Yap Gitsin!

YAP GİTSİN !



Yazılarımda ve seminerlerimde, sıklıkla stresin verdiği zararlara değiniyorum. Daha doğrusu fiziksel, bedensel ve ruhsal bütünlük için stres ve gerginlikten arınmanın gerekliliğini anlatmaya çalışıyorum.

Seminerlerimden birine katılan bir arkadaşım, “Anlattıklarını sen yapıyor musun?” diye sorunca, verdiğim geçiştirme cevaplardan kendime yakalandım, ve farkettim ki aslında her gün yapılması gerekenleri ben de düzenli yapmıyordum. Bahanem de; aşağı yukarı herkesinki gibi vakit bulamamaktı. Gerginlik, hareketsizlik ve duygusal baskılar, sırtımı ve boynumu kilitleyene dek bu böyle devam etti. Her sabah yataktan biraz daha ağrılı kalkar oldum, sağ kolumla çantamı bile taşımakta zorlanmaya başladım, bel ağrıları da buna eklenince, annemin zoruyla doktora gittim. İlk muayenede fibromiyalji ve kaslarda spazm tespit edildi, ardından çekilen MR’da boyun ve bel fıtığı başlangıcı görüldü. Ayrıca boyunda düzleşme gibi bir-iki duruş bozukluğuna bağlı değişim de gözlendi, çaresiz fizik tedaviye başladım. Tedavi devam ederken, yurtdışından belli aralıklarla gelen bir sağlık uzmanıyla görüşme şansım oldu. Geçen sene de, yine bağışıklık sistemimin çöktüğü bir dönemde yollarımız kesişmişti ve önerileriyle o günlerdeki ciddi problemleri aşabilmiştim. Bu seferki görüşmemizde yeni rahatsızlıklarımı anlattım. Tıbbın bunlara ne ad verdiğinin önemli olmadığını, asıl önemli olanın, neden gerçekleştiğini bulup onu değiştirmek olduğunu söyledi. Konuşmaya devam ettikçe, çok parçaya bölünmüş, bol koşturmalı hayat tarzımın dayattığı sağlıksız durumlara geldi çattı konu. Radikal değişiklikler yapmadıkça, bunlardan kurtulmanın mümkün olmadığını anladım. Paul Terrell adındaki bu uzmanın “Inversion Therapy” adını verdiği özel bir sağlık ve rehabilitasyon tekniği var. Anlatması zor bir deneyim, en basit haliyle, baş aşağı durmanın vücuda büyük bir pozitif etkisi olduğundan yola çıkarak geliştirdiği bir teknik diyebilirim. Bunun yanı sıra, bazı bulgular yakalayıp iyileştirmek için yapmanız gerekenleri de söylüyor. Bana geçen seneden beri detoks ve yoga yapmam gerektiğini söylüyordu. Kısa bir süre yardımcı haplarla detoks yapmayı denemiştim ama dişimi sıkıp tam bir detoks kürüne henüz giremedim. Yoga konusuna gelince; işte orada ne kadar geciktiğimi yeni anladım. Bir kitap alarak yogayı deneyimlemeye başladım. Daha önceleri mutlaka bir merkeze gidip, bir eğitmenden öğrenmem gerektiğini düşünüyordum ama Paul’un tavsiyesiyle kendi başıma öğrenmeye karar verdim. Öncelikle yoga, uzaktan karmaşık gibi duran ama bir kez içine girince, sizinle hep barışık kalan bir uygulama. Sessiz bir ortamda, hiçbir zorlama olmadan, yavaş ve dengeli hareketlerle, bir taraftan nefes alıp vermeyi öğreten, bir yandan da vücudu etkili bir biçimde çalıştıran bir egzersiz. Arkasına kısa nefes egzersizini ve meditasyonu da eklerseniz ne ala. Kısa bir süre önce başladığım yoga önemli bir yol ayrımı oldu benim için. Kısa sürede etkisini gösteren faydalarıyla, vazgeçmek istemediğim günlük bir kaçış haline geldi. Sabahları oğlumu okula yollamak için erken kalkıyor, sonra yine uykuya yenik düşüyordum, şimdi ise sabahı yoga ve meditasyonla daha verimli yaşıyorum. Yogaya uygun dingin bir müzik koyuyorum, kokulu bir mum yakıyorum ve kendimle baş başa, bedensel, ruhsal ve zihinsel farkındalıkla dolu bir saat yaşıyorum.

Eskisinden daha rahatım, ağrılarım çok hafifledi, vücudum günden güne daha esnek hale geliyor, boynumdan ve dizlerimden çıkan “gıcırtı”ya benzeyen sesler de yok denecek kadar az. Neyi ertelemek istiyorsanız, onun için mutlaka bir bahane bulunur. Bahaneler yerine, iyi olacağına inandığınız kararlar alıp, uygulamaya başlayın. Sürekli bahane bulup ertelemektense, yapın gitsin...



Kaynak: www.icerikfabrikasi.com

Hiç yorum yok :

Yorum Gönder

Sayfalar

Popüler Yayınlar