Düşüncelere Mesafe Koyabilmek (Kafaya Takmamak İçin Neler Yapabiliriz)

DÜŞÜNCELERE MESAFE KOYABİLMEK

Kafaya takma hepimizin hayatımızda yaşadığımız sorunlardan biridir. İnsanları fazla düşünmek, yeri geldiğinde insanları önemsemek veya bir konuşma olduğunda hala onun etkisinde olmak neden şöyle demedim gibi bir düşünce oluşur ve bu düşünceler devamlı kafamızda döner. Aşağıdaki yazıyı okudukça size iyi geldiğini hissedecek ve içinizde harika duygular oluşmaya başladığını göreceksiniz.

GİRİŞ
Düşünceler kendiliğinden ortaya çıkarlar. Ortaya çıkmaları için ayrıca çaba göstermeniz gerekmemektedir. Beynimiz durmadan düşünceler üretir. Biz fark etmeden zihnimizin kendisi bazılarını filtre eder. Filtre edemediği düşünceler ise aklımıza gelir.

Bu düşüncelerin sayısı çok fazladır. Bazı insanlar bunları çok önemsemez. Bazı insanlar ise düşünceleri takip etmeye başlarlar. Bu düşünceleri yorumlamaya ve analiz etmeye başladığımızda ise hayatımız artık düşünceler olmuştur.

“Kapıyı açık bıraktım mı?”, “bana neden öyle baktı?”, “ben yetersiz miyim yoksa?”, “bu hep benim başıma geliyor!”, “şimdi ne olacak?”, “gene çarpıntım olacak mı?” gibi sayısız ve çoğunluğu mantıken anlamsız olan düşüncelerdir bunlar.

Zihnimiz geçmiş ve gelecek ile ilgili düşünceleri ve bugünle ilgili yorumları bize sürekli taşımaya devam eder. Bu düşünceleri kovmaya veya yok saymaya çalışmak genelde işe yaramaz. Genelde aklımıza gelen düşüncelere üç tür muamele yaparız.

1.  İtmek: İstemediğimiz düşüncelerin aklımıza gelmemesini sağlamaya çalışmaktır. O düşünceyi düşünmemeye çalışırız. Genelde bunun bir faydası olmaz. İttikçe, o düşünce daha çok aklımıza gelir ve yerleşir.

2.  Çekmek: Burada o düşünceleri daha fazla düşünmeye başlamaya başlarız. Bunlara mantıki yanıtlar bulmaya çalışırız. Örneğin; “ya kalbimde bir şey olursa?” düşüncesi aklına gelen bir kişi “şu an kalbimde bir şey yok, 6 ay önce muayene oldum” gibi düşünceleri aklına getirir. Ancak bunları düşünmeye başladıkça daha da o düşüncenin içine girer.

3.  Bastırmak: İstemediğimiz o düşünce yokmuş gibi davranırız. Zihnimizle o düşünce arasına bir duvar öreriz. Ancak bu durum, bizi dünyadan uzaklaştırabilir. Düşünceler bir defa oluştuktan sonra sonsuza kadar aklımızda yer tutmazlar ve geçicidirler. Ancak insanlar bunu bilmediği için bu düşüncelerin peşine takılırlar. Halbuki düşünceleri dalgalara benzetebiliriz. Dalgalar sahile vurur ve sonra kaybolur. Ardından bir başka dalga gelir, o da sahile vurur ve kaybolur. Düşünceler de dalgalar gibi gelir ve sonra kaybolur. Düşünceleri sadece bir düşünce olarak görebildiğimiz sürece, onların kontrolünde
yaşamaktan kurtulabiliriz.

DÜŞÜNCELERE MESAFE KOYABİLMEK İÇİN

Düşüncelere mesafe koyabilmek için kullanabileceğiniz alıştırma ve benzetmeler aşağıda verilmiştir.

Alıştırmalar

Düşünceni yanında gezdir alıştırması
Tek bir şey düşünme alıştırması
Benzetmeler
Etiketleme
TV ekranı

“Düşünceni Yanında Gezdir” alıştırması
Düşüncelerimizi yanımızda taşıyabiliriz. Düşünceyi itmeden, çekmeden veya bastırmadan onu yanımızda gezdirebiliriz. Böylece, düşünceleri kendi halleriyle bırakırız. Bunu yaparken onlardan kaçmadan ama yaşamımızın odağı haline de getirmeden yapmalıyız.

Bunun için düşüncelerinizin farkına varın. Düşüncelerinizi kovmayın veya çekmeyin. Düşüncelerinizin yanınızda olduğunu düşünün. Eğer sayısı çoksa onları çantanıza koyduğunuzu düşünün.

Halen sizi rahatsız ediyorlarsa, düşüncelerinizi bir kağıda yazın. Kağıdı cebinize koyun ve düşüncelerinizle dolaşın. Aklınıza yeni düşünceler gelirse onları da kağıda yazın.

“Tek bir şey düşünme” alıştırması
Önce birkaç farkında nefes alıp verin. Ardından, odanızdaki bir cismi seçin. O cisme odaklanın ve o cismi tarif etmeye çalışın. Sonra aşağıdaki sorulara yanıt bulmaya çalışın. Bu arada eğer aklınıza başka düşünceler gelirse, onları kovmadan tekrar bu cisme odaklanın. (Not = Kendi yorumumu ekliyorum bu alıştırma düşünceler aklımızdan gitsin diye canımızı sıkmadan sadece bir yere bakarak yani obje, nesne, yola, lambaya veya yakınımızda ne var ise ona odaklanıp nesneyi yorumlayarak düşüncelerin aklımızdan akmasını sağlamak.)

1.  Bu cismin yüzeyi nasıl?
2.  Düz mü, pürtüklü mü?
3.  Ne renkte? Hangi renk tonları var?
4.  Parlak mı, mat mı?
5.  Yumuşak mı sert mi?
6.  Büyüklüğü ne kadar?
7.  Gölgesi var mı?

Ardından tekrar birkaç farkında nefes alın ve o cismi eline alınız ve inceleyiniz. Aşağıdaki sorulara yanıt bulmaya çalışın. Bu arada eğer aklınıza başka düşünceler gelirse, onları kovmadan tekrar bu cisme odaklanmaya çalışın.

1.  Sathı düz mü, pürtüklü mü?
2.  Yumuşak mı, sert mi?
3.  Eğilebilir mi?
4.  Isısı nasıl?
5.  Ağırlığı ne kadar?

“Etiketleme” benzetmesi
“Ben değersizim” , “annem hastalanacak”, “bana bir şey mi söylemek istedi?” gibi tüm düşünceleri fark ettiğinizde onları “bu sadece bir düşünce” olarak etiketleyin. Etiketlemek, bunların sadece bir düşünce olduğunu saptamaya ve bu şekilde sabitleyebilmeye yarar. Duygularımızı hissettiğimizde de onları “bu bir duygu” olarak etiketleyebiliriz. Örneğin yeni tanıdığı kişilerle karşılaştığında kaygı yaşayan bir kişi, ardından onun kendisi hakkında ne düşüneceğini düşünmeye başlayabilir. Halbuki karşılaştığı zaman yaşadığı kaygı duygusunu, “bu bir duygu” olarak etiketlerse, o zaman kaygısı yeni düşünceler
yaratmayacaktır.

“TV ekranı” benzetmesi
Sizi korkutan veya rahatsız eden bir olayla karşılaştığınızda bu yöntemi kullanabilirsiniz. Böyle bir olayla karşılaştığınızda ve olumsuz duygular hissetmeye başladığınızda aklınıza bir TV ekranı getirin. Düğmeye basın ve o anda yaşadığınız olayı TV’de seyrettiğinizi düşünün. Sanki bir dizi seyreder gibi hayal edin. Kendinizi ve bakışınızı ona göre ayarlayın. TV’de seyrettiğimiz olayların içinde kendimiz olmadığı için olaylara daha yargısız bakabiliriz. Kendimiz ile düşüncelerimiz arasına bir mesafe koyarız. Gün içinde de bazı olayları TV ekranından bakar gibi yaşarsak, düşüncelerimizin bizi yönetmesini engelleyebiliriz.

DÜŞÜNCELERİ SERBEST BIRAKMAK
Düşünmek zihnimizin otomatik olarak yaptığı bir şeydir ve düşünceleriniz yüzlerce farklı mesajla size sesleniyor olabilir. Örneğin, endişelerden, kaygılardan, korkulardan, planlardan, üzüntülerden bahsediyor olabilirler. Bu düşüncelerin çoğu olumsuz mesajlarla ve kendinizle ilgili eleştirilerle dolu olabilir.

Örneğin, “çok başarısızım”, “çok yalnızım”, “hiç bir şey yolunda gitmiyor”, “çok çirkinim”, “çok şişmanım” , “kimse beni beğenmeyecek”, “hayatım berbat” gibi pek çok olumsuz mesaj dolu düşünce zihninizi işgal edebilir.  Böyle olumsuz düşüncelerin otomatik bir şekilde zihninize doluşmaya başladığını görebilirsiniz, bir süre sonra sanki başka bir şey düşünemez olursunuz.

Eğer düşüncelerin taşıdığı mesajlar inandırıcı gelmeye başlarsa ruh haliniz de giderek kötüleşebilir,   kendinizi,  üzüntülü,  mutsuz,  endişeli,  gergin ve kaygılı hissedebilirsiniz. Düşünceleriniz de ki mesajlar sizi karamsarlığa itebilir, öfkelendirebilir,  hatta zaman zaman da ağlatabilir.
Isırgan otu cilde değdiğinde cildi tahriş eden bir bitkidir. Eğer bir yerinize ısırgan otu değdiyse orası kızarır ve kaşınmaya başlar. Kaşımamak için kendinizi zor tutarsınız. Ama kaşımaya başladığınız da daha da kötü olur, kaşıntı daha da artar hatta başka yerlere de yayılır. Ne kadar kaşırsanız kaşıyın tahriş olan yeri yok etmenin bir yolu yoktur. Yapılacak en iyi şey, kaşımayı bırakmak ve kendi kendisine geçmesini beklemektir.

İstemediğiniz düşünceler aynı bu kaşıntı gibidir. Kaygının verdiği rahatsızlık bütün vücudunuza yayılır, bundan kurtulmak istersiniz. Ondan uzaklaşmaya, onu bastırmaya, onunla mücadele etmeye çalışırsınız ama ne yaparsanız yapın gene de kaygıyla karşılaşmaktan kurtulamazsınız. Durum aynı ısırgan otunda olduğu gibidir. Kaygıyı kaşımanız onu daha da kötü hale getirmekten başka bir işe yaramaz. Onunla mücadele etmeye çalışmak kaygıyı daha da arttırır, hiç bir zaman tam olarak ondan kaçmayı başaramazsınız.
Aslında,  düşünceler gelir ve giderlerBir süre sonra,  bize çok rahatsızlık verdiğimiz bir düşüncenin kaybolduğunu, onun yerine başka bir düşüncenin geldiğini fark ederiz.  Sonra bu düşünceyle uğraşmaya başlarız.
Düşünceler hızla beynimizden akar giderler.  Bir filmin sonundaki jeneriğin akışı gibi…

Sürekli ortaya çıkar, bazen bize rahatsızlık verir, kaybolur sonra tekrar ortaya çıkarlar. Bir süre sonra yerlerini başka düşüncelere bırakırlar.  Ama biz hiç  bitmeyecekmiş  gibi  onlarla uğraşırız.
Onların aklımızdan kaymasına izin verdiğimiz,   onları serbest bıraktığımız takdirde bize zarar veremezler.  Düşünceleri Mevlana’nın şiirinde olduğu gibi birer misafir olarak düşünebiliriz.  İstemediğimiz komşularımız olabilir.  Bize misafirliğe de gelebilirler.  Onları kovmak bir işe yaramaz, aksine bizi daha çok üzer. Misafirler gelip geçicidir.

DÜŞÜNCELERİ SERBEST BIRAKABİLMEK İÇİN…
Düşüncelerimizi serbest bırakabilmek için kullanabileceğimiz alıştırma ve benzetmeler aşağıda verilmiştir.

Alıştırmalar

“Bunlar sadece düşünce” diyebilmek alıştırması
Okuma alıştırması
Düşünceleri izleme alıştırması
Benzetmeler
Voleybol maçı
Teflon tava

“Bunlar sadece düşünce” diyebilmek  alıştırması
İnsanın zihni yüzlerce farklı mesajla seslenir.

Örneğin zihniniz size gelecekle ilgili endişelerden,  kaygılardan,  korkulardan,  planlardan, geçmişler ilgili üzüntülerden bahsediyor olabilir.  Zihniniz çoğu zaman da size kendinizle ilgili olumsuz mesajlar veriyor hatta sizi eleştiriyor olabilir.

Örneğin zihniniz, “çok başarısızım”, “çok yalnızım”, “hiç bir şey yolunda gitmiyor”, “çok çirkinim”,  “çok şişmanım”  ,  “kimse beni beğenmeyecek”,  “hayatım berbat”. Gibi pek çok olumsuz mesaj dolu düşünceyi size gönderiyor olabilir.

Böyle olumsuz düşüncelerin otomatik bir şekilde zihninize doluşmaya başladığını fark edebilirsiniz. Bir süre sonra sanki başka bir şey düşünemez olursunuz.

Eğer zihninizden gelen bu mesajlara inanmaya başlarsanız ruh haliniz de
kötüleşebilirBunların mesajların gerçekler olmadığınıdüşüncelerden ibaret olduğunu unutur ve onlara inanırsanız,  üzgün,  mutsuz,  endişeli,  gergin ve kaygılı hissetmeye başlayabilirsiniz. Zihninizin mesajları sizi karamsarlığa itebilir, öfkelendirebilir, hatta zaman zaman da ağlatabilir.

Olumsuz mesajlar taşıyan düşüncelerin zihninize doluştuğunu fark ettiğiniz
zamanlarda kendinize onların sadece düşünceler olduklarını hatırlatın.
Düşüncelerinizde yazan mesajlarını okuyun ama bu mesajlara yanıt vermeyin.  Her yeni mesaj ortaya çıktığında sadece ne yazdığına bakın ve bırakın bu mesaj geçip gitsin.

Kendinizi kaptırmadan düşünceleriniz izleyin.  Bu düşüncelerin gerçeğin kendisi
olmadıklarını hatırlayın. Düşüncelerinize kapıldığınızı ve onlara inandığınızı fark ederseniz, bunların zihninizin gelip geçici mesajları olduklarını kendinize söyleyin.

Düşüncelerinizi bu şekilde izlediğinizde,  sizi artık eskisi kadar üzmediklerini ve endişelendirmediklerini,  ortaya çıktıktan bir süre sonra giderek daha silikleştiklerini fark edebilirsinizDüşüncelerinizi gelip geçici mesajlar olduklarını anladıkça,  onlara eşlik eden olumsuz duygularınız da yerini daha olumlu duygulara bırakacaktır.

Okuma alıştırması
Bir kitap alın ve okuyun. Okurken aklınıza düşünceler gelebilir. Okumaya devam edin.

Düşünceleri kovmayın ama kapılmayın da! Okumaya devam edin…

Düşünceleri İzleme alıştırması
Bu alıştırmanın amacı, düşüncelerinizin içinden bakmakla, düşüncelerinize dışarıdan bakmak arasındaki ayrımı fark edebilmenizi sağlamaktır. Eğer mümkünse, bu alıştırma için en az 10 dakika ayırmaya çalışın.
Alıştırmayı ne kadar uzun süre yapabilirseniz size o kadar fazla yararlı olacaktır.

Alıştırmaya  başlamadan  önce  rahat  bir  konumda  oturun  ya  da  uzanın. 

Mümkünse dikkatinizi dağıtacak ses ya da gürültülerin olmayacağı bir yer seçmeye çalışın.

Gözlerinizi kapatın ve bir kaç dakika nefesinize konsantre olun. Nefesinizi bir süre takip ettikten sonra, aklınıza gelen bütün düşünceleri izlemeye başlayın. Düşüncelerinizi izlerken onlara kapılıp gitmemeye,  sadece zihninizde ortaya çıkışlarını ve sonra ortadan kayboluşlarını izlemeye çalışın.  Her bir düşüncenizin geçici olduğunu fark edin. Düşüncelerinizi,  olumlu,  olumsuz,
iyi, kötü diye yargılamayın.
Bütün düşüncelerinizi izleyin ve her biri ortaya çıktığında “bu bir düşünce” diye içinizden kendinize tekrarlayın. Bu alıştırmaya yaparken,  düşüncelerinizi bir nehirde ilerleyen kağıttan yapılmış gemiler olarak hayal edebilirsiniz.  Nehir sizin zihninizdir ve düşüncelerinizde bu nehrin üzerinde ilerleyen gemiler.  Siz akıntıyla sürüklenmiyorsunuz,  nehrin kenarında duruyorsunuz ve akıntıyı seyrediyorsunuz. Düşünceleriniz de nehirde akıntıyla ilerliyorlar ve siz kenarda durmuş düşüncelerinizi de izliyorsunuz. Onlarla birlikte yol almıyorsunuz, sadece düşüncelerinizi seyrediyorsunuz. Her bir düşünceniz ortaya çıktığında, onu kağıttan bir gemi olarak hayal edin ve nehre bırakın. Akıntıyla ilerleyişlerini gözleyerek, bazılarının ıslandığını ve dağıldığını,  bazılarının giderek uzaklaştığını ve gözden yittiğini fark edin.
Eğer düşüncelerinize kapılır ve akıntıya sizde dalıp giderseniz bunu fark edin ve kendinize nehrin içinde olmadığınızı, nehrin kenarında durup nehri seyrettiğinizi hatırlatın.

Voleybol benzetmesi
Düşüncelerimiz bazen bir voleybol maçına benzer. Zihnimiz bir düşünce yollar, biz o düşünceyi karşılar, sonra tekrar karşı tarafa atarız.
Ama zihnimiz bu sefer başka bir düşünce yollar, biz yine düşünceyi zihnimizden çıkarmaya çalışırız…

Aslında bu durum çok yorucudur. Düşüncelerimizle ve zihnimizle bu şekilde yarışmak bizi çok yorar. Düşüncelerimizle savaşmak yerine onların serbest bırakmak, akıp gitmelerine izin vermek en doğrusudur.

Teflon tava benzetmesi
Zihninizi bir teflon tava olarak düşünün. Teflon tavaya konan gıdalar nasıl kayar? Siz de düşüncelerin zihninizden bir teflon tava gibi kaydığını düşünün. Düşünceler, zihninizde takılıp kalmasın. Kayıp gitsin…

Alıştırma
Dikkati gezdirme
Bu alıştırma, şu ana kadar kazandığınız farkındalık becerilerini bir bütün olarak etkin bir şekilde kullanabilmenize yardımcı olacaktır.

Alıştırmaya başlamadan önce, kendinize rahat bir oturma ya da uzanma konumu seçin.

Rahatça oturduktan ya da uzandıktan sonra gözlerinizi kapatın.
Derin ve yavaş nefesler almaya başlayın.

Bütün dikkatinizi nefes alışınıza ve nefes verişinize yöneltin.
Nefesinizin bedeninizde takip ettiği rotayı hissetmeye çalışın.
Dikkatiniz dağılırsa ve başka şeyler düşünmeye başlarsanız bunu fark edin ve tekrar nefesinize odaklanın.

Şimdi bütün bedeninizi hissetmeye çalışın.
Vücudunuzun duruşunu ve ağırlığını hissedin.
Kollarınızın ve bacaklarınızın nasıl durduklarını fark edin.
Kollarınızın ve bacaklarınızın ağırlıklarını hissedin, bunlardaki duyumları fark etmeye çalışın.
Dikkatiniz dağılırsa ve başka şeyler düşünmeye başlarsanız bunu fark edin ve tekrar bedeninize odaklanın.

Şimdi dikkatinizi tekrar nefesinize yöneltin ve derin nefesler alarak nefesinizi hissedin. Şimdi dikkatinizi düşüncelerinize odaklayın.
Yavaş nefesler almaya devam ederek düşüncelerinizi takip edin.
Düşüncelerinizi yargılamadan izleyin, düşüncelerinize kapılıp gitmeyin.
Düşüncelerinizi bir TV ekranından akan yazılar olduklarını hayal edin.
Ekrandan akıp gittiklerini ve düşüncelerinizin hiç birinin kalıcı olmadıklarını fark edin.

Eğer bir düşünceye kapıldığınızı fark ederseniz, düşüncelerinizi izleyen kişi olduğunuzu hatırlayın.

Düşüncelerinizi bu şekilde bir süre izledikten sonra, dikkatinizi kulağınıza gelen seslere yöneltin.

Hangi sesleri işittiğinizi fark edin.

Birden fazla ses işitiyorsanız bunları ayırt etmeye çalışın.

Seslerin nereden geldiklerini fark etmeye çalışın.

Şimdi dikkatinizi dokunma duyunuza yöneltin, vücudunuzdan gelen dokunma hislerini fark etmeye çalışın.

Ellerinizin, ayaklarınızın, sırtınızın nereye dokunduğunu fark etmeye çalışın.
Şimdi dikkatinizi tekrar düşüncelerinize yöneltin.

Derin nefesler alarak düşüncelerinizin akışını tekrar izlemeye başlayın.
Düşüncelerinizi yargılamayın ve onların sadece birer düşünce olduklarını kendinize hatırlatın.

Şimdi gözlerinizi açın ve derin nefesler almaya devam ederken neler gördüğünüzü fark edin.
İçinde bulunduğunuz odanın neresinde olduğunuzu fark edin.
Odadaki eşyaların konumlarını fark edin.

Odanın duvarlarının rengini ve diğer eşyaların renklerini fark edin.
Eğer düşünceleriniz araya girer ve dikkatinizi dağıtırlarsa bunu fark ederek tekrar içinde bulunduğunuz odaya odaklanmaya geri dönün.
Şimdi odanın içindeki tek bir nesneyi seçin ve ona odaklanın.
Bu nesnenin şekli, büyüklüğü, ağırlığı, hangi maddeden yapıldığı, rengi, yüzeyinin nasıl olduğu hakkında düşünün.

Eğer başka düşüncelere kapılırsanız tekrar bu nesne hakkında düşünmeye odaklanın.

Şimdi gözlerinizi kapatmadan bütün bedeninizi hissetmeye çalışın
Bu şekilde birkaç defa yavaş yavaş nefes alıp verdikten sonra alıştırmayı sonlandırın.

Farkındalık Çalışma Kitabı
Uzm. Psk. Pelin Çatak ve Doç.Dr.Kültegin Ögel tarafından hazırlanmıştır,

www.farkindalik.infoDÜŞÜNCELERE MESAFE KOYABİLMEK

Kafaya takma hepimizin hayatımızda yaşadığımız sorunlardan biridir. İnsanları fazla düşünmek, yeri geldiğinde insanları önemsemek veya bir konuşma olduğunda hala onun etkisinde olmak neden şöyle demedim gibi bir düşünce oluşur ve bu düşünceler devamlı kafamızda döner. Aşağıdaki yazıyı okudukça size iyi geldiğini hissedecek ve içinizde harika duygular oluşmaya başladığını göreceksiniz.

GİRİŞ
Düşünceler kendiliğinden ortaya çıkarlar. Ortaya çıkmaları için ayrıca çaba göstermeniz gerekmemektedir. Beynimiz durmadan düşünceler üretir. Biz fark etmeden zihnimizin kendisi bazılarını filtre eder. Filtre edemediği düşünceler ise aklımıza gelir.

Bu düşüncelerin sayısı çok fazladır. Bazı insanlar bunları çok önemsemez. Bazı insanlar ise düşünceleri takip etmeye başlarlar. Bu düşünceleri yorumlamaya ve analiz etmeye başladığımızda ise hayatımız artık düşünceler olmuştur.

“Kapıyı açık bıraktım mı?”, “bana neden öyle baktı?”, “ben yetersiz miyim yoksa?”, “bu hep benim başıma geliyor!”, “şimdi ne olacak?”, “gene çarpıntım olacak mı?” gibi sayısız ve çoğunluğu mantıken anlamsız olan düşüncelerdir bunlar.

Zihnimiz geçmiş ve gelecek ile ilgili düşünceleri ve bugünle ilgili yorumları bize sürekli taşımaya devam eder. Bu düşünceleri kovmaya veya yok saymaya çalışmak genelde işe yaramaz. Genelde aklımıza gelen düşüncelere üç tür muamele yaparız.

1.  İtmek: İstemediğimiz düşüncelerin aklımıza gelmemesini sağlamaya çalışmaktır. O düşünceyi düşünmemeye çalışırız. Genelde bunun bir faydası olmaz. İttikçe, o düşünce daha çok aklımıza gelir ve yerleşir.

2.  Çekmek: Burada o düşünceleri daha fazla düşünmeye başlamaya başlarız. Bunlara mantıki yanıtlar bulmaya çalışırız. Örneğin; “ya kalbimde bir şey olursa?” düşüncesi aklına gelen bir kişi “şu an kalbimde bir şey yok, 6 ay önce muayene oldum” gibi düşünceleri aklına getirir. Ancak bunları düşünmeye başladıkça daha da o düşüncenin içine girer.

3.  Bastırmak: İstemediğimiz o düşünce yokmuş gibi davranırız. Zihnimizle o düşünce arasına bir duvar öreriz. Ancak bu durum, bizi dünyadan uzaklaştırabilir. Düşünceler bir defa oluştuktan sonra sonsuza kadar aklımızda yer tutmazlar ve geçicidirler. Ancak insanlar bunu bilmediği için bu düşüncelerin peşine takılırlar. Halbuki düşünceleri dalgalara benzetebiliriz. Dalgalar sahile vurur ve sonra kaybolur. Ardından bir başka dalga gelir, o da sahile vurur ve kaybolur. Düşünceler de dalgalar gibi gelir ve sonra kaybolur. Düşünceleri sadece bir düşünce olarak görebildiğimiz sürece, onların kontrolünde
yaşamaktan kurtulabiliriz.

DÜŞÜNCELERE MESAFE KOYABİLMEK İÇİN

Düşüncelere mesafe koyabilmek için kullanabileceğiniz alıştırma ve benzetmeler aşağıda verilmiştir.

Alıştırmalar

Düşünceni yanında gezdir alıştırması
Tek bir şey düşünme alıştırması
Benzetmeler
Etiketleme
TV ekranı

“Düşünceni Yanında Gezdir” alıştırması
Düşüncelerimizi yanımızda taşıyabiliriz. Düşünceyi itmeden, çekmeden veya bastırmadan onu yanımızda gezdirebiliriz. Böylece, düşünceleri kendi halleriyle bırakırız. Bunu yaparken onlardan kaçmadan ama yaşamımızın odağı haline de getirmeden yapmalıyız.

Bunun için düşüncelerinizin farkına varın. Düşüncelerinizi kovmayın veya çekmeyin. Düşüncelerinizin yanınızda olduğunu düşünün. Eğer sayısı çoksa onları çantanıza koyduğunuzu düşünün.

Halen sizi rahatsız ediyorlarsa, düşüncelerinizi bir kağıda yazın. Kağıdı cebinize koyun ve düşüncelerinizle dolaşın. Aklınıza yeni düşünceler gelirse onları da kağıda yazın.

“Tek bir şey düşünme” alıştırması
Önce birkaç farkında nefes alıp verin. Ardından, odanızdaki bir cismi seçin. O cisme odaklanın ve o cismi tarif etmeye çalışın. Sonra aşağıdaki sorulara yanıt bulmaya çalışın. Bu arada eğer aklınıza başka düşünceler gelirse, onları kovmadan tekrar bu cisme odaklanın. (Not = Kendi yorumumu ekliyorum bu alıştırma düşünceler aklımızdan gitsin diye canımızı sıkmadan sadece bir yere bakarak yani obje, nesne, yola, lambaya veya yakınımızda ne var ise ona odaklanıp nesneyi yorumlayarak düşüncelerin aklımızdan akmasını sağlamak.)

1.  Bu cismin yüzeyi nasıl?
2.  Düz mü, pürtüklü mü?
3.  Ne renkte? Hangi renk tonları var?
4.  Parlak mı, mat mı?
5.  Yumuşak mı sert mi?
6.  Büyüklüğü ne kadar?
7.  Gölgesi var mı?

Ardından tekrar birkaç farkında nefes alın ve o cismi eline alınız ve inceleyiniz. Aşağıdaki sorulara yanıt bulmaya çalışın. Bu arada eğer aklınıza başka düşünceler gelirse, onları kovmadan tekrar bu cisme odaklanmaya çalışın.

1.  Sathı düz mü, pürtüklü mü?
2.  Yumuşak mı, sert mi?
3.  Eğilebilir mi?
4.  Isısı nasıl?
5.  Ağırlığı ne kadar?

“Etiketleme” benzetmesi
“Ben değersizim” , “annem hastalanacak”, “bana bir şey mi söylemek istedi?” gibi tüm düşünceleri fark ettiğinizde onları “bu sadece bir düşünce” olarak etiketleyin. Etiketlemek, bunların sadece bir düşünce olduğunu saptamaya ve bu şekilde sabitleyebilmeye yarar. Duygularımızı hissettiğimizde de onları “bu bir duygu” olarak etiketleyebiliriz. Örneğin yeni tanıdığı kişilerle karşılaştığında kaygı yaşayan bir kişi, ardından onun kendisi hakkında ne düşüneceğini düşünmeye başlayabilir. Halbuki karşılaştığı zaman yaşadığı kaygı duygusunu, “bu bir duygu” olarak etiketlerse, o zaman kaygısı yeni düşünceler
yaratmayacaktır.

“TV ekranı” benzetmesi
Sizi korkutan veya rahatsız eden bir olayla karşılaştığınızda bu yöntemi kullanabilirsiniz. Böyle bir olayla karşılaştığınızda ve olumsuz duygular hissetmeye başladığınızda aklınıza bir TV ekranı getirin. Düğmeye basın ve o anda yaşadığınız olayı TV’de seyrettiğinizi düşünün. Sanki bir dizi seyreder gibi hayal edin. Kendinizi ve bakışınızı ona göre ayarlayın. TV’de seyrettiğimiz olayların içinde kendimiz olmadığı için olaylara daha yargısız bakabiliriz. Kendimiz ile düşüncelerimiz arasına bir mesafe koyarız. Gün içinde de bazı olayları TV ekranından bakar gibi yaşarsak, düşüncelerimizin bizi yönetmesini engelleyebiliriz.

DÜŞÜNCELERİ SERBEST BIRAKMAK
Düşünmek zihnimizin otomatik olarak yaptığı bir şeydir ve düşünceleriniz yüzlerce farklı mesajla size sesleniyor olabilir. Örneğin, endişelerden, kaygılardan, korkulardan, planlardan, üzüntülerden bahsediyor olabilirler. Bu düşüncelerin çoğu olumsuz mesajlarla ve kendinizle ilgili eleştirilerle dolu olabilir.

Örneğin, “çok başarısızım”, “çok yalnızım”, “hiç bir şey yolunda gitmiyor”, “çok çirkinim”, “çok şişmanım” , “kimse beni beğenmeyecek”, “hayatım berbat” gibi pek çok olumsuz mesaj dolu düşünce zihninizi işgal edebilir.  Böyle olumsuz düşüncelerin otomatik bir şekilde zihninize doluşmaya başladığını görebilirsiniz, bir süre sonra sanki başka bir şey düşünemez olursunuz.

Eğer düşüncelerin taşıdığı mesajlar inandırıcı gelmeye başlarsa ruh haliniz de giderek kötüleşebilir,   kendinizi,  üzüntülü,  mutsuz,  endişeli,  gergin ve kaygılı hissedebilirsiniz. Düşünceleriniz de ki mesajlar sizi karamsarlığa itebilir, öfkelendirebilir,  hatta zaman zaman da ağlatabilir.
Isırgan otu cilde değdiğinde cildi tahriş eden bir bitkidir. Eğer bir yerinize ısırgan otu değdiyse orası kızarır ve kaşınmaya başlar. Kaşımamak için kendinizi zor tutarsınız. Ama kaşımaya başladığınız da daha da kötü olur, kaşıntı daha da artar hatta başka yerlere de yayılır. Ne kadar kaşırsanız kaşıyın tahriş olan yeri yok etmenin bir yolu yoktur. Yapılacak en iyi şey, kaşımayı bırakmak ve kendi kendisine geçmesini beklemektir.

İstemediğiniz düşünceler aynı bu kaşıntı gibidir. Kaygının verdiği rahatsızlık bütün vücudunuza yayılır, bundan kurtulmak istersiniz. Ondan uzaklaşmaya, onu bastırmaya, onunla mücadele etmeye çalışırsınız ama ne yaparsanız yapın gene de kaygıyla karşılaşmaktan kurtulamazsınız. Durum aynı ısırgan otunda olduğu gibidir. Kaygıyı kaşımanız onu daha da kötü hale getirmekten başka bir işe yaramaz. Onunla mücadele etmeye çalışmak kaygıyı daha da arttırır, hiç bir zaman tam olarak ondan kaçmayı başaramazsınız.
Aslında,  düşünceler gelir ve giderlerBir süre sonra,  bize çok rahatsızlık verdiğimiz bir düşüncenin kaybolduğunu, onun yerine başka bir düşüncenin geldiğini fark ederiz.  Sonra bu düşünceyle uğraşmaya başlarız.
Düşünceler hızla beynimizden akar giderler.  Bir filmin sonundaki jeneriğin akışı gibi…

Sürekli ortaya çıkar, bazen bize rahatsızlık verir, kaybolur sonra tekrar ortaya çıkarlar. Bir süre sonra yerlerini başka düşüncelere bırakırlar.  Ama biz hiç  bitmeyecekmiş  gibi  onlarla uğraşırız.
Onların aklımızdan kaymasına izin verdiğimiz,   onları serbest bıraktığımız takdirde bize zarar veremezler.  Düşünceleri Mevlana’nın şiirinde olduğu gibi birer misafir olarak düşünebiliriz.  İstemediğimiz komşularımız olabilir.  Bize misafirliğe de gelebilirler.  Onları kovmak bir işe yaramaz, aksine bizi daha çok üzer. Misafirler gelip geçicidir.

DÜŞÜNCELERİ SERBEST BIRAKABİLMEK İÇİN…
Düşüncelerimizi serbest bırakabilmek için kullanabileceğimiz alıştırma ve benzetmeler aşağıda verilmiştir.

Alıştırmalar

“Bunlar sadece düşünce” diyebilmek alıştırması
Okuma alıştırması
Düşünceleri izleme alıştırması
Benzetmeler
Voleybol maçı
Teflon tava

“Bunlar sadece düşünce” diyebilmek  alıştırması
İnsanın zihni yüzlerce farklı mesajla seslenir.

Örneğin zihniniz size gelecekle ilgili endişelerden,  kaygılardan,  korkulardan,  planlardan, geçmişler ilgili üzüntülerden bahsediyor olabilir.  Zihniniz çoğu zaman da size kendinizle ilgili olumsuz mesajlar veriyor hatta sizi eleştiriyor olabilir.

Örneğin zihniniz, “çok başarısızım”, “çok yalnızım”, “hiç bir şey yolunda gitmiyor”, “çok çirkinim”,  “çok şişmanım”  ,  “kimse beni beğenmeyecek”,  “hayatım berbat”. Gibi pek çok olumsuz mesaj dolu düşünceyi size gönderiyor olabilir.

Böyle olumsuz düşüncelerin otomatik bir şekilde zihninize doluşmaya başladığını fark edebilirsiniz. Bir süre sonra sanki başka bir şey düşünemez olursunuz.

Eğer zihninizden gelen bu mesajlara inanmaya başlarsanız ruh haliniz de
kötüleşebilirBunların mesajların gerçekler olmadığınıdüşüncelerden ibaret olduğunu unutur ve onlara inanırsanız,  üzgün,  mutsuz,  endişeli,  gergin ve kaygılı hissetmeye başlayabilirsiniz. Zihninizin mesajları sizi karamsarlığa itebilir, öfkelendirebilir, hatta zaman zaman da ağlatabilir.

Olumsuz mesajlar taşıyan düşüncelerin zihninize doluştuğunu fark ettiğiniz
zamanlarda kendinize onların sadece düşünceler olduklarını hatırlatın.
Düşüncelerinizde yazan mesajlarını okuyun ama bu mesajlara yanıt vermeyin.  Her yeni mesaj ortaya çıktığında sadece ne yazdığına bakın ve bırakın bu mesaj geçip gitsin.

Kendinizi kaptırmadan düşünceleriniz izleyin.  Bu düşüncelerin gerçeğin kendisi
olmadıklarını hatırlayın. Düşüncelerinize kapıldığınızı ve onlara inandığınızı fark ederseniz, bunların zihninizin gelip geçici mesajları olduklarını kendinize söyleyin.

Düşüncelerinizi bu şekilde izlediğinizde,  sizi artık eskisi kadar üzmediklerini ve endişelendirmediklerini,  ortaya çıktıktan bir süre sonra giderek daha silikleştiklerini fark edebilirsinizDüşüncelerinizi gelip geçici mesajlar olduklarını anladıkça,  onlara eşlik eden olumsuz duygularınız da yerini daha olumlu duygulara bırakacaktır.

Okuma alıştırması
Bir kitap alın ve okuyun. Okurken aklınıza düşünceler gelebilir. Okumaya devam edin.

Düşünceleri kovmayın ama kapılmayın da! Okumaya devam edin…

Düşünceleri İzleme alıştırması
Bu alıştırmanın amacı, düşüncelerinizin içinden bakmakla, düşüncelerinize dışarıdan bakmak arasındaki ayrımı fark edebilmenizi sağlamaktır. Eğer mümkünse, bu alıştırma için en az 10 dakika ayırmaya çalışın.
Alıştırmayı ne kadar uzun süre yapabilirseniz size o kadar fazla yararlı olacaktır.

Alıştırmaya  başlamadan  önce  rahat  bir  konumda  oturun  ya  da  uzanın. 

Mümkünse dikkatinizi dağıtacak ses ya da gürültülerin olmayacağı bir yer seçmeye çalışın.

Gözlerinizi kapatın ve bir kaç dakika nefesinize konsantre olun. Nefesinizi bir süre takip ettikten sonra, aklınıza gelen bütün düşünceleri izlemeye başlayın. Düşüncelerinizi izlerken onlara kapılıp gitmemeye,  sadece zihninizde ortaya çıkışlarını ve sonra ortadan kayboluşlarını izlemeye çalışın.  Her bir düşüncenizin geçici olduğunu fark edin. Düşüncelerinizi,  olumlu,  olumsuz,
iyi, kötü diye yargılamayın.
Bütün düşüncelerinizi izleyin ve her biri ortaya çıktığında “bu bir düşünce” diye içinizden kendinize tekrarlayın. Bu alıştırmaya yaparken,  düşüncelerinizi bir nehirde ilerleyen kağıttan yapılmış gemiler olarak hayal edebilirsiniz.  Nehir sizin zihninizdir ve düşüncelerinizde bu nehrin üzerinde ilerleyen gemiler.  Siz akıntıyla sürüklenmiyorsunuz,  nehrin kenarında duruyorsunuz ve akıntıyı seyrediyorsunuz. Düşünceleriniz de nehirde akıntıyla ilerliyorlar ve siz kenarda durmuş düşüncelerinizi de izliyorsunuz. Onlarla birlikte yol almıyorsunuz, sadece düşüncelerinizi seyrediyorsunuz. Her bir düşünceniz ortaya çıktığında, onu kağıttan bir gemi olarak hayal edin ve nehre bırakın. Akıntıyla ilerleyişlerini gözleyerek, bazılarının ıslandığını ve dağıldığını,  bazılarının giderek uzaklaştığını ve gözden yittiğini fark edin.
Eğer düşüncelerinize kapılır ve akıntıya sizde dalıp giderseniz bunu fark edin ve kendinize nehrin içinde olmadığınızı, nehrin kenarında durup nehri seyrettiğinizi hatırlatın.

Voleybol benzetmesi
Düşüncelerimiz bazen bir voleybol maçına benzer. Zihnimiz bir düşünce yollar, biz o düşünceyi karşılar, sonra tekrar karşı tarafa atarız.
Ama zihnimiz bu sefer başka bir düşünce yollar, biz yine düşünceyi zihnimizden çıkarmaya çalışırız…

Aslında bu durum çok yorucudur. Düşüncelerimizle ve zihnimizle bu şekilde yarışmak bizi çok yorar. Düşüncelerimizle savaşmak yerine onların serbest bırakmak, akıp gitmelerine izin vermek en doğrusudur.

Teflon tava benzetmesi
Zihninizi bir teflon tava olarak düşünün. Teflon tavaya konan gıdalar nasıl kayar? Siz de düşüncelerin zihninizden bir teflon tava gibi kaydığını düşünün. Düşünceler, zihninizde takılıp kalmasın. Kayıp gitsin…

Alıştırma
Dikkati gezdirme
Bu alıştırma, şu ana kadar kazandığınız farkındalık becerilerini bir bütün olarak etkin bir şekilde kullanabilmenize yardımcı olacaktır.

Alıştırmaya başlamadan önce, kendinize rahat bir oturma ya da uzanma konumu seçin.

Rahatça oturduktan ya da uzandıktan sonra gözlerinizi kapatın.
Derin ve yavaş nefesler almaya başlayın.

Bütün dikkatinizi nefes alışınıza ve nefes verişinize yöneltin.
Nefesinizin bedeninizde takip ettiği rotayı hissetmeye çalışın.
Dikkatiniz dağılırsa ve başka şeyler düşünmeye başlarsanız bunu fark edin ve tekrar nefesinize odaklanın.

Şimdi bütün bedeninizi hissetmeye çalışın.
Vücudunuzun duruşunu ve ağırlığını hissedin.
Kollarınızın ve bacaklarınızın nasıl durduklarını fark edin.
Kollarınızın ve bacaklarınızın ağırlıklarını hissedin, bunlardaki duyumları fark etmeye çalışın.
Dikkatiniz dağılırsa ve başka şeyler düşünmeye başlarsanız bunu fark edin ve tekrar bedeninize odaklanın.

Şimdi dikkatinizi tekrar nefesinize yöneltin ve derin nefesler alarak nefesinizi hissedin. Şimdi dikkatinizi düşüncelerinize odaklayın.
Yavaş nefesler almaya devam ederek düşüncelerinizi takip edin.
Düşüncelerinizi yargılamadan izleyin, düşüncelerinize kapılıp gitmeyin.
Düşüncelerinizi bir TV ekranından akan yazılar olduklarını hayal edin.
Ekrandan akıp gittiklerini ve düşüncelerinizin hiç birinin kalıcı olmadıklarını fark edin.

Eğer bir düşünceye kapıldığınızı fark ederseniz, düşüncelerinizi izleyen kişi olduğunuzu hatırlayın.

Düşüncelerinizi bu şekilde bir süre izledikten sonra, dikkatinizi kulağınıza gelen seslere yöneltin.

Hangi sesleri işittiğinizi fark edin.

Birden fazla ses işitiyorsanız bunları ayırt etmeye çalışın.

Seslerin nereden geldiklerini fark etmeye çalışın.

Şimdi dikkatinizi dokunma duyunuza yöneltin, vücudunuzdan gelen dokunma hislerini fark etmeye çalışın.

Ellerinizin, ayaklarınızın, sırtınızın nereye dokunduğunu fark etmeye çalışın.
Şimdi dikkatinizi tekrar düşüncelerinize yöneltin.

Derin nefesler alarak düşüncelerinizin akışını tekrar izlemeye başlayın.
Düşüncelerinizi yargılamayın ve onların sadece birer düşünce olduklarını kendinize hatırlatın.

Şimdi gözlerinizi açın ve derin nefesler almaya devam ederken neler gördüğünüzü fark edin.
İçinde bulunduğunuz odanın neresinde olduğunuzu fark edin.
Odadaki eşyaların konumlarını fark edin.

Odanın duvarlarının rengini ve diğer eşyaların renklerini fark edin.
Eğer düşünceleriniz araya girer ve dikkatinizi dağıtırlarsa bunu fark ederek tekrar içinde bulunduğunuz odaya odaklanmaya geri dönün.
Şimdi odanın içindeki tek bir nesneyi seçin ve ona odaklanın.
Bu nesnenin şekli, büyüklüğü, ağırlığı, hangi maddeden yapıldığı, rengi, yüzeyinin nasıl olduğu hakkında düşünün.

Eğer başka düşüncelere kapılırsanız tekrar bu nesne hakkında düşünmeye odaklanın.

Şimdi gözlerinizi kapatmadan bütün bedeninizi hissetmeye çalışın
Bu şekilde birkaç defa yavaş yavaş nefes alıp verdikten sonra alıştırmayı sonlandırın.

Farkındalık Çalışma Kitabı
Uzm. Psk. Pelin Çatak ve Doç.Dr.Kültegin Ögel tarafından hazırlanmıştır,
www.farkindalik.info

Enerjiyi Zinde Tutmak İçin Öneriler

Enerjinizi zirvede tutmak ve gün boyunca bunu korumak için yiyeceklerinize dikkat etmeli ve birkaç saatinizi kendinize ayırmalısınız. İşte enerjinizi zirvede tutmak için 23 öneri. (Cardiff Üniversitesi)

1- Her gün 40 gr. buğday mısır vb. lifleri almalısınız. Çünkü bu tür lifler enerjiyi arttırıyor ve stresi azaltıyor. 

2- Sabahları duş alırken bir soğuk, bir sıcak duş alın. Önce ılık bir suyun altında durun. Ardından suyun sıcaklığıyla oynayın. Ancak başınızı suyun altına sokmamaya dikkat edin. 5 - 6 dakika bunu tekrarlarsanız, çıktığınızda kendinizi daha rahatlamış hissedeceksiniz. 

3- Yapılan araştırmalara göre her dört kadından birinde demir seviyesinin düşük olduğu belirlenmiş. Bu da yorgunluk ve halsizlik yaratır. Bu yüzden daha fazla demir içeren yeşil sebze, kurutulmuş meyve ve tahıl gevreklerinden bolca tüketmelisiniz. 

4- Daha bol balık, tavuk, peynir, fasulye ve yumurta yemelisiniz... Çünkü vücut için gerekli Omega 3 bu besinlerde bulunuyor. Balık tüketmek aynı zamanda vücudun seratonin salgılamasını sağlıyor. Bu hormon da beyindeki mutluluk merkezini aktif hale geçiriyor. 

5- Günde 2 ya da 3 litre su içmelisiniz... Harvard Üniversitesi'nde yapılan araştırmaya göre bu oranlarda su içmek dayanıklılığı arttırıyor, stresin azalmasına yardımcı oluyor. Ancak aklınızda bulunsun; fazlası da zararlı...

6- Dik durun. Kambur durmak kasların hızlı çalışarak, yorulmasına sebep olur. Nefes almanızı zorlaştırır. Dik konumdayken daha rahat nefes alınır, oksijen akciğerlere dolar ve böylece kanın daha rahat dolaşması sağlanır... 

7- Yapılan araştırmalara göre en sevdiğiniz müzikleri dinlemek stresi hafifletiyor ve yorgunlukla daha rahat savaşmanızı sağlıyor. Bu yüzden hemen bir ipod edinin ve yürürken, çalışırken, iş yaparken müzik dinlemeyi ihmal etmeyin... 

8- Dışarı çıkın. Sabah kalkınca yapacağınız ilk işiniz dışarı çıkmak olsun. Amerikalı bilimadamları doğal ışığın beyni harekete geçirdiğini ve seratonin salgılamasına yardımcı olduğunu söylüyor. Bu da mutluluğunuzu arttıracaktır.
9- Mutlaka gün içerisinde şekerleme yapın... Amerika'daki beyin sağlığı araştırmacılarına göre, 30 dakikalık kısa bir uyku bile insanların performansını olumlu yönde etkiliyor. Çalışırken kısa da olsa gözlerinizi kapatıp biraz dinlenin... 

10- Vücudunuzun asit oranını dengelemeniz gerekir. Gereğinden fazla şekerli yiyecekler ve peynir aside sebep olur ve enerjiyi emer. Bu yüzden sebze ve meyve salatalarını bolca tüketin. 

11- Doktorlar hayatınızdaki iyi şeyleri hatırlamanız için sizi mutlu eden şeyleri bir deftere yazmanızı öneriyor. Bunları okudukça, sizi neyin mutlu ettiğini daha iyi bulabilirsiniz...

12- Düzenli yemek yiyin. Yemekler arasındaki uzun aralıklar şekerin düşmesine, dolayısıyla enerjinizin azalmasına neden olur. Günde üç kez mutlaka yemek yiyin. Gün içerisinde muz, fındık, yoğurt yemek ideal... 

13- Kaslarınızı hissederek enerji sağlayın. Mesela iki elinizi göğüs hizasında birleştirin ve birbirine doğru itin. Ardından başınızın üstüne kaldırın ve bunu 5-10 defa tekrarlayın. 

14- Güne iyi bir kahvaltıyla başlayın. Süt, 150 gr. yoğurt, 1 muz, tereyağ, bal, fındık ve cevizi karıştırıp yiyebilirsiniz. Bu karışım güne zinde başlamak isteyenler için ideal bir karışım. 

15- Nefes alıp vermenin önemini mutlaka kavrayın. Derin nefes alıp vermek, nefes yolunuzu açacak ve daha çok enerji almanızı sağlayacaktır. Her saat üç ya da dört kez derin nefes alıp verin...

16- Cep telefonunuzu kapatın... Bırakın günün birkaç saati kimse size ulaşamasın. Gerekli olduğunda iş ve aileniz için kullanın...
17- Düzenli olun. Dağınıklık sizi strese sokacaktır. Gereksiz yere panik yaparsanız, bu stresle işleriniz yolunda gitmeyecektir. Bu kaosu yaşayıp stresinizi arttırmayın... 

18- Adımlarınızı arttırın. Daha fazla yürüyüş yapın, bol bol merdiven çıkın. Olabildiğince hareketli olmaya özen gösterirseniz, kanın hızlı hareket etmesini, kaslara ve organlara giden oksijenin artmasını sağlarsınız. Bu da sizi rahatlatacaktır.

19- Magnezyum almaya dikkat edin. Sebzelerde, fındıkta ve tahıllı ekmeklerde bulunan bu vitamin size zindelik kazandıracaktır. 

20- Yiyeceklerdeki enerjinin hızlı emilimini sağlayan Co-enzimQ10, vücudun ürettiği antioksidandır. Bu enzimin oluşmasını sağlayan yiyecekler de brokoli, kahverengi şeker, kepekli ürünler, soya ve fındıktır. 

21- Çok kafein ve alkol uykuyu engeller ve enerji veren B vitaminini emer. Haftada birkaç kez 1 ya da 2 kadeh şarabı geçmemeye, çay ve kahve tüketimini de en aza indirmeye özen gösterin. 

22- Bilgisayarla çalışırken mutlaka aralar verin. Japon araştırmacılar, bilgisayar önünde çok oturan insanlarda endişeli olma halinin arttığını, gözlerde problem yaşandığını ve beden ağrılarının çoğaldığını söylüyor. 

23- Ve son olarak beyinsel anlamda rahatlamak ve yenilenmek için kendinize 20 dakika ayırın ve şunları yapmaya çalışın...
Ilık, sessiz bir yerde oturun ya da uzanın. Üzerinizde rahat kıyafetleriniz olsun ve gözlerinizi kapatın. Nefes alışverişinize odaklanın ve nefesinizin rahat olmasını sağlayın. Kendinizi nehir kenarında, yeşil çimenlerin üzerinde düşünün. Güneş parlıyor, kuşlar cıvıldıyor ve siz suyun akışını duyuyorsunuz. n Suyun içinde ayağa kalkıyor, yüzünüzü güneşe dönüyorsunuz. Güneşin sizi enerjiyle doldurduğunu hissediyorsunuz. Derin bir nefes alıp, bu enerjinin içinize işlemesini sağlıyorsunuz. Vücudunuzun ve düşüncelerinizin pozitife dönüştüğünü hissettiğinizde yavaşça gözlerinizi açıyorsunuz...


Hayatınızı Değiştirecek 62 Öneri

Özellikle bilişim sektöründe hayatınızı değiştirecek 62 öneri.

1.         Kendinizi Geliştirin...
2.         Kitap okuyun,
3.         Silahınızı tanıyın,
4.         Kısa yolları öğrenin,
5.         Bilmediğinizi bilin, anlayın ve itiraf edin,
6.         Paranın alabileceği en iyi sistemi, en iyi monitörü, en iyi klavyeyi, mouse' u, masayı ve sandalyeyi alın. Eğer hayatınızın %50' sini bu ekran karşısında geçirecekseniz bunu hak ediyorsunuz demektir,
7.         Bir konuyu biliyorsunuz diye o konuda dinozor olmayın, yeni konulara vakti gelince kendinizi adapte edin,
8.         Bir blog tutun, sadece kendinize özel olabilir ama bir blog tutun,
9.         Ne istediğinizi bilin,
10.       Ne yaptığınızı ve hayatınızı düzenli olarak sorgulayın, işleri akışına bırakmayın,
11.       Seçeneklerinizi bilin,
12.       Kovalayan Yakalar, Başkalarının sizi hayallerinizden vazgeçirmesine izin vermeyin,
13.       Yeni teknolojileri direk kullanmasanız bile onlardan haberdar olun,
14.       Bulunduğunuz alandaki blogları takip edin,
15.       RSS Reader kullanın,
16.       Yeni teknolojilere açık olun, belirli zamanlarınızı yeni araçları, teknolojileri test etmek ve denemek ile geçirin. Beğendiğiniz sistemleri kullanmaya başlayın,
17.       Kürdan Sendromuna (The Cheap Toothpick Syndrome) düşmeyin, Ekonominizi zekice ve düşünerek yönetin, her sey sıcak para demek değildir. Eğer saatte 30 YTL kazanıyorsanız taksiden 10 YTL kar etmek için otobüse binip 30 dk. a kaybetmeyin,
18.       Ön görebildiğiniz konularda kumar oynayın, (örnek olarak : domain satın almak, web 2.0 vs.), Bir çok sektörde ilk gelen büyük pastayı alan kişidir,
19.       Yanlış giden işlerden ders alın, Hatalarınızı tekrarlamayın,
20.       Kendinizi tekrar etmeyin, aynı kodu iki defa yazmayın, aynı kitabı iki defa okumayın, aynı filmi iki defa izlemeyin, Dünyadaki üretilmiş bilgi o kadar fazlaki limitli kaynaklarınızı aynı şeylere harcamayın,
21.       Bulunduğunuz alandaki "En iyi Pratik" leri bilin ve uygulayın,
22.       Boğulmayın kendinize keyifli vakit ayırın, keyifli vaktin hakkını verin güzel kullanın,
23.       İngilizce Öğrenin,
24.       Okul okumak için okul okumayın, Kariyerinize ve istediğinize göre bu seneleri sektörün içerisinde değerlendirebileceğinizi farkında olun,

Zamanı Verimli Kullanma...
25.       E-maillarınızı 10 dk. da bir kontrol etmeyin, e-mail programınızı kapalı tutun ve iki saatte bir ya da benzer vakitlerde açıp kontrol edin,
26.       Aynı anda birden fazla iş yapmayın (Multi-Threading), Odağınızı koruyun,
27.       MSN, ICQ vs. benzeri IM yazılımlarını kullanmayın veya belirli periyodlarda açın,
28.       Bire bir görüşmelerde yazılı metnin donukluğundan ve vakit kaybından kaçının beş kişiye kadar skype ya da telefon konferanslarını tercih edin,
29.       Her zaman bir Yapılacaklar Listeniz olsun, bir sonraki adımınızı bilin,
30.       Geniş ve büyük planlar yapın ama Yapılacak Listenizi küçük gruplara bölün, bir adım 30 dk. yı geçmesin, Geçerse onu da tekrar daha küçük gruplara bölün. Küçük adımlar sizi odakta tutacak ve ilerleme kaydettiğinizi görmenizi sağlayacaktır.
31.       Her zaman okuyacak bir kitabınız olsun ve bu kitabı yanınızda dolaştırın. Bir yerde sıra beklemek zorunda kaldığınızda, hemen okuyun, bu tip talihsiz durumları kendi lehinize çevirin,
32.       Yazılımlardan beklentilerinizi yükseltin ve eğer şu anki yazılımınız beklentilerinizi karşılamıyorsa diğer yazılımları araştırın,
33.       Becerebiliyorsanız ve sağlığınızı etkilemiyorsa daha az uyuyun, Hayat kısa ve onu daha fazla uyuyarak daha da kısa hale getirmeyin,
34.       Gereksiz şeylerden kendinizi izole edin, saçma şeylere harcadığınız vakti kısın. Faturaları otomatiğe bağlayın, TV' de zapping yapmayın izleyeceğiniz şeyleri seçip kaydedin ya da download edin, Eğer gerçekten hobiniz değilse politika gibi angarya geyiklerden uzak durun, vb.
35.       Sağlığınıza ve moralinize dikkat edin,

Proje Geliştirme...
36.       İnsanların konular hakkında düşüncelerini alın ama son kararı siz verin,
37.       Kıllanırsanız kurcalayın, Bir şey yanlış gözüküyorsa, kokuyorsa, kıllanırsanız işler sarpa sarmadan onu kurcalayın, durum anlayın,
38.       Politika ve prosedürde takılıp kalmayın,
39.       Mükemmeliyetçi olmayın,
40.       Bir projeye başlamadan önce benzer projeleri araştırın,
41.       Başladığınız projeleri bitirin, cok proje yapmak yerine yoğunluğunuzu bir kaç projeye yoğunlaştırın, Unutmayın ki altı aylık web projelerinin milyon dolarlara satildigi bir zamandayız,
42.       Siz sanatçısınız resminizi gösterilecek hale gelmeden onu göstermeyin ama mükemmeliyetçi de olmayın,
43.       Her şeyi kendiniz yapmaya çalışmayın, yapılmış kaynaklardan faydalanın,
44.       Eğer projeniz yapılmışın daha iyisi veya tamamen yeni bir şey değil se o projeyi yapmayın,
45.       Yapılması gereken şeyleri ertelemeyin, kırık pencereler terkedilmiş binalara neden olacaktır,

İş Hayatı...
46.       CV - Özgeçmişinizi her zaman güncel tutun, Kendinizi bulunduğunuz yerde çalışma zorunluluğunda hissetmeyin, alternatifleriniz olduğunu bilin,
47.       İşiniz zevk vermemeye başladıysa yeni bir iş aramaya başlayın ve bulunca yeni işinize geçin, Bu hayat sizin ve işvereniniz için siz sadece is yerindeki diğer bir cihazsınız, Gereksiz yerlerde duygusal olmayın,
48.       Teknik becerilerinizin yanında "Kendini Pazarlama", "Prezentasyon", "İletişim" gibi teknik olmayan konularda geliştirin (soft skills) ,
49.       Blog tutun,
50.       Kişisel projeler geliştirin,
51.       Bir konuda uzmanlaşın ve en az iki ilişkili konuda iyi seviyede bilgi sahibi olun,
52.       İş görüşmelerine hazırlıklı gidin, gittiğiniz firmayı tanıyın,
53.       İş yeriniz geçici, aileniz ve bilginiz kalıcıdır, önceliklerinizi doğru belirleyin,
54.       Hayır demeyi öğrenin,
55.       İş yerinizi seçerken para dışındaki kriterleri düşünün, Kendinizi geliştirebilecek misiniz? Zevk alacak mısınız? Nasıl takım arkadaşlarınız olacak?..
56.       Sizden daha iyi teknik kişilerin bulunduğu yerlerde çalışmaya çalışın bu size daha fazla öğrenme imkânı sağlayacaktır,
57.       İş hayatında topun kimde olduğunu bilin ve sıcak patatesi elinizde çok dolaştırmayın. Yapmanız gerekenleri yapın, işin içinde ters gitme olasılığı varsa yöneticinizi sürekli olarak bilgilendirin ve onay alın. İşler kötü gitse bile bu sizin sorununuz olmayacaktır.
58.       Doğru istek için doğru zamanı bekleyin,
59.       Teknik bilgileri ne olursa olsun karaktersiz insanlardan, iş arkadaşlarından uzak durun, kazanacağınız teknik bilgiye değmeyecektir,
60.       Sonuç getirin, polemik, laf ve jargon kalabalığı değil,
61.       Mantıklı olun, iki defa düşünüp bir defa harekete geçin,
62.       Köprüleri yakmayın, İş yeriniz ve iş arkadaşlarınızla iyi geçinin.


Hedef Belirleme Yöntemleri (Hedefe Doğru ...)

Hedef Belirleme Yöntemleri
Kendinize bilinçli olarak hedefler koyar mısınız? Eğer cevabınız “hayır” ise, bu yazı dizisini okuduktan sonra, çok daha bilinçli ve planlı hedefler belirlemeye başlayacağınıza inanıyorum.
Hayatımızdaki ilerlemeyi ölçebilmenin en iyi yollarından birisi de hedef belirleme ve hedefe ulaşmadır.
Peki hedef nedir?
Hedef, elde edilene kadar sürekli peşinden gidilen değerli bir şeydir.
Bu cümledeki;
süreklilik”, hedefe ulaşmanın bir süreç olduğunu gösteriyor,
elde edilene kadar peşinden gitmek” azim ve kararlılık gerektiriyor. O şeye ulaşana kadar ne gerekiyorsa yapmamız gerektiğini gösteriyor.
Değerli bir şeydir” tanımlaması ise, yolun sonunda, yol boyunca bize gerekli motivasyonu sağlayacak büyük bir ödül olduğunu gösteriyor.
Hayatımızı, rüzgar bizi nereye götürürse oraya savrularak hedefsiz olarak da yaşayabiliriz. Ama bir gün uyanıp, yaşadığımız hayatın bize çok yabancı gelmesi ihtimaline de hazırlıklı olmak lazım bu durumda.
Bu hayat bizim. Ancak biz, kendimiz için en iyi şeyin ne olduğunu bilebilir ve buna ulaşmak için de bir yol haritası çizebiliriz. Ancak biz kendimiz için en iyi çabayı gösterebiliriz, bir başkası değil. Bu yüzden bize en uygun olan hedefleri de kendimiz belirlemeliyiz.
Peki, hedef koymak için başarılı bir çerçeveyi oluşturduğumuzdan nasıl emin olabiliriz?
Bunun için, aşağıdaki maddelerden sizin için en uygun olanları seçip kullanabilirsiniz:
1. Hedefleriniz size ait olmalı
Bu madde oldukça önemli. Çünkü eğer hedeflerimiz 100% bize ait değilse, yolun sonunda aslında tam da istemediğimiz bir şeye sahip olduğumuzu farkedebiliriz. İşin kötüsü, o kadar çaba ve emek hatta zamanımız da boşa gitmiş olabilir. Bu yüzden bir hedef belirlerken, öncelikli olarak o hedefin bizim istediğiniz şey olup olmadığından emin olmamız gerekiyor.
Hedeflerimiz; ailemiz, patronumuz, arkadaşlarımız, komşularımız, içinde yaşadığımız ülke koşulları, vs. tarafından belirlenmemeli. Eğer bu şekilde yaşıyorsak, sonunda mutsuz olabiliyoruz. Bu yüzden başkalarının bizim hedeflerimizi ve yapabileceklerimizi belirlemelerine bir son vermeliyiz.
Medya bile, günümüzde bizim kararlarımızı etkiler hale geldi. Düşünsenize, farkında bile olmadan dizilerin içinde senaristin bakış açısına göre empoze edilen doğrular, reklamlarda verilen “bu ürünü almazsanız başarısız olursunuz” mesajları, vs. Bu yüzden ben artık televizyon izlemiyorum. Size de çok seçici olmanızı tavsiye ediyorum.
Dıştan gelen pek çok uyarıcıya karşı bizim kendi hedeflerimizi belirlememiz için, gün içinde iç sesimizi daha fazla duymamız ve gerçekten ne istediğimize odaklanmamız gerekiyor. Siz de takdir edersiniz ki, iç sesimizi TV açıkken duymak ya da başka işlerle meşgulken duymak oldukça zor olacaktır. Bu yüzden kendimize iç sesinizle baş başa kalacağımız anlar yaratmalıyız.
2. Hedefleriniz anlamlı olmalı
Geleceğimiz için hedeflerimizi yazmaya koyulduğumuzda kendimize “Benim için gerçekten önemli olan şeyler neler? Bunların olması için nelerden vazgeçebilirim?” diye sormalıyız. Bu düşünce süreci, hedeflerimizi daha açık ve net görmemize yardımcı olacaktır.
Hedeflerimiz ne kadar anlamlıysa, sabahları, canımız istemese bile yataktan çıkma isteği ve enerjisini verecektir bize.
Kendimizi tutarlı bir şekilde eyleme adamalı, yaratabileceğimiz yeni, canlı yaşam tarzı üzerine odaklanmalıyız.
Eğer tüm bunlar bizi heyecanlandırmıyorsa şunu düşünebiliriz: “Disiplin kilolarca ağırlıktaysa, amaçsızca akıp giden bir yaşamın pişmanlığı tonlarca olabilir”. İleride; “keşke sağlığıma daha çok özen gösterseydim, keşke daha çok birikim yapsaydım, keşke sevdiklerime daha fazla zaman ayırsaydım…” şeklinde keşkelerle dolu bir noktaya gelmemek için şunu düşünelim:
Her zaman yaptığımız şeyleri yapmaya devam edersek, yaşam tarzımız bundan beş yıl, on yıl ya da yirmi yıl sonra nasıl olur? Şu anki durumumuzda veya yaptıklarımızda bir değişiklik yapmazsak gelecekteki durumumuzu nasıl tanımlarız?
3. Hedefleriniz kesin ve ölçülebilir olmalı
İnsanların istedikleri şeye ulaşamamalarının en büyük nedenlerinden birisi, istedikleri şeyi tam olarak tanımlayamamalarıdır. Örneğin, hedefimiz “zengin olmak” ise, bu çok göreceli ve belirsiz bir tanımlamadır. Bizim için zengin olmak 5 yaşındayken sadece bir kutu şekerimiz olmasıyken, şu an bu tanım farklı, gelecekte de çok farklı olacak.
Benim öğrencilik yıllarımda İstanbul’da part-time çalıştığım bir turizm satış acentesi vardı. Çalışanların hepsi de üniversitede öğrenci ve part-time burada çalışan arkadaşlardı. Tamamen prim usulü çalışılan bu firmada bize bir toplantıda, bizi hayallerimize doğru daha iyi motive edebilmek için şu soruldu: “Yıl sonunda size başarılarınız sonucu prim olarak bir hediye verilse bunun ne olmasını isterdiniz?” Tabi o yaşlarda herkesin ilk olarak söylediği şuydu: “Araba”. İşte bu noktada biraz daha spesifik olmak gerekiyor. Yoksa yıl sonunda bize oyuncak araba hediye edilse şaşırmamak gerek. Hangi marka araba, hangi model araba, hangi renk araba, ne zaman ulaşmayı hedefliyorum, bu arabanın fiyatı ne, vs. işte spesifik olarak belirledikçe, hayallerimiz daha da ölçülebilir oluyor. Üstelik, gözümüzde o hedef çok daha net canlandığı için, ona çok daha hızlı yaklaşabiliyoruz.

4. Hedefleriniz değerlerinizle uyumlu olmalı

Hedef belirlemeden önce, çekirdek değerlerimiz neler onları bulmamız gerekiyor. Çekirdek değerlerimiz, varlığımızın derinliklerinde derin bir his yaratan, bizde güçlü duygular uyandıran değerlerdir. Yıllar boyunca kişiliğimizin oluşumunda katkısı olan temel inançlardır.
Neden çekirdek değerlerimizin neler olduğunu bulmalı ve bu değerlere uygun hedefler geliştirmeliyiz? Çünkü çekirdek değerlerimize aykırı şeyler yaptığımızda sezgilerimiz, yolunda gitmeyen bir şeyler olduğu sinyallerini verir. Bu durumda ortaya, birbiriyle çelişen bir durum çıkar.
Mesela, eğer “dürüstlük” sizin çekirdek değerleriniz arasındaysa, ne kadar maddi zorluk yaşarsanız yaşayın, dürüst olmadan elde edilecek bir para sizi mutlu etmeyecektir ya da zaten o parayı bu yüzden elde edemeyeceksinizdir. Parayı kendinize dürüst olmayan yollardan çekme isteği ve dürüst olma çekirdek değer duygunuz birbiriyle çelişiyorsa, doğal olarak evrene verilen bu iki farklı enerji dalgası birbiriyle çelişmeye devam edecektir.
İşte ipucu: Çekirdek değerlerimizi iyi bir amacı olan, olumlu, heyecan verici hedeflere ulaşmak için kullandığımızda, karar vermemiz kolaylaşır. Bizi yolumuzdan alıkoyan bir iç çatışma yaşamayız; böylece daha başarılı olmamızı sağlayan yüksek bir enerji dalgası yaymış oluruz.

5. Hedefleriniz esnek olmalı

Hedeflerimize ulaşma konusunda esnek olmak oldukça önemlidir. Çünkü kendimize karşı fazlasıyla katı kurallar koymak, boğulmamıza neden olabilir. Bu yüzden hedeflerimize ulaşma yolumuz biraz esnek olmalıdır. Esnek bir yol, ufak tefek tökezlemeleri tolere edebilir.
Esnek olmanın şöyle bir avantajı daha vardır: Karşımıza çok iyi fırsatlar çıktığında görmemizi sağlar, kendimize izin verip eğer bizi heyecanlandırıyorsa da onları değerlendirmemizi sağlar. Ancak bunu, maymun iştahlı olmakla karıştırmamak lazım. Burada söylemek istediğim şey şu: Katı kurallara bağlı kalıp hedeflere ulaşma yolunda kendimize acı çektirmek yerine, biraz esnek olup bizi mutlu edebilecek diğer alternatifleri de farketmek. Elbette karşımıza çıkan her fikri uygulamak zorunda değiliz. Ama kendimize her zaman için hedeflerimizde değişiklik yapabilme iznini de vermeliyiz.

6. Hedefleriniz heyecan verici ve zorlayıcı olmalı

Bizim için zorlayıcı olan hedefler belirlememiz gerekiyor. Kendi yaşam koçumla yaptığım çalışmalarda, beni her geçen gün daha iyi tanıdığı ve rahatlık alanımı zamanla çok iyi tespit ettiği için, hemen hemen her görüşmemiz sonrasında benim sınırlarımı biraz zorlayıcı, beni rahatlık alanımın biraz dışına çıkarabilecek ödevler veriyordu. Bu ev ödevlerini yapmak, değişimi adım adım gerçekleştirmemi sağlıyordu. Geriye dönüp baktığımda neredeyse bir yıl olan çalışmalarımız sonucunda evet hayatımda gözle görülür değişimler yaşamıştım, ama hala sabahları yataktan heyecanla kalkmamı sağlayacak hedefleri net olarak belirleyememiştim.
Farklı farklı hedefler belirliyordum ama hiçbiri tek başına beni yeterince tatmin etmiyordu. Bir gün şuna karar verdim; benim tek bir hedefim değil, pek çok farklı hedefim olabilir. İşte bu farkındalığı yaşayıp kendime bu izni verdiğim zaman, kendime 4 farklı hedef belirledim.
Sınırlarımı zorlayan ve heyecan veren bu hedefler sayesinde, artık hayatımın sıkıcı olması mümkün değil. Elbette rahatlık alanımın dışına çıkmam gerektiği zamanlarda ben de zorlanıyorum. Ama hedeflerimin heyecanı, bunları da aşamı, rahatsızlık hissederken de rahat olabilmemi sağlıyor.
Kendinize öyle hedefler koyun ki, geceleri heyecandan gözünüze uyku girmesin.

7. Hedefleriniz hayatımızdaki dengeyi sağlamalı

Çalıştığım borsalardaki iş yoğunluğu o kadar fazlaydı ki, öğlen yemeğe bile çıkamıyorduk. Eh tabi çalışma saatleri de uzadıkça uzuyordu. Çoğumuzun aşk hayatı berbat gidiyordu, çoğumuzda sürekli ekran karşısında oturmaktan dolayı boyun ve bel ağrıları oluşmuştu.
Ben kişisel gelişim üzerinde bu kadar çok kafa yormuş olmasaydım, hayatımdaki dengeyi sağlayamasa da eski kariyer hedeflerimin peşinden gidiyor olabilirdim. Çünkü yaptığım işi seviyordum ve hedeflediğim yere ulaşabilirdim. Ama şunu düşündüm, ben bu işi yapmaya devam ettiğim sürece, hayatımda var olan tek şey işim olacak. Çünkü giderek artacak böyle bir tempoda başka bir model mümkün değil. İşte o noktada bir karar verdim. Ben bu işi seviyorum, bu yüzden hayatımda dengeli bir şekilde bu işi nasıl yapabilirim? İşte bugün geldiğim noktada, bu işi yaparken çok daha fazla mutlu oluyorum çünkü zorunluluklar ve aşırı yoğunluk ortadan kalktı. Artık hayatımda aileme, sevdiğim şeylere, dinlenmeye, spora, gezmeye, vs. daha fazla vakit ayırıyorum. Üstelik etkili bir şekilde çalıştığım için, kısa zamanda çok daha fazla iş halledebiliyorum.
Peki siz hayatınızı sil baştan yaşayacak olsanız, neyi değiştirmek isterdiniz? Seksenli yaşlarda bu soru sorulduğunda, kimse işyerimde biraz daha fazla zaman geçirmek isterdim, daha fazla toplantı yapmak isterdim demiyor. Bu yüzden, hedef belirlerken, size gevşemek ve hayatın nimetlerinden tat almak için gerekli olan alanları yaratmayı da ihmal etmemenizi öneririm.

8. Hedefleriniz Gerçekçi Olmalı

Büyük düşünmeyelim asla demiyorum. Büyük düşünelim ama küçük ve daha gerçekçi olan kısa vadeli hedeflerle adım adım büyük hedefimize doğru ilerleyelim. Yoksa daha yola çıkarken, kendimiz bile gerçekleşeceğine pek inanmadığımızdan, çabuk vazgeçmemiz mümkün.
Genellikle, hedeflerimize ulaşmak konusunda bir süre belirlerken gerçekçilikten uzaklaşabiliyoruz. Örnek olarak; eğer bizim aylık gelirimiz 3 bin TL ise, henüz daha varlık bilincimiz de gelişmemişse, bir iki ay içinde 10 bin TL kazanmayı hedeflersek hayal kırıklığı yaşarız. Bu yüzden çekim yasasında bahsedilen “iste olur!” inanışının artık “bilincin oradaysa iste olur!” ile değiştirilmesi gerekiyor. Bilincin orada olması için de öncelikle bizim, belirlediğimiz hedefin gerçekleşeceğine inanmamız gerekiyor. Bu yüzden de gerçekçi olan hedefleri belirlemek önemli.
Benim kendi üzerimde yaptığım çalışmalarımda keşfettiğim şey şuydu; küçük parçalara böldüğümde ve her bir ufak adımımda göstermiş olduğum başarıyı kutladığımda, her türlü hedefin başarılması mümkün. İlk başlarda bir işe kalkışırken gözümde dağ gibi büyüttüğüm kocaman bir şeyi, artık baktığımda küçük kayalar halinde aşılması daha mümkün olarak görebiliyorum. Bunu siz de, büyük bir hedefi ufak parçalara bölmeye başladığınızda hissedeceksiniz.

9. Hedefleriniz Başkalarına Katkıda Bulunmalı

Bugüne kadar hayat hikayesini okuduğum, konuşmasını dinlediğim pek çok başarılı insanın sürekli vurguladığı şeylerden birisi de “vermek”. Hayatta neye ihtiyaç duyuyorsak, şu anda neyin eksikliğini yaşıyorsak, önce onu bir başkasına vermek, bizim onu almamızı garanti edecektir.
Pek çok başarılı insanın sloganı haline gelen söz şu “hayatım, ben vermeye başladıktan sonra değişti”.
Daha çok istiyorsak, daha çok vermeliyiz. Hiç daha az para, daha az sevgi, daha az huzur, daha az sağlık isteyen birisine rastladınız mı? Elbette herkes hayattan daha çok şey ister. En azından, geçtiğimiz yıla göre daha fazla ilerleme kaydettiğimizi görmek, bilmek isteriz.
Ancak şu bir gerçek; önce vermeden almak mümkün değil. Neye ihtiyaç duyuyorsak, önce onu biz vermeliyiz.
Hedeflerimizin çevreye katkısı pek çok farklı şekillerde olabilir. Çevremizdeki insanlara, zamanımızı, uzmanlığımızı veya paramızı verebiliriz. Öyleyse, vermeyi de süregiden hedefler programımızın bir parçası haline getirmeliyiz.

10. Hedeflerinizi Kendinize Saklamak mı Saklamamak mı?

Hedef belirleme yöntemlerinin bu son maddesi biraz sizin tercihinize ve tarzınıza bağlı.
Mesela ben, bazı konularda belirlediğim hedefleri çevreme ilan ettiğimde çok daha motive oluyorum (örnek: sigarayı bıraktığımda bunu yapmıştım). Ama bazı konularda da bunu çevreme baştan yaymak, henüz hedef gerçekleşmeden tebrikleri veya tepkileri topladığım için, başarma arzusu biraz azalabiliyor. Burada ne demek istediğimi, önceden yayınlamış olduğum “Hedeflerinizi Kendinize Saklayın” videosunda daha detaylı bulabilirsiniz.
Bazen, büyük hayalleriniz olduğunda, büyük hayalleri olan diğer insanları da kendimize çekeriz. Bu yüzden hayallerden bahsetmek bazılarımızın tercihi olabilir. Ancak, bazılarımız da sözlerle anlatmaktansa, yaptıklarıyla çok daha fazla şey anlatır, böylece pek çok kişiyi şaşırtabilir. Bu tercihte olanlar için, hedefleri tüm dünyaya daha en baştan anons etmek iyi bir fikir olmayabilir.
Bir başka strateji de şudur: Hayallerimizi, hedeflerimizi, güvendiğimiz ve seçtiğimiz sadece birkaç kişiyle paylaşmak. Bunlar, zor günlerimizde, bizi eleştirmek yerine, destekleyecek ve cesaretlendirecek dikkatle seçilmiş kişiler olmalıdır. Hayallerimizi sabote etmeyeceğinden emin olduğunuz kişiler olmalıdır.
Hedeflerime ulaşma konusunda benim en çok işime yarayan sistem budur. Sadece güvendiğim ve beni her türlü çılgın hayalim için sorgusuz sualsiz eleştirmeden destekleyecek bir kaç kişi ile paylaşırım hedeflerimi. Bu noktada bir yaşam koçu ile birlikte çalışmak çok önemli bence. Benim için bir yaşam koçu ile çalışmanın en büyük avantajı da bu. Her türlü hayalimi destekleyen ve umudumu kaybetmeye başladığım zamanlarda bana içimdeki enerjiyi ve kim olduğumu hatırlatan bir mentor ile çalışmak bence hedeflere giden yolda çok gerekli.

www.motivasyonzamani.com/ sitesinden alıntıdır.


Sayfalar

Popüler Yayınlar