Çerçeveler

Gözler, baktığı her yerde gördüklerini bir çerçeve içinde değerlendiriyor. Çerçeve toparlıyor, güzelleştiriyor, değer katıyor ya da tam aksini yapıyor. Bazen altın varaklı muhteşem bir çerçevenin içinde hiçbir şey göremiyoruz, bazen de basit bir çerçevenin içinde renklerle, çizgilerle zengin bir tablo çıkıyor karşımıza.



Aslında çerçeve değil, içindekidir önemli olan. Eğer yaşam biraz da bizim eserimiz ise, o zaman, “hayatımız bizim eserimizdir” ve “kendi yaşamımızı oturtuyoruz çerçevelerin içine” demeliyiz. Sadece yenilenmek için çerçeve içinde sıkışmamayı da bilmeliyiz.

Arada bir parantezler açabiliyorsak, ne mutlu bize...
 Arada bir çerçevenin dışına çıkabiliyorsak ne mutlu bize...
 Arada bir çerçeveyi kırabiliyorsak...ne mutlu bize...

Çoğu zaman gönüllü olarak kendimizi bir çerçeve içine kapatıyoruz, orada güvendeyiz diye. Kimi zamanlar şikayet etsek bile aslında o çerçeve içinde yaşadıklarımıza çoğu zaman inanırız, üstelik çerçeveyi aştığımızda da şaşırır, düş kırıklıkları bile yaşarız. Çünkü içinde bulunduğumuz çerçeve aldatıcı olabilir, yanıltıcı ya da yalancı olabilir, büyüleyici, gizemli, ürkütücü ya da gözlerimizi kör edici olabilir.



Çerçevenin en tipik örneği, tatil aşklarında görülmez mi? Güzel bir yağlıboya peyzaj içinde, tüm sorumluluklar ardınızda kalmış, zaman kavramı silinmiş, özgürlük kol geziyor ve havada aşk kokusu... Dayanır mı gönül buna? Dün kimin umurunda, yarın ise hiç gelmeyecek gibi! Erkek de kadın da kusursuz! Kusuru ortaya çıkaracak baskılar yok ki... Ayrılık anı söylenen her şey son derece içten...

Ve gün geliyor kahramanlarımız o güzel çerçevenin dışına çıkıp, her biri kendi yaşam tablosuna geri dönüyor. Şansları varsa aynı tablo içinden çıkıp gelmişlerdir birbirlerini bulmaya, öykü devam etme şansına sahiptir. Ama ya şansı olmayanlar? Daha ilk buluşmalarda sanki başka biri ile karşılaşmış gibi olurlar... Anıları onları bir süre daha aldatsa da altın yaldızlı çerçeve içindeki tablo da sevgili de yoktur artık...



Aslında günlük hayatımız da toplumun bize biçtiği bir çerçeve içinde akıp gidiyor. Birileri o çerçeveyi kırmaya kalktığında nasıl da uyarılıyorlar... Neye güveniyorlar ki?

Hep aklıma Richard Bach’ın ünlü eseri Martı gelir! Ona verilen rolü (yani ye, iç ve çoğal, yüksekler sana göre değil) çerçevesini kabullenmeyip yükseklere kanat çırpan bir deniz kuşu! Martı Jonathan Livingston kaybedebilirdi de, ama çerçevesini kırma cesaretini göstermesi bile hayatını değerli kılmak için yeterliydi ve kazandı;

“Gözünle gördüklerine inanma. Görünenlerin hepsi sınırlıdır. Anlayarak bakmaya, bildiklerinin ötesine geçmeye çalış” diyordu en sonunda.

İçine yerleştiğimiz çerçevelerden vazgeçmek kolay değil... Kötü bir evliliği, çoğu zaman başkaları ne der diye, çoğu zaman da çocuklar anasız babasız kalmasın diye sürdürürüz. Mutsuz bir çerçeve içinde dönenip durmanın (aile ortamının) kimlere ne zarar verdiğini düşünmeden...




Her şeyin üstümüze üstümüze geldiği zamanlar vardır. Depresyona girme pahasına olduğumuz yerde didinir dururuz... Hiç altından kalkamayacağınızı düşünür battıkça batarsınız... Uzaklardan bir baksanız neler olduğunu görür hatta çözümler bile üretebilirsiniz. Güvence korkumuzdan ve şartlar bizi zorladığı için iş yerimizi değiştirmeye kalkmayız, katlanmamızı önerenler de iyice direncimizi kırar ve o zaman da çerçeve iyice daralır!

Kendimizi kayıplarımıza, gönül kırıklıklarına, acılarımıza bırakmak da demir bir çerçevedir. Kendi rızamızla bu çerçeveyi kabullendiğimiz için kırılması zor bir çerçevedir...

Oysa bir adım
Sadece bir adım çerçevenin dışına çıktığınızda
Ve dönüp uzaktan o çerçeve içinde dönenip duran kendinize baktığınızda
 Kendinizi sorgulayıp orada neler yaşadığınızı tüm netliği ile gördüğünüzde
 İşte bu, hayatınızda bir şeyleri değiştirmeye başladığınızın işaretidir

Yeter ki bir kez çerçevenin dışına adım atın!


www.icerikfabrikasi.com

Yap Gitsin!

YAP GİTSİN !



Yazılarımda ve seminerlerimde, sıklıkla stresin verdiği zararlara değiniyorum. Daha doğrusu fiziksel, bedensel ve ruhsal bütünlük için stres ve gerginlikten arınmanın gerekliliğini anlatmaya çalışıyorum.

Seminerlerimden birine katılan bir arkadaşım, “Anlattıklarını sen yapıyor musun?” diye sorunca, verdiğim geçiştirme cevaplardan kendime yakalandım, ve farkettim ki aslında her gün yapılması gerekenleri ben de düzenli yapmıyordum. Bahanem de; aşağı yukarı herkesinki gibi vakit bulamamaktı. Gerginlik, hareketsizlik ve duygusal baskılar, sırtımı ve boynumu kilitleyene dek bu böyle devam etti. Her sabah yataktan biraz daha ağrılı kalkar oldum, sağ kolumla çantamı bile taşımakta zorlanmaya başladım, bel ağrıları da buna eklenince, annemin zoruyla doktora gittim. İlk muayenede fibromiyalji ve kaslarda spazm tespit edildi, ardından çekilen MR’da boyun ve bel fıtığı başlangıcı görüldü. Ayrıca boyunda düzleşme gibi bir-iki duruş bozukluğuna bağlı değişim de gözlendi, çaresiz fizik tedaviye başladım. Tedavi devam ederken, yurtdışından belli aralıklarla gelen bir sağlık uzmanıyla görüşme şansım oldu. Geçen sene de, yine bağışıklık sistemimin çöktüğü bir dönemde yollarımız kesişmişti ve önerileriyle o günlerdeki ciddi problemleri aşabilmiştim. Bu seferki görüşmemizde yeni rahatsızlıklarımı anlattım. Tıbbın bunlara ne ad verdiğinin önemli olmadığını, asıl önemli olanın, neden gerçekleştiğini bulup onu değiştirmek olduğunu söyledi. Konuşmaya devam ettikçe, çok parçaya bölünmüş, bol koşturmalı hayat tarzımın dayattığı sağlıksız durumlara geldi çattı konu. Radikal değişiklikler yapmadıkça, bunlardan kurtulmanın mümkün olmadığını anladım. Paul Terrell adındaki bu uzmanın “Inversion Therapy” adını verdiği özel bir sağlık ve rehabilitasyon tekniği var. Anlatması zor bir deneyim, en basit haliyle, baş aşağı durmanın vücuda büyük bir pozitif etkisi olduğundan yola çıkarak geliştirdiği bir teknik diyebilirim. Bunun yanı sıra, bazı bulgular yakalayıp iyileştirmek için yapmanız gerekenleri de söylüyor. Bana geçen seneden beri detoks ve yoga yapmam gerektiğini söylüyordu. Kısa bir süre yardımcı haplarla detoks yapmayı denemiştim ama dişimi sıkıp tam bir detoks kürüne henüz giremedim. Yoga konusuna gelince; işte orada ne kadar geciktiğimi yeni anladım. Bir kitap alarak yogayı deneyimlemeye başladım. Daha önceleri mutlaka bir merkeze gidip, bir eğitmenden öğrenmem gerektiğini düşünüyordum ama Paul’un tavsiyesiyle kendi başıma öğrenmeye karar verdim. Öncelikle yoga, uzaktan karmaşık gibi duran ama bir kez içine girince, sizinle hep barışık kalan bir uygulama. Sessiz bir ortamda, hiçbir zorlama olmadan, yavaş ve dengeli hareketlerle, bir taraftan nefes alıp vermeyi öğreten, bir yandan da vücudu etkili bir biçimde çalıştıran bir egzersiz. Arkasına kısa nefes egzersizini ve meditasyonu da eklerseniz ne ala. Kısa bir süre önce başladığım yoga önemli bir yol ayrımı oldu benim için. Kısa sürede etkisini gösteren faydalarıyla, vazgeçmek istemediğim günlük bir kaçış haline geldi. Sabahları oğlumu okula yollamak için erken kalkıyor, sonra yine uykuya yenik düşüyordum, şimdi ise sabahı yoga ve meditasyonla daha verimli yaşıyorum. Yogaya uygun dingin bir müzik koyuyorum, kokulu bir mum yakıyorum ve kendimle baş başa, bedensel, ruhsal ve zihinsel farkındalıkla dolu bir saat yaşıyorum.

Eskisinden daha rahatım, ağrılarım çok hafifledi, vücudum günden güne daha esnek hale geliyor, boynumdan ve dizlerimden çıkan “gıcırtı”ya benzeyen sesler de yok denecek kadar az. Neyi ertelemek istiyorsanız, onun için mutlaka bir bahane bulunur. Bahaneler yerine, iyi olacağına inandığınız kararlar alıp, uygulamaya başlayın. Sürekli bahane bulup ertelemektense, yapın gitsin...



Kaynak: www.icerikfabrikasi.com

Kazanmak İçin 10 Adım

Önceliklerinizi doğru saptayabiliyor musunuz? Hedefiniz nedir? Hedefinizden uzaklaştığınızda motivasyonunuzu canlandırabiliyor musunuz?

Aslında bu sorular zaman zaman aklınıza gelmekte eğer onları zihninizden uzaklaştırmak yerine önemseyip cevaplıyorsanız, doğru bir yoldasınız.



Hedeflerinizi doğru belirlemek ve sınavdan beklentinizi doğru şekillendirmek için neler yapmalısınız? Bu sorunun mükemmel cevabı sizde...



YGS, LYS’ye ya da diğer merkezi sınavlara hazırlanan bir öğrencinin üzerinde düşünüp cevaplaması gereken sorular bunlar. Sınava daha çok zamanımız var diyerek düşünmek sizleri yanıltabilir, nihayetinde nasıl bir çalışma düzenine sahipseniz, sınav yaklaştığında da aynı düzeni devam ettirmek isteyeceksiniz. Henüz senenin başındayken hedefinizi belirlemiş, çalışmalarınızı bu yöne kanalize ettiyseniz ama motivasyon sorunu yaşıyorsanız aşağıdaki soruları kendinize sorun ve yazılı olarak cevaplayın.



1. Hayatınızdaki en önemli kişi yani kendinizin öyküsünü yazın.
Hayatınızdaki en önemli kişi yani kendinizin öyküsünü yazın


Sahi siz kimsiniz? Neredesiniz ve ne olmak istiyorsunuz? Şu an elinizdeki imkanlar neler? Bu imkanlarla neler yapabilirsiniz ve imkansızlıklarınız varsa bunlarla nasıl baş edersiniz? Şunu daima hatırlayın lütfen, insan yapabileceğini düşündüğü kadardır ne daha fazlası ne de daha azı. Bunu yazmanız çok önemli çünkü yazdığınızda beyniniz bunları daha fazla önemser ve sizi daha iyi bir yere taşımak için uyurken bile size çalışır...



2. Hayal edin
Hayal Edin


Gözlerinizi kapatın, isterseniz fonda çalan sevdiğiniz bir müzik eşliğinde. İnsanın kaderini bu kadar değiştirebilecek bir sınavın sizlere neler kazandırabileceğini düşünün... Büyük bir şirkette yöneticilik, bir gazetede yazar olmak, kendi iş yerinizin patronu olmak... bu örnekler arttırılabilir, kendinizi bunlara layık görüyor musunuz? Hayal edin, beynin ilginç bir özelliğidir bu, beyin hayal ile gerçeği birbirinden ayırt edemez ve hayalinize inanır, bir de bakarsınız ki bu hayale ulaşabilmek için bilinçaltınız olayı kontrolüne almış. David Schwart bir sözünde “ Bir şeyin yapılabileceğine inandığınızda, gerçekten inandığınızda, aklınız onu yapmak üzere çözüm bulmanıza yardım etmek için çalışmaya başlar” diyor. Hadi bakalım sıra sizlerde...



3. Geçmişinizi düşünün


Bir insan geriye bakarak ilerisi için ders alır. Geçmişte neler yaptınız, bu yaptıklarınızla neler kazandınız ve neler kaybettiniz? Eğer başarılı çalışmalar yaptıysanız şu anda özgüveniniz artmış vaziyettedir. Eğer başarısız olmuşsanız kendinizi işe yaramaz, değersiz hissedebilirsiniz. Bunu değiştirecek olan kim, ya da mevcut durumu başarıya dönüştürecek olan kim? Başarılıysanız ne mutlu size artık bu başarıyı daha ileri taşıma zamanı geldi. Yaptığınız başarılı çalışmaları geliştirerek devam edin, kolay gelsin... Başarısız olmuşsanız yeni bir yöntem denemenin tam sırası.



4. Büyük düşünün, kendinize inanın
Kendinize İnanın



Şu kocaman evrende sizin olmak istediğiniz yer neresi? Büyük düşünürseniz, küçük başarısızlıkları hayatınızdan kolaylıkla saf dışı edebilirsiniz.” Konfuçyus “Eğer ağaca çıkmak istiyorsanız, yıldızlara çıkmaya niyet edin, başarırsınız” demiş. Hedefiniz ne kadar büyükse çabalarınız o kadar anlamlı olacaktır.



 5. Nasıl çalışabileceğinizi öğrenin
Nasıl çalışabileceğinizi öğrenin


Rehber öğretmenlerinizden etkili ders çalışma yöntemlerini öğrenin. Derslerinize nasıl konsantre olabileceğinizi, zihninizi nasıl dinlendirebileceğinizi sorun . Doğru soruları ararsanız gelen cevaplar sizin sıranızı yukarıya doğru taşıyacaktır. Doğru soru sormanın ilk maddesi, nasıl sorusudur. Düşündüğünüz cümlelerin başına “nasıl” ı getirin bakalım ne oluyor. Bir sınavda başarısız oldunuz diyelim “neden başarısız oldum” diye sorarsanız “çünkü yeterli değilsin” der içinizdeki ses, ancak “nasıl başarısız oldum” diye sorarsanız “çünkü yeterli çalışmadın” diye cevap verir. Bilmiyorsanız öğrenin, biliyorsanız hadi başlayın çalışmaya, her yolculuk ilk adımla başlar unutmayın...



6. Düzenli olun


Ulaşmak istediğiniz bir amaç var. ÖSS’de iyi bir puan alıp istediğiniz bölüme yerleşmek. Bunun için hayatınızın bu bölümünde fedakârlık olmalı. Hayatınızı düzenlemelisiniz. Öncelikle zihninizi doğru programlamalı sonra da sizleri çalışmaktan uzaklaştıracak her türlü aktiviteyi – televizyon, uzun telefon konuşmaları, arkadaşlarla gezmek gibi- ertelemelisiniz. Bulunduğunuz ortamda da bir düzen olmalı fiziksel dağınıklık zihinsel dağınıklığa sebep olur ve siz bunu istemez siniz değil mi?



7. Kendinize güçlü mesajlar verin
Kendinize güçlü mesajlar verin



Çalışma odanıza kendinizi motive edecek sözler asın ve bunlara alıştığınız zaman değiştirin. Aşağıdaki özdeyişlerden beğendiklerinizi kendinize mesaj olarak seçebilirsiniz:



- Başarıya giden ilk adım: kendinize inanın, başarabileceğinize inanın.



- Bilmek yetmez, uygulamak gerekir. İstekli olmak yetmez, yapmak gerekir.



- Zoru başarırız, imkânsız biraz zaman alır.



- Dünyanın gördüğü en büyük başarı, önce bir hayaldi. En büyük çınar bir tohumdu, en büyük kuş bir yumurtada gizliydi.



8. Çalışma arkadaşları edinin



Çalışkan, başarılı arkadaşlarınızla birlikte çalışın. İnsan her gün kiminle birlikteyse ona biraz daha benzer. Bu arkadaşlarınızla birlikte derslerinizi takviye ederken aynı zamanda ortak bir amacı paylaştığınız için motivasyonunuzu arttırırsınız. Öğrendiğiniz her konuyu arkadaşlarınıza anlatmayı deneyin unutmayın en iyi anlama yöntemi anlatmaktır.



9. Model seçin
3d Model Resmi


Kendinize çalışkan arkadaşlarınızdan birisini ya da daha önce üniversite sınavlarında derece yapmış birisini örnek alırsanız Amerika’yı yeniden keşfetmenize gerek kalmayacaktır. Örnek aldığınız kişinin çalışma yöntemlerini, başarılı olmak için nasıl davrandığını öğrenerek sizler de uygularsanız benzer sonuçları alırsınız.



10. Yeterince uyuyun, dinlenmeye de vakit ayırın


Bazı kişiler 6 saat uyku ile dinlenirken bazıları 8 saat uyku uyumak isteyebilir. Herkes kendisine ne kadar yetiyorsa o kadar uyumalı ve dinlenmeli. Kişi kendini tanır. Her gün ne kadar çalışması gerektiğini ve ne kadar dinlenmesi gerektiğini bilir. Yeterli uyku uyumak çalışmanın altın anahtarlarından biridir. Daha etkili ve verimli çalışabilmek için hem beyninizi hem de vücudunuzu dinlendirin.





www.icerikfabrikasi.com

Babanın Büyük Oğluna Verdiği Ders



Çok zengin olan bir adam yaşlanmaya başladığı için arsalarını bölüştürme kararı almış. Çalışan büyük oğlu açık gözlü, hırslı ve bencil biriymiş. Küçük oğlu ise iyi niyetli, fedakar biriymiş. Adam düşünmüş; "Öyle birşey yapmalıyım ki doğru bölmeliyim" diye düşünmüş. Düşünmüş taşınmış ancak bir türlü doğru karara varamamış. Çünkü tarlanın bazı kısımları bataklık, taşlık ve düz değilmiş. Yakınlarda olan bir ünlü dervişe gitmiş ve ona danışmış. Ona oğullarının kişiliklerini de anlatmış. Derviş şöyle şöyle yap demiş. "Böylece herkes ektiğini biçer" diye eklemiş. Adamın aklına yatmış. Arsa büyük olduğundan haritayı çıkarmış. Büyük oğluna dönmüş ve demiş; "Sen bu tarlayı adil bir şekilde böl, tam ikiye eşit bir şekilde böl bakalım." Büyük oğlu bölmeye başlamış tabi en güzel yerleri kendine alacak şekilde çizmiş. Dağlık taşlık yerleri de diğer yarıya geçirmiş. "Tamam baba bitti" demiş babasına... Baba "Evet sen böldüğüne göre seçme hakkı da kardeşinindir."

Verimli Bir Kişilik İçin Ne Yapabilirim

Hayatın sırrı değil, ancak oldukça önemli konu ve bizi zincir altına almış esir hayatın kurbanları olarak basit fakat kimsenin bize demeyeceği "Yok, yok böyle daha iyi" diyen insanlardan sıyrılmak için. "Ah ne güzel beni düşünüyor" diye düşündüğünüzde kaybolan insanlar için sizi daha iyi yerlere getirmek için düşünmeden yapmanız gerekenler;

                                     

- Olumsuz insanlara, felaketlere rağmen hayallerinizi gerçekleştirmek için vakit kaybetmeden yapabildiklerinizi yapın. Adımınızı atın ve erteleme, çekingen olma, korkaklık durumlarına son verin. Bu şekilde yapanlar kaybetmeye devam ediyor. Bu yüzden size Paulo Coelho'nun güzel sözünü aktaralım.

"Tekne limanda güvendedir. Ancak teknenin amacı bu değildir."


- Harcamalarınızı kendiniz veya yaptığınız işe yani faaliyetlerinize harcamaya çalışın. İşinizi geliştirebiliyorsanız paranızı kenarda saklamak yerine geliştirmek daha mühim bir konudur. Şu söz sizin için etkili olabilecek niteliktedir.

"Her Arayan Bulamaz Lakin Bulanlar Arayanlardır..."
                       

- Okuyun, araştırın, gezin. Hayatınızda mutluluk istiyorsanız kendinize vakit ayırın. Bu 3 madde her zaman yeni şeyler keşfetmenizi sağlar.
"Arayanlarda ol” dedi… Yoksa aramayı bırakanlardan ya da denememişlerden olacaksın."

Hayata bir farkındalık

Hayatın işleyişi hatta ciğerlere dolan her nefes, kişi adına ilgili ya da ilgisiz bir felsefe üzeredir. Herkesin sürekli olarak gerçekleştirdiği tutum ve kararlar vardır.
Zamanla değişebilen bu fiiller, insanın karakterini ve yaşama biçimini ortaya koyar. Mutsuz olmanın tek nedeni sürekli olarak gerçekleştirilen tutum ve kararların insan üzerindeki birer tepkimeleridir. Bu açıdan düşünüldüğünde farkındalık, yaşama biçimini önemli ölçüde etkiliyor. Doğrusunun ya da yanlışının farkında olan bir birey daha iyisini yapmaya potansiyel kazanmış, mutsuzluk sınırlarını aşmış etkin bir karakterdir. Etkisizlik, genel olarak insanların farkındalık felsefesinden geri kalmaları sonuca meydana gelen bir sıkıntıdır. Etki ötesine geçmek ve daha iyisini başarmak için elinde olanı ve geçmişte elinde olmuş olanı iyi bilmek ve süzmek gerekir.


Kişi iyi ya da kötü hangi konumda olursa olsun, konumunun farkına vardığında bir adım öteye gitmiş olur. Ayrıca farkındasızlık kişiyi karanlıkta yürümeye sevk ederken, olduğundan emin ve kendinin farkında olmak kişinin önünü ve ardını aydınlatmasına, olası sorunları fark edip çözüme yaklaştırmasına yardımcı olur. İnsanların nitelikleri de yine farkındalıkla ilgilidir. Bir fakir fakirliğini fark etmeden zengin olamaz ya da bir zengin kendini başka bir zenginden aşağı görmek yerine bir fakirden üstün görürse sonunda elbette fakirlik vardır. Farkındalığın derinliği sonsuzdur. Başarı için derinliğin sonuna ulaşmak gerekmez. Derinliğe atlamak bile başarıdan nasiplenmeye denktir. Başarı ve mutluluğa giden birden fazla yol vardır ancak bu yollardan gidebilmemiz için öncelikle bir farkındalığa ihtiyacımız vardır. Başarısız olduğumuzu ve başarılı olabileceğimizi fark ettiğimizde önümüz aydınlık olur. Bastığımız ya da basacağımız çukurları fark edip önlem alabiliriz. Sadece ne olduğumuzu ve ne olabileceğimizi kestirip bir farkındalık yaratmaya ihtiyacımız vardır.


Her düşüncenin bir derinliği vardır. Her düşünce derinliği birer farkındalıktır. Düşünmeye ve derine inmeye her zaman vakit ayrılmalıdır. Etrafımızdan aldığımız bilgileri ya da öneri veya tavsiyeleri kendi düşünsel süzgecimizden geçirmeye başladığımız zaman farkında olmaya başlarız. Ölüm çok önemli bir düşünsel malzemedir. Düşünmeye başlamak içinde oldukça ciddi ve yeterli bir başlık olacaktır. Her an ölebileceğini bilmek farkındalığın önemli bir basamağıdır. Her an ölmek üzere olduğumuz farkındalığını oluşturabilmek hayatı normal akışının da üzerinde sağlam ve somut adımlarla emince yürümeye denktir.  Farkındalığın daha ilerisinde ise hainliği doğal karşılamak var. Farkında olmayınca aslında ne kadar da zor öyle değil mi? Kim hainliğe uğramak ister? Düşünüp te yapmakta karar kıldığınız veya daha da ilerletip alışkanlık haline getirdiğiniz tutumlarınızın yanlış olduğunu fark edip bu tutum ve davranışlardan uzak durmaya başlamak en azından çalışmak duyularınızın size birer ihanetidir. Artık ihanetin eşiniz ya da arkadaşınız tarafından beklemediğiniz yönde gelişen tepkilerden ibaret olmadığını bilmeniz ve bu kavrama karşı bu kadar küs bir tutum sergilememeniz oldukça hoş. Sanırım benden daha fazla farkındasınız! Enerjiyi yakalamak tamamen farkındalıkla bağlantılıdır. Eğer çekim yasasından faydalanmak istiyorsanız, kavramlarla barışık olmalı ve sizin lehinize olabilecek getirilerini irdelemelisiniz. Bu açıdan farkındalık, yürüyen merdiven gibidir. Siz bir şekilde az da olsa farkındalık yaratabilirseniz mutlaka işinize yarayacak bir şeyleri kendinize çekersiniz. Bu sayede merdivene ilk adımı atıp hiç yürümeden üst kata ulaşmayı deneyebilir ya da aceleci davranıp basamakları yorularak ta olsa hızlıca yürüyerek çıkmayı deneyebilirsiniz. Farkındalıkla ilgili söyleyebileceğim son ve en önemli diye niteleyebileceğim uyarı mahiyetinde bir öneri bildirmek istiyorum. Farkında olabileceğimiz durum, varlık, enerji, bilgi ya da daha başka kavramları düşünmekten geri durmamalı ancak farkındalığın kendisini hiç düşünmememiz gerektiğini tavsiye ediyorum. Çünkü herhangi konuda ne kadar farkında olursak olalım mutlaka bir sınırı olacaktır. Ancak farkındalık uçsuz ve bucaksızdır. Farkında olmaya çalışmak yerine farkındalığı irdelersek içinden çıkamayız çünkü bizimde sınırlı olduğumuzu bilin. Sağlıcakla kalın.

Sayfalar

Popüler Yayınlar