tanımlanmıştır.


Muhammed Ali ve Sonny Liston dövüşü = 1965 yılında yapılan bu boksta Muhammed Ali rakibini yere serdikten sonra yaptığı hareket…


Hindenburg Zeplini = Hindenburg zeplini 1937 yılında en büyük zeplin olma özelliğini taşıyacakken hidrojen tanklarının alev alması sonucu felakete dönüştü.


Earthriese fotoğrafı = Aydan çekilen bu fotoğraf William Anders tarafından 1968 yılında çekildi.


Ebu Garip işkencesi = Amerikalıların Irak işgali sırasında yaptığı Abu Garip hapishanesindeki işkencelerin ortaya çıkışı ile herkes dehşete bürünmüştü.


Vietnam Savaşı = Napalm bombası atıldığı sırada kaçan çocukların özellikle kız çocuğunun çıplaklığı ve yürek burkan kaçışı…


Neil Armstrong Ay yürüyüşü = 1969 yılında gerçekleşen aydan Buzz Aldrin tarafından çekilen fotoğraf…


Afganistan Kızı = Steve McCurry tarafından çekilen fotoğraf yaşadığı zorlukları anlatan bir yüz ifadesine sahip kızın inanılmaz görüntüsü…

Sevgiye Gider Tüm Yollar



Sevdiğimizi haykırmalıyız. Sevgi biter mi? Elbette ki bitmez. Özümüzdeki sevgi asla bitmez. Sevdiğini söyleyebilen insanlar mutlu insandır. Seven insan tabi ki de kendisi de sevilir. Sevgi duyan insanlar birbirlerini düşünürler ve yanlarında olmasalar da, yan yana olmasalar bile birbirlerine güç ve enerji verirler.

Bazı durumlarda sevdiğimizi bile söylememize gerek kalmaz. Hislerle duygularıyla anlaşılır sevdiğiniz, duygularınız ve yaptıklarınız anlatır sevginizi…

Kalpten sevenler size yalan da söylemez ve sevmesi gözlerinden anlaşılır.

Bazen tatminsiz insanlar da vardır. Ne yapsanız ufak bir şeyde hemen sırt çevirirler. Mutluluğu her zaman beklentilerinin karşılanmasına bakar. Ya da her zaman sevgi gösteri yapmanızı beklerler.

Bir de karşılıksız sevenler vardır. Karşılığı olmadığı halde sevenler bu insanlar bazen bir eşek yükü kadar yük taşır sırtında ancak yine de aman demezler.

Bize hep hayat zor dendi. Aslında kolay. Hatta ve severek hayat çok kolay…  

Düzgün adımlar atarak şekillendirebiliriz hayatı… Sağlıklı düşünün. Yalanlar ile iş görmeyin ve sevmeyi bilin ve sevgi almasını da bilin.

Enteresan Deyimler



Kelime dağarcığınızı geliştirecek ve farklı ve etkili konuşmanızı sağlayacak deyimler... Ayrıca deyimler farklı anlamların ne anlamına geldiğini ve karşı tarafın size bir deyim içeren veya farklı bir şey söylediğinde ne anlama geldiğini anlamanıza yarar sağlar.

Müflis aç kalınca eski defterleri karıştırır. = İflas eden tüccar eski başarılarını anlatır.

Ağız tamburası çalmak = Sözle avutmaya, oyalamaya çalışmak.

Borç bini aştıktan sonra her gün baklava börek yenir = Artık maddi sınırı aştıktan sonra kafaya takmayıp daha fazla harcamak.



Ağzına taş almak = Hiç konuşmamak. “Örneğin; “Ağzına taş mı aldın da konuşmuyorsun”

Hamama gider kurna beğenmez, düğüne gider zurna beğenmez = Hiçbir şey beğenmeyen.

Öküzün aptalı kasabın bıçağını yalarmış = Saçma davranmak.

Darı unundan baklava, incir ağacından oklava olmaz = Kötü araç ve gereçle iyi bir şey yapmak mümkün değildir. Yetersiz kişiden iyi iş beklenemez.

Anasının nikâhını istemek = Çok fazla şey istemek.

Bey danası gibi yan gelip geviş getirmek = Keyfince davranmak. Hiçbir şey yapmamak.

Uyku uyku getirir, uyku et bitirir = Çok fazla uyumak insanı rehavete sürükler, kilo aldırır ve yorgun yapar.

Benim derdim inek ile dana, karımın derdi sürme ile kına = Karşıdakinin düşündüğü konunun önemsizliğini anlatır.

Cinleri tepesine gelmek = Aşırı sinirlenmek. Örneğin; “Cinlerim tepemde!”

Darı unundan baklava, incir ağacından oklava olmaz: Yetersiz veya beceriksiz, eğitimsiz insandan bir şey yapılamayacağı anlamına gelir.

Bekârın parasını it yer, yakasını bit yer =  Bekâr kimse, parasını çarçur eder; dalaverecilere yedirir. Yaşayışı düzensizdir. Üstü başı kirli, bitlidir.

Çukur kazmak = Birisine tuzak kurmak.



Baş ağır gerek, kulak sağır gerek = Kişi ağırbaşlı olmalı ve dedikoduları dinlememeli, ya da işitmemiş gibi davranmalıdır.

Deveyi semeriyle yutmak = Büyük yolsuzluk yapmak.

Bozuk saatin varsa köylüye götür, çavdar sapından zemberek taksın = Her işi ehline vereceksin. Ehli olmayana iş vermeyeceksin anlamına gelir.

Dilenemez dilenci = Kendisi de yoksul olduğu halde bir şey isteyemeyen kişi.

Boşboğazı cehenneme atmışlar  “Odunlar yaş.” Demiş = Devamı da “kuru odun getirip cayır cayır yakmışlar” denir. Bu deyim birinin gereksiz konuşarak kendini tehlikeye atması ve tepki görmesi anlamına gelir. 

Dokuz yorgan eskitmek = Çok yaşamak.

Alan memnun satan memnun; tellala halt etmek düşer = Ben halimden memnunum size susmak düşer anlamına gelen sözdür.


*Abanın kadri yağmurda bilinir = (*Aba = kalın bir giysi) Bir şeyin değeri ona ihtiyaç duyulduğunda daha iyi anlaşılır. Böyle bir durumda önemli şeylerin kıymeti daha çok bilinir.

Açın koynunda ekmek durmaz = Kazancı kendisine yetmeyen kişi, eline geçeni hemen harcar; yarına bir şey saklayamaz.


Aç ölmez, gözü kararır; susuz ölmez, benzi sararır = Yoksulluk insanı öldürmez ama, türlü türlü üzüntü ve sıkıntı içinde yıpratır.

Efradını cami, ağyarını mani = Bir kuralın ilgili bütün konularını içerisine alması ve ilgili olmayanları da dışarıda bırakılması.

Evvel ar idi, şimdi kâr oldu = Ayıp sayılan davranışın sonran normal imiş gibi davranılması.

Adama dayanma ölür, ağaca dayanma kurur = Herkes birbirine destek verirler. Ancak her destek ve yardım sürekli olmaz. O hâlde insan, yapacağı işlerde başkalarının yardımına ve desteğine değil, öncelikle kendi gücüne, bilgi ve becerisine dayanmalı ve güvenmelidir.

Ağanın alnı terlemezsehttp://www.uslanmam.com/images/smilies/smilev.gif ırgatın burnu kanamaz = Başkalarını çalıştırarak bir iş yapacaksak, kendimiz daha çok gayret etmeliyiz. Çalıştırdığımız kişiler bizim işe eğilme derecemize göre, iş yapar. Çalışma gücümüz, onlara ışık tutar. Biz yeterince ilgili olmazsak, bize düşeni zamanında ve yeterince yapmazsak, işin önemine başkalarını asla inandıramayız. Sonuç olarak da beklediğimiz verim ortaya çıkmaz. (işverenler de birlikte çalışmazsa, işçiler olanca güçleriyle işe sarılmazlar.)

Fink atmak = Etrafı keyfince dolaşmak.

Gece silahlı, gündüz külahlı = Kötü olan birinin iyiymiş gibi görünmesi.

Gemini kısmak = Davranışlarını kontrol etmek.

Gittik kebap kokusuna, baktık eşek dağlanıyor = Umduğunu bulamamak

Gözden sürmeyi çalmak = Hırsızlıkta usta olmak

Halka verir talkını, kendi yutar salkımı = Başkasına öğüt verir de aynı şeyleri kendi yapmaz.

Hamam gider kurnaya, düğüne gider zurnaya aşık olur = Aşık olacağı kişiler çok da tasvip edilmeyen kişiler veya durumu ve işi iyi olmayan kimseler olduğunu belirtir.

İç güveysinden hallice = Sıkıntılı birinden biraz daha iyiyim anlamına gelir.

Kafa büyük içi boş, tut kulağından çifte koş = Aklının pek çalışmadığını ve istediğinizi yaptırılabileceğini belirtir.

Karamanın koyunu, sonra çıkar oyunu = Normal görünen bir şeyin sonradan aslının ortaya çıkması.

Karnındayken kanını (emer), hayattayken canını, öldükten sonra da malını yer. = Hayırsız evlatlar için söylenir.

Kendini dirhem dirhem satmak = Kendini ağırdan satma, eda etme.

Kene gibi yapışmak = Bir kimseye bulaşmak, yanından ayrılmamak.

Lügat paralamak = Anlaşılmaz sözlerle konuşmak.

Minder çürütmek = İşsiz güçsüz oturmak.

Ne çaldın yüzüme, ne çalayım yüzüne = Bir şey yapmadan karşılık beklemek.

Ölmüş eşek arıyor ki nalını söksün = Hiç olmayacak yerden çıkar sağlamaya çalışmak.

Pireyi gözünden, çakalı dizinden vurmak. = Usta, maharetli olmak.
http://www.uslanmam.com/images/smilies/smilev.gif
Sıçan düşse başı yarılır = İçinde bir şey olmayan ev için kullanılır.

Akara kokara bakma, çuvala girene bak. = İyi, kötü deme; mal ve para biriktir.

Subaşlarını devler tutmuş = Para kaynağı olan yerleri gücü elinde tutan ve kimseye kaptırmayan kişilerin para kaynaklarını tuttuğu ve hiç ayrılmadığı anlamına gelen söz.

Suratına bakanın kırk yıl işi rast gelmez = Yüzünde uğursuzluk, meymenetsizlik olduğu düşünülen kişiler için söylenir.

Akıllı köprü arayıncaya kadar deli dereyi geçer. = Aklı başında insan çözüm ararken bir türlü işi sonuçlandıramaz. Ancak kafası daha farklı olan insan öyle bir çözüm bulur ki, çözüme kısa yoldan ulaşır.

Tazı o tazı ama çulu değiştirmiş = Giyim, kuşamını değiştiren bir kişinin kendini düzelttiği için tanınamaz hale gelmesi.


Yer demir, gök bakır = Hiçbir yerden yardım gelmemesi.

Yılanı sen tut, gözüne ben bakayım =  Bir işin tehlikesini başkası, çıkarını kendisi için düşünen kimselerin bu tutumu için söylenir. Sen tehlikeye atıl, ben fayda sağlayayım.

Yumurtaya kup takmak = Her şeye bahane bulmak.

Zokayı yutmak = Oyuna gelmek.

Zülfü yâre dokunmak = Gücendirecek söz söylemek.

Akrep etmez akrabanın ettiğini, kimse bilmez akrabadan çektiğini. = Akrabaların, akranların ve yakın kişilerimizin bize yaptığı kötülüklerin çok fazla olduğunu ve etkilediğini anlatır.

Ağustosta beyni kaynayanınhttp://www.uslanmam.com/images/smilies/smilev.gif zemheride kazanı kaynar. = Yazın sıcak günlerinde tarlada çalışan kişi, zahiresini kazanır; kışın soğuk günlerinde geçim sıkıntısı çekmez.


Acemi nalbant; kâh nalına vurur, kâh mıhına. =  Bazı insanlar iyi niyetli olmasına rağmen öyle şeyler söylerler ki sizin canınızı sıkarlar. Öyle davranışlar yaparlar ki sizin maddi manevi durumunuzu mahveder.

Al atın iyisini, yiyeceği bir yem; al avradın iyisini giyeceği bir don. = Kötü şeylere sahip olmaktansa iyi şeylere sahip olmak aynı giderlere sebep olacağından daha iyi olur. Anlamında bir sözdür.


Misafiri horoz olanın ambarında buğday olmaz. = Gelen bir misafir çok fazla yemek yiyorsa sizin tüm yiyeceklerinizi siler süpürür.

İstanbul Stresi!



İstanbul’da yaşayıp stres olmamak çok kolay değil! Çünkü her yerde insan var ve evden işe, işten eve çalışması kendimizi camlar ve duvarlar arasında gidip gelen yarım özgür bir insan haline getiriyor. Ancak bu durumlarda da işe yarayan birkaç öneri var bunlar;

-         İşe erken yola çıkın; Eğer daha erken yola çıkıldığında yol stresi daha az olacağından ve daha sakin ortam olacağından dolayı stressiz gitmek mümkün. Bunun için de düzgün bir uyku gerekecektir.


-         İşten hemen eve varmaya çalışmayın! Bu da diğer durumlardan biridir. Eve hemen gitmek isteriz ve STRES oluruz. İşte bu düşünce bile bizi bitirmeye yeter. Bu yüzden eve hemen gitmeliyim düşüncesinden arının ve rahat gideyim düşüncesini oluşturun. Gerekirse yürüyün ve farklı yerlere de girin. Devamlı aynı senaryoları yaşamayın. Unutmayın kafanızın rahat olması gerekiyor. Yoksa muhtemelen eve geldiğinizde de yorgunluğun üstüne 3 kat yorgunluk binecektir.

-         İşleri bitirin! Bu her yerde yapmamız gereken bir durumdur. İşleri bitirmek. Ancak bazen onları erteleriz ve biriktirerek canımızı sıkmasını sağlarız bunu yapmayın.


-         Kendinize odaklanın! İş yerinde kavga edecek, tartışacak, can sıkacak, ispiyoncu, yalancı çok insan var. Ancak bunları düşünmek yerine kendinizin ve hedefinizin ne olduğunu hatırlayın. Mutlu olduğunuz durumları bu durumlarla düşünerek değiştirmek size ne fayda sağlar ki… O yüzden takmayın. Aklınız tak açın ve doğru şeyleri düşünün.

Facebook Bunu Beğendi (y) (Y)

Bilirsiniz Facebook geldi geleli artık özel yaşam çok aza indirgendi. İnternette yeterince bilgilerimizi alınmıyormuş gibi bir de her türlü fotoğrafımızı paylaşıyoruz. Üstüne yorum yapıyorlar seviniyoruz. Ego tatminidir hadi tamam kabul ancak o da yetmiyor bir de fotoğrafı “HERKESE AÇIK” yapıyoruz. Şimdi burada düşünmek gerekiyor. Biz dışarıda birinden fotoğraf istesek ve özellikle bir erkek olsak bayandan istersek ne der; “ne münasebet” veya bir tokat bile yiyebiliriz değil mi?  E, peki nedir bu lahana turşusu genişlik! Peki ya bu fotolar farklı amaçlarla kullanılsa değil mi? Yeri geliyor komşumuza güvenmiyoruz ama nedense bu Facebook konusunda hiçbir farklı bir şey düşünmüyoruz. Peki, bir bayan için tehlikeli olabilir de bir erkek için olmaz mı? Tabi ki de olur. Birincisi kendisini ve etrafını ifşa ediyorsunuz.
Herkesin kendi hayatı fakat algıda seçici olmak her zaman iyidir.


Diğer bir taraf ise dakika başı Facebook bakma hastalığı! Boşa geçirilen vakit yetmiyor gibi bir de kim ne demiş, kim ne yapmış, ne yemiş, ne almış, nereyi dolaşmış ve daha birçok olaylar… İnsanlara kendimizi gösterme isteği… Aynı şey Twitter için de geçerli. Bu kadar lakayt bir hayat yaşamak. Biz gerçekten mutlu muyuz? Yoksa birilerine mutlu olduğumuzu mu göstermeye çalışıyoruz. Oraya bir söz yazan insan ya canı sıkılıyor birine laf sokmaya çalışıyor. Ya da fotoğrafını koyup nispet yapmak istiyor veya övgü bekliyor. 7/24 övgü istiyoruz.

Facebook hayatınıza manzara koymasın. Elimizin altında Dünyayı değiştirecek bilgi, teknoloji var ancak biz ne yapıyoruz? Gerçekten yaşayalım. Gerçekten mutlu olan insan bunu etrafındaki insanlara yansıtır. Bunu iki boyutlu cisimlerle sözlerle anlatmaya koyulmaz diye düşünüyorum. Yorumlamam bu kadar iyi günler.


(Not; sosyal paylaşım sitesi facebook için faydalı sitelerde dolaşanlar için bu durum tabi ki farklıdır. Ancak bu da çok çok az… Ya da anlık yine yukarıda anlatılan olaylar içerisinde dönüyor.)

Moral Getiren Şarkılar

Bazıları hoşuna gidecek belki bazıları hoşunuza gitmese de bu şarkılar moral getirmek için güzel şarkılar. Eğer sizin de önerileriniz varsa yorumlarınızı eksik etmeyin. Ona göre güncelleyelim.

Nil Karaibrahimgil | Kanatlarım Var Ruhumda

Nazan Öncel feat. Tarkan - Hadi O Zaman

Doğukan Manço feat. Tuğba Yurt - Sakin Ol

(Ozan Doğulu feat) Sıla - Alain Delon

Kenan Doğulu Rütbeni Bilicen

ŞIK ŞIK Volga Tamöz ft Murat Dalkiliç & Grup Hepsi

Gülşen - Kara Böcekler

MFÖ ALi Desidero

Grup Vitamin - İsmail

Grup Vitamin - Takmayacaksın tak açacaksın

Yalin Ah Be Kardesim

Bu Fıkralar Çok Farklı

MOTİVE BÖYLE EDİLİR
Rosie kocasını doktora götürür. Doktor Rosie eşini tedavi ettikten sonra odadan çıkarlar ve doktor;
“Kocanız aşırı stresten kaynaklanan ciddi bir hastalığa yakalanmış” der. Eğer söyleyeceklerimiz yapmazsanız ölecek. Her sabah eşinizi öperek uyandırın., ardından mükellef bir kahvaltı hazırlayın. Hep nazik olun ve her daim neşeli kalmasına dikkat edin. Sadece en sevdiği yemekleri hazırlayın ve yemekten sonra hafif şekerleme yapmasına izin verin. Sağa sola yollayıp yormayın ve sorunlarınızı anlatmayın; bunlar sadece stresi arttırmaya yarar. Sizi eleştirse veya alaya etse bile sakın tartışmaya girmeyin. Akşamları masaj yaparak rahatlamasına yardımcı olun. En sevdiğiniz dizileri kaçırmanıza yol açsa bile istediği kadar istediğini seyretmesi için teşvik edin. En önemlisi gece onu tatmin edecek ne varsa hepsini yapın. Önümüzdeki altı ay boyunca bunları harfiyen yaparsanız kocanız sağlığına tamamen kavuşacaktır.” Çıkışta kocası merakla sorar.
“Eee, ne dedi doktor”
“Ölecekmişsin”

DAHA BEKLEYELİM
Doktor: Maalesef beyefendi, sadece altı aylık ömrünüz kalmış.
Hasta: Bu çok kötü doktor. Hem şu aralar da ücretinizi karşılayacak durumda değilim.
Doktor: Peki, o zaman. Bir yıl diyelim.

KİMSE YOK MU? BAŞKA KİMSE…
Adamın biri manzara hevesiyle dağlarda dolanırken dengesini kaybedip uçuruma yuvarlanır ve nihayet düşüşünü engelleyecek bir dal yakalayana kadar metrelerce düşer. Ancak ne dal sağlamdır ne de gücü dayanabilecektir. Umutsuzca haykırır: “İmdat! İmdat! Yardım edecek kimse yok mu?” Yukarı bakar ama masmavi gökten vardır. Derken birden gök yarılır ve son derece parlak bir ışık üzerine düşer. Ardından gür bir ses duyulur: “Ben varım, oğlum. Bırak dalı, gel kucağıma…”
Adam bir an düşünür ve bir daha haykırır; “Başka kimse yok mu?”

BEN BEKLERİM
İtalyan bir Fransız ve bir Amerikalı idam edilmek üzeridirler. Son yemekleri için ne isterlerse geleceği söylenir. İtalyan, “Şöyle sosu yerinde bir tabak makarna” der. Yemek gelir, yer ve idam edilir.
Sıra Fransız’dadır. “Bir kâse kurbağa bacağı çorbası lütfen” der. O da afiyetle yer ver idam edilir.
Sıra Amerikalıya gelir, biraz düşündükten sonra “Bir sepet taze çilek isterim” der.
“Çilek mi?” der gardiyan. “Mevsimi değil ki çileğin?”
“Olsun” der Amerikalı “Beklerim”


MOTİVE ETMENİN BÖYLESİ
İki ihtiyar, parkta bir bankta oturmuş laflamaktadırlar:
“Tüm yaşamım boyunca bir dertten ötekine geçip gitti. İşim battı, karım genç yaşta hastalığa yenildi, oğlum hırsızı oldu.
Ölsem daha iyiydi bazen.”
“Seni çok iyi anlıyorum dostum.”
“Dahası, keşke hiç doğmamış olsaydım.”
“Evet, ama kimde var öyle şans? On binde bir belki!”

YOK ARTIK!
Adamın birisi, korkunç bir sağanak yağmur altında iş yerinden çıkar ve o da ne, tam önünde bir boş taksi vardır! Derhal biner ve şoföre bu havada taksi bulabildiği için çok şanslı olduğunu söyler. Şoför adama döner ve “Zamanlamanız kusursuz anlaşılan.” Der. “Tıpkı Sheldon gibi.”
“Kim?”
“Sheldon Schwartz. İşte o her şeyi doğru yapan adamdı. Dünyanın en şanslı adamıydı. Belki de bu gezegenin gördüğü en kusursuz insandır. Mesela Sheldon nereye giderse gitsin mutlaka gittiği yerin kapısının önünde park edecek yer bulurdu.”
“Yok Artık! Abartıyorsun; kimse o kadar şanslı değildir!” der adam.
“Sheldon öyleydi,” der şoför. “Sırf şanslı da değildi; müthiş bir atletti aynı zamanda. Rahatlıkla profesyonel bir golfçu veya tenisçi olabilirdi. Öyle bir sesi vardı ki Placido Domingo duysa operayı bırakırdı! Cary Grant’ten daha yakışıklı ve zarifti! Hele smokin giydiğinde görmeliydiniz Sheldon’u! Yapılı, uzun boylu ve kuvvetliydi. Aynı zamanda müthiş bir işadamıydı. Elini neye sürse altına dönüştürürdü.
“Yuh yani” der adam. “Uyduruyorsun artık!”
“Hiç de bile. Sheldon başka yetenekleri de vardır. Mesela kadınları nasıl memnun edeceğini çok iyi bilirdi. Çok da zekiydi. Bilmediği, tamir edemeyeceği hiçbir şey yoktu. Ben öyle değilimdir mesela. Bir sigortayı değiştirmeye kalksam bütün mahallenin elektriği gider. Ve var ya, Sheldon acayip güzel fıkra anlatırdı. Her toplantının gözbebeğiydi;
“Vay be. İnanılır gibi değilmiş. Peki sen nereden tanıyorsun Sheldon’u?”
“Valla, aslından ben tanışmadım kendisiyle.”
“E, peki sen nereden biliyorsun bu kadar şeyi?”
“Sheldon öldükten sonra karısıyla evlendim.”

ZORUNLULUK
Kadın eve gelir ve kocasıyla en yakın arkadaşını yatakta bulur. İnanamaz gözlerle arkadaşına bakar ve şöyle der; “Hadi ben mecburum; sana ne oluyor?

SALI HAZIR
Orta yaşlı adam, annesinin cenazesinin ardından etrafı toplayıp düzenlemek için evine gelir ve tavan arasında eski bir sandık bulur. Sandığı açtığında karşısına babasının II. Dünya Savaşı’nda giydiği üniforma çıkar. Adam üniformayı giyer. Biraz sıkmaktadır. Tam çıkaracakken elini cebine atar ve bir kâğıt parçası bulur. Bu, 1942 tarihli bir kundura tamir fişidir. İnanamaz. Neredeyse yetmiş yıldır tamirden alınmamış bir ayakkabı söz konusudur.
            Adam fişi alıp adrese gittiğinde kunduracı dükkânının hala yerli yerinde olduğunu görür. İçeri girer ve tezgâhtaki yaşlı kunduracıya babasının cebinde bulduğu fişi anlatır. Yaşlı kunduracı yetmiş yıldır bu dükkânın sahibi olduğunu söyler ve fişi alıp adama beklemesini söyleyerek dükkânın arka tarafında gözden kaybolur.
            On dakika sonra yaşlı kunduracı gelir, fişi adam uzatır. “Tamam, ayakkabılar burada” der; “Haftaya Salı hazır olurlar”

İKİZ KARDEŞ
Adam tıpatıp ikiz kız kardeşlerden biriyle evlenir. Ama daha bir yıl geçmeden boşanmak için mahkemeye başvurur.
“Peki,” der yargıç, “şimdi lütfen mahkemeye neden boşanmak istediğinizi anlatınız.”
“Şimdi sayın yargıç” der adam, “baldızım bizi ara sıra ziyarete gelirdi ve karımla tıpatıp birbirlerine benzediklerinden bazen karıştırıp yanlışlıkla onunla yattığım oldu…”
“E, herhalde iki kadın arasında bir takım farklar vardı, değil mi?”
“Kesinlikle, sayın yargıç. Ondan boşanmak istiyorum zaten.”








Sayfalar

Popüler Yayınlar