İçerik
I. Her Zaman İçin, Size En Yüksek Ücretin Teklif
Edildiği İşi Seçin
II. Kadro İşlerinden Kaçının; Ürün İşlerinin
Peşinde Olun
III. Personel Bölümlerinin Kariyerinizi
Planlamasını Beklemeyin
IV. Müşteri Edinin; Edinmekle Bırakmayın, Onları Elinizde
Tutun
V. Fiziksel Olarak da Formda Olun
VI. Zor ve Yalnız Başına Yapılacak Bir Şey Yapın
VII. Kötü Bir Anıyı Asla Kâğıda Dökmeyin
VIII. Her Gün Düşünmeye Bir Saat Ayırın
IX. Elinizin Altında Olacak Bir 'Fikir Defteri'
Oluşturun
X. Sürekli Aynı Arkadaş Grubuyla İçki İçmeye
Gitmeyi Bırakın
XI. Sigara İçmeyin
XII. Ofis Partilerinden Uzak Durun
XIII. Cuma, 'Eee, Neler Yapıyosun Bakalım?' Günüdür
XIV. İş Arkadaşlarınızın Ekiplerini Dost Edinin
XV. Herkesin İlk Adını Bilin
XVI. 'Tek Satır - İyi İşti!' Turları Düzenleyin
XVII. Bir Konuşma Fazla Yapın
XVIII. Kırk beş Dakika Erken Gelip, On beş Dakika
Geç Ayrılın
XIX. Ofisten Evinize İş Getirmeyin
XX. Sizi Davet Ettirecek Özellikleri Edinin
XXI. Seyahatlerde Üstlerinizle Birlikte Olmaktan
Kaçının
XXII. Yemeklerinizi Otel Odanızda Yiyin
XXIII. Uçakta, Arkasını Çevirip Okuyacak Bir Şeyler
Aramaktansa Çalışın.
XXIV. Bir 'Kişiler Dosyası' Tutun.
XXV. Notlarınızı Kendi El Yazınızla Yazılmış
Olarak Gönderin
XXVI. Üstlerinizle Senli Benli Olmayın
XXVII. Bir Fili Saklamaya Çalışmayın
XXVIII. Yaptığınız İş Göz Önünde Olsun
XXIX. İzninizi Her Zaman Kullanın
XXX. Üst Makamların Ricalarına Daima Olumlu
Yanıtlar Verin
XXXI. Patronunuzu Asla Şaşırtmayın
XXXII. Patronunuzun Başarısı İçin Çalışın; Hatta
Onun Patronunun Başarısı
İçin Daha Bile Çok Çalışın
XXXIII. İyi Bir Patronun Hata Yapmasına Asla İzin
Vermeyin
XXXIV. Ayda Bir Kez Kütüphaneye Gidin
XXXV. Yaşamınıza Her Yıl Büyük, Yeni Bir Şey Katın
XXXVI. Bu Kitapları Okuyun
XXXVII. 'Dans Kıyafeti Giyin'
XXXVIII. İnsana Yatırımda Cömert Olun
XXXIX. Çalışanlarınıza Hak Ettiklerinden Fazlasını Verin
XL. Durun, Bakın ve Dinleyin
XLI. Şirketinizin Vatansever Bayraktarı Olun
XLII. 'Bilgi Boşluklarını' Bulun ve Doldurun
XLIII. Ev ödevi, Ev ödevi, Ev ödevi
XLIV. Asla Paniklemeyin... Ya da Kendinizi
Kaybetmeyin
XLV. Dilinizi Yazılı ve Sözlü Olarak Yalın ve
Hatasız Kullanabilmeyi
Öğrenin
XLVI. Herkese Kendisinin Özel Olduğunu Hissettirin
XLVII. Aferin Diyen Olun, Aferin Alan Değil
XLVIII. Sürpriz Ödüller Verin
XLIX. Lütfen, Herkese Karşı Kibar Olun
L. İnsanları
İyi Hissettiren On Söz
LI. Şan Şöhret İşin Pis Kısmını Yapmadan Gelmez
LII. Kes, Biç, Dene
LIII. Acele İşe Şeytan Karışır
LIV. Işığında İyi Bir Şeyler Yakaladığınız Ateşe
Bütün Kömürü Boşaltın
LV. Parlak Fikirlerin Kendilerine Önem Verin,
Kaynaklarına Değil
LVI. Ofis İçi Çekişmelerden Uzak Durun
LVII. Çekici Görünün ve Öyle de Olun
LVIII. İyi Patronun İzinden Gidin, Felsefesini Araştırın
ve Zihninizde Yaşatın
LIX. Bütçeyi Aşmayın
LX. Rakiplerinizi Asla Küçümsemeyin
LXI. Kimsenin İyi Olmasını Çekemeyenler Vardır;
Pimlerini Tek Hamlede
Çekin
LXII. 'Yapmamalıydım Kulübü' Üyesi Olun
LXIII. Fikir Kusursuz Olmak Zorunda Değildir, Ama
Hayata Geçirilişi
Hatasız Olmalıdır
LXIV. Hatalarınızı Özenle ve Çekinmeden Çıkarıp Not
Edin
LXV. Bugünü Yaşayın; Yarını Planlayın; Dünü Unutun
LXVI. Eğlence Yaratın; Gülün
LXVII. Ailenize En İyi Müşterinize Davranır Gibi
Davranın
LXVIII. Hedef Olmazsa Başarıda Gelmez
LXIX. Çalışanlarınızın Eşlerini Her Zaman
Hatırlayın
LXX. İşe Satıcının Gözüyle Bakın
LXXI. Sıkı Bir Satıcı olun
LXXII. İmparatorluk Kurmaya Çalışmayın
LXXIII. Ürün Odaklı Olun, Kırtasiye Değil
LXXIV. Öğretmek, Hem Liderlik Etmek Hem de Bir
Yandan Öğrenmektir
LXXV. Fikir Katilleri Cesaretinizi Kırmasın
I - Her Zaman
İçin, Size En Yüksek Ücretin Teklif Edildiği İşi Seçin
Ne yapmak istediğinize
karar verdikten sonra -bu bankacılık olabilir, reklam sektörü, üretim veya bir
başka iş alanı- size en yüksek ücreti
teklif etmiş olan şirket için çalışın. Sizin için uygun olan kariyer veya
iş dalının hangisi olduğuna henüz karar vermediyseniz, aynı şekilde, seçiminiz
yine size en yüksek ücreti vaat eden iş olsun. Hâlihazırda çalışmakta iseniz,
kabul edeceğiniz transfer, terfi ve görevler de daima maddi açıdan en karlı olanlar
olsun.
Paraya göre hareket
etmenizi gerektiren birkaç önemli neden var. Öncelikle,
İkramiyeleriniz,
ücretleriniz ve primleriniz gibi her türlü ödentinizin artışında o anki
maaşınızdan yola çıkılacaktır. Ticari işletmeler için -tazminatlarınız da dahil
olmak üzere-bu ücretlere uygulanacak bütün artışlarda asıl olan yüzdelerdir. Bu
yüzdendir ki, yıllık 22.000 dolarlık bir maaşa yapılacak yüzde
10'luk bir artış, yıllık
20.000 dolarlık bir maaşa yapılacak aynı oranda bir
Artıştan 200 dolar daha
fazla getirecektir.
İkinci olarak, ne kadar yüksek ücretle çalışırsanız üst yönetimin o
kadar
Dikkatini çekersiniz.
Üçüncü sebep, ne kadar para alırsanız sizden şirketinize o kadar
katkıda
Bulunmanız beklenecektir.
Bu da daha fazla sorumluluk, görev ve çözümünden
Sorumlu olacağınız bir o
kadar sorun üstlenmeniz anlamına gelecektir ki bu
Kesinlikle bir
'fırsattır'. Ortaya bir şeyler çıkarmanız için verilen her fırsat,
Başarıya açık bir
davettir.
Dördüncü sebep, yıllık 50.000 dolar ücreti olan bir makama terfi söz konusu
olduğunda, biri senede 30.000, diğeri 40.000 dolar almakta olan iki aday
arasından her zaman için daha yüksek ücret almakta olanı tercih edilir. Daha
yüksek ücret almakta olanın seçilme sebebi ise ne yetenek, ne işe o ana kadarki
katkısı, ne de başka bir şeydir. Şirketlerin bu konuda tek yaptıkları, kolaya
kaçarak ücreti daha yüksek
olanı daha düşük olana tercih etmektir .
Sonuç olarak iş dünyasında para skordur. Her sporda olduğu gibi, skorboard ne kadar yüksek
gösteriyorsa durum o kadar iyidir. Basit.
II - Kadro
İşlerinden Kaçının; Ürün İşlerinin Peşinde Olun
Şirketinize para
kazandıran işler, ürünle ilgili işlerdir. Parayı işletmeye sokan, kar ya da
zarar ile direkt ilişkisi olan da yine işin ürün ile ilgili kısımlarıdır.
Şirketlerde ürün ile
ilgili bölümlerle, ürün ile direkt bağlantısı olmayan kadrolar, çoğu zaman ayrımı
güç olacak kadar birbiri içine karışma eğilimindedir. Ancak bu ayrım şu nokta
göz önünde bulundurularak aslında kolayca yapılabilir: Ürün işleri, olayın
gerçekleştiği yerin tam ortasında yer alır.
Ürünle ilgili meslek
sahipleri içinde satıcılar, satış şefleri, ürün şefleri, geliştirme şefleri,
pazarlama müdürleri, genel müdürler ve hatta en alttan alacak olursak
ustabaşılar ve gözetmenler sayılabilir. Kadro dediğimiz grupta ise avukatlar,
planlamacılar, veri değerlendirmecileri, araştırma ve geliştirme departmanları çalışanları
ve her türlü kayıt elemanı vardır. Bu işlerdeki çalışanlar, müşteri kazandırma
ve kazanılan müşteriyi markaya bağımlı tutma konusunda dolaylı
bir rol üstlenmişlerdir. Oysa müşteri odaklı günümüz dünyasında,
içinde
müşteriyle bire bir temas kurma görevi bulundurmayan
her türlü iş önemsizdir.
Birçok şirkette,
çalışanların nüfusu genel olarak muhasebe, planlama, bilişim
gibi masa başı alanlarındaki
departmanlarda yoğunlaşır. Bu insanlar işe yaramaz ya da yeteneksiz kesinlikle
değillerdir. Ancak işin çok can alıcı bir noktasında bulunduklarını, onlarsız
çok şey değişeceğini iddia etmek de güçtür.
Bir başka deyişle, şirket
onlara muhtaç değildir.
Bir kadro işini, sadece
kısa bir dönem için devraldığınız belli ise, sizin için bir
atlama tahtasıysa veya
ciddi şekilde daha fazla bir ücret alacaksanız yapın.
Şirketinizde hangi işlerin
ürün, hangi işlerin kadro işi olduğunu bildiğinizden
emin olun. Bunların içinde
doğru olanında çalıştığınızdan da.
III - Personel
Bölümlerinin Kariyerinizi Planlamasını Beklemeyin
Şaşırtıcı bir şekilde, birçok
üst düzey çalışan zanneder ki personel
Departmanları ('insan kaynakları' diye de bilinir)
onlar için bir gelecek ve kariyer rotası hazırlamakla yükümlüdür. Sanırlar ki
şirketler onlar için büyük planlar hazırlamışlardır. Bazıları da polis veya
askeriyede olduğu tür bir kıdem mekanizması benzeri bir düzenden medet umar.
Daha genç olanlar her şeye en baştan başlamayı dahi göze alırlar, çünkü her
şeyi düşünmüş olan biricik şirketleri her doğru adımlarında onları piramidin
bir sonraki katına terfi ettirecektir.
Oysa bu işler hiç de böyle
yürümez.
Şirketlerin, gelecekte başkanı
olmaya aday simalar için planları yoktur. Bırakın gelecekteki başkanlarını,
şirketlerin herhangi bir çalışanı için bir gelecek planı olduğu dahi
tartışılır. Kaderiniz ve dolayısıyla
kariyer gelişiminiz sizin sorumluluğunuzdur, başka kimsenin değil. Ne
istediğinizi bilmek zorundasınız.
Bu isteğe ulaşmak için planınızı
şekillendirmek zorundasınız. O şirkette en tepeye ulaşmak için hangi yetenek ve
uzmanlıkların gerektiğini önünüze koymalısınız. Sizin sorumluluğunuz işte bu
deneyimi edinmektir.
IV - Müşteri
Edinin; Edinmekle Bırakmayın, Onları Elinizde Tutun
Müşteri, bir şirketin yaşam kaynağıdır. Bunu iyi kötü herkes bilir. Sonuçta herkes 'müşteri
kraldır', 'velinimettir', 'asıl patron müşteridir', 'biz müşteri için varız'
türü tümceleri bir kez olsun kullanmış veya duymuştur. Ancak çalışanların
çok ama çok azı
şirketlerinde bu deyişlere inandıklarını göstermek için bir şeyler yaparlar.
Genel olarak, bir şef ya da müdür yükseldikçe, firma büyüdükçe,
mevcut veya potansiyel
müşterilerle irtibatları azalır.
Üst düzey yöneticiler
şirketleri yapılandırırlar, işbölümünü düzenlerler ve sorun anında müşteriye
daha yakın makamları gösterip "onlar müşteriye benden iki üç kat daha yakın"
diyerek işin içinden çıkarlar. Lafa bakın! Müşteri ile şirketteki hiç kimse
arasında mesafe olamaz. Dolayısıyla kimse ne iki kat yakın, ne üç kat uzak
olabilir.
Müşteri edinmek ve elde
tutmak için niçin bu kadar az insan 'gerçekten' çalışır?
Çünkü müşteri ile uğraşmak zordur. Müşteriler satıcıları tersler,
pazarlık yapar, olmayacak taleplerde bulunur, her istekleri yerine getirilsin
ister ve tüm bunların üzerine sadık olmak için de bir mecburiyet hissetmez. Öte
yanda masa başı işleri daha kolay, daha kurumsal ve insanın başını daha az
ağrıtacak görevler içerir.
Hem bugünün, hem de
yarının müşterileriyle irtibat halinde olmalısınız. Onlar bir yerde yeni
ürünler ve yeni buluşlar için fikir üretenlerdir. Ürünlerinizin kalite ve zamanlaması
konularında size erken uyarı sinyallerini gönderenler onlardır. Rakipleriniz
hakkında bilgi sahibidirler. Müşterinizi tanımak, müşterinizi bilmek,
geleceğinizi bilmektir.
Dolayısıyla müşteri önünde
sorumluluktan kaçmaktansa, başarılı olmak isteyen bir şirkette müşteriden
gelecek telefon çaldığında, bir düzine insanın o ahizeyi kaldırmak üzere
yerinden fırlaması gerekir.
Müşteri gerçekten de
kraldır. Gelecek başkan veya CEO adayı ise, müşterinin kral olduğu gibi aynı zamanda
nasıl kral da yapabildiğini anlayan kişidir.
V - Fiziksel Olarak da Formda Olun
Parayı beyniniz
kazandırır, ama beyni taşıyan vücuttur. Fizik kondisyonunuz ne kadar iyi
olursa, verimli ve geri dönüşümü kolay bir çalışma için kapasiteniz de o derece
yüksek olur.
Yüksek form düzeyinde
olmanın size sağlayacağı tek avantaj bu değildir. Dikkat edin, şirketlerinde
bir yerlere varmak için çabalayanlar genelde bununla o kadar meşguldür ki,
vücutlarına ayırdıkları vaktin azlığından, belki yaklaşık yüzde doksanı arzu
ettikleri fiziğin çok gerisindedir. Bu vasfı kazandığınızda işe onlardan çok
daha erken başlayıp, çok daha az ara vererek ve buna rağmen günü adeta sprint
(kısa koşu) atarak bitireceğiniz muhakkaktır.
Uykunuz da düzene girecek
ve daha kaliteli bir hale gelecektir. Çok daha enerjik olacak ve daha az yorgun
hissedeceksinizdir. Bunların yanında iç huzurunuz
yüksek olacak ve her türlü
olumsuz duygudan uzak duracaksınızdır.
Akşamları iş dönüşü veya hafta sonları, sosyal
aktivitelerde bulunmak, sinema veya tiyatroya gitmek, hayır işlerine zaman
ayırmak için, gerekli enerji ve isteğe sahip olmanızı sağlayacak olan da budur.
Bunun için yapmanız gerekenler ise tamamen size
kalmıştır.
VI - Zor ve Yalnız Başına Yapılacak Bir Şey Yapın
Düzenli olarak, zorlu ve bireysel bir çalışmada
bulunun. Herkesin yapmaya bayılmayacağını
bildiğiniz bir şey yapın. Bu size zorlu ve sağlam bir kişiliğe sahip olduğunuz
hissi vermekle kalmayıp aynı zamanda kendinizi kendi gözünüzde diğerlerinden
ayıracaktır. Sizi zihinsel olarak iş dünyası savaşlarına hazırlayacak olması da
bu uğraşın bir diğer faydasıdır.
Yalnız
başına yapılacak zorlu bir şey, özellikle bir kış günü, herkes uyurken, gece
geç saatte, bir moda tasarım bölümü mezuniyet sınavı için çalışmak veya
sabahları uzun mesafeleri ağır ağır koşmak olabilir. Herhangi bir şey. Ama bir
işmiş gibi, öğle vakti iş
arkadaşlarınızla eşofmanları giyip ordu halinde koşmayı bu gruba tabii ki
sokmuyoruz.
Odun
kesin, yazın, bahçede çalışın, King Lear'ı okuyun, ama her ne yapacaksanız yalnız yapın. Tek başına
yapılacak bir şey yapın.
Bütün başarılı büyük sporcular, bitmez gibi görünen,
ödüllendirileceği meçhul, uzun çalışma saatlerini iyi bilirler. Şirketlerin başkanları da öyle...
VII - Kötü Bir
Anıyı Asla Kağıda Dökmeyin
Bir iş arkadaşınızı eleştiren,
küçümseyen, azımsayan veya onu yaralayacak bir notu asla yazıya dökmeyin.
Kinayeli, ukalaca ya da acımasız bir dille yazılacak öylesine bir nottan dahi
kaçının. Bir öfke veya hiddet anında yazılmış bir notu, notun yazıldığı kişiye
göndermekten ise zaten kaçının.
Dünya küçük, iş dünyası ise daha bile küçüktür. İnsanlar terfi eder, şirket değiştirir, hatta bazen
meslek değiştirir, güçlü arkadaşlar edinir ve tüm bunlar bu küçük dünyada ve
sizin kırk-elli yıllık kariyeriniz döneminde cereyan eder.
Şirketler bile birleşir,
ayrılır, yeni oluşumlar satın alır veya kendisi satılır. Kendi yaratacağınız
düşmanların karşınıza ne zaman ve nerede çıkacağını bilemezsiniz.
Şirketten bir rakibinize asla dumanı tüten bir silah
vermeyin. Enerjinizi olumlu işlere harcayın.
VIII - Her Gün
Düşünmeye Bir Saat Ayırın
Her gün bir saatinizi
planlamaya, hayal kurmaya, hatta -zararsız olmak şartıyla-bir dolaplar çevirme fantezilerine,
düşünmeye ya da hesaplamaya ayırın.
Hedeflerinizi gözden
geçirin. Seçeneklerinizi ele alın. Problemleri kurcalayın.
Aklınıza gelen fikirleri
bir kâğıda not edin. Yapacağınız satış konuşmasını veya sunumu zihninizde kendi
kendinize çalışın. İşlerinizi nasıl yerine getireceğinizi hesaplayın. Zihninize
stok yapın.
Bunu her gün yapın. Her
gün belirli bir zamanda yapın. Masanızda veya herhangi bir çalışma masası üzerinde
yapın. Araba kullanırken veya jogging (koşmaca) yaparken değil. Tıraş olurken
veya banyoda duş alırken de değil. Eğer işte iseniz bu esnada plan yapmamaya da
özen gösterin; muhakkak rahatsız edileceksinizdir.
Unutmadan; özel 'fikir defteriniz' üzerinde de notlar
tutun.
IX - Elinizin
Altında Olacak Bir "Fikir Defteri' Oluşturun
İstediğiniz gibi bir
defter satın alın. Devamlı belli bir yerde tutun -masanızın gözünde veya
çantanızın cebinde- ve orada bırakın. Bütün fikirlerinizi, planlarınızı,
hedeflerinizi ve düşlerinizi yazın ona.
Bu defteri yıllık, aylık,
haftalık ve günlük 'yapılacaklar' listelerinizin kaynağı gibi görün. İyi
fikirler, zamanlarının gelmesini daima bekler. O zaman geldiğinde
onları ‘yapılacaklar'
listeniz üzerinden harekete geçirin.
X - Sürekli
Aynı Arkadaş Grubuyla İçki İçmeye Gitmeyi Bırakın
İş çıkışı devamlı aynı arkadaş
grubuyla bir şeyler içmeye gidip durmayı bırakın.
Bu para ve zaman kaybından
başka bir şey değildir. Eşinizle veya tek bir arkadaşınızla bir şeyler için.
Öğle yemeklerinde de bir
şey içmemeye bakın. Hatta daha iyisi, öğle yemeği yemeyin. Onun yerine spor yapmayı
veya çalışmayı deneyin.
Bir satış veya işletme
toplantısına veya bir seminere gitmek üzere yola çıktıysanız akşam yemeğinden
önceki kokteyl partisine katılmayın. Bunun yerine koşun veya yüzün. Saunaya
girin, duşunuzu alın ve akşam yemeği için hazırlanın.
Yanınızda şirketinizden biri varken asla çakırkeyif
dahi olmayın. Bu zayıflık göstergesidir. Kontrolü
kaybedebileceğinizi gösterir.
XI - Sigara
İçmeyin
Sigara içtiğiniz zaman
etrafınızdaki insanlardan hiçbiri bundan olumlu etkilenmez. Olumlu etkilenmek
bir yana, sigara içmeyen ve ileride size yardımı veya zararı dokunabilecek bir
kişinin dikkatini ve tepkisini çekip onu sinirlendirme riskini de üstlenmiş
olursunuz. Sigara içenler bile külü, izmariti, dumanı, pis kül tabaklarını ve
sigara içenlerin üzerlerindeki kokuyu sevmezken, bunların içmeyenler üzerinde
nasıl bir etkisi olduğunu varın siz düşünün.
Bilinen sigara karşı tüm
söylemlere ve kampanyalarda dile getirilen zararlara ilaveten, çalışma
prensipleri açısından bakıldığında sigara içmemeyi gerektiren
başka sebepler de vardır.
Sigara içmek vakit alır. Tek kişilik ve bencilce bir uğraştır. İşinizde ilerlemek için diğerlerini, onların
ihtiyaç ve isteklerini düşünmeniz gerekir, kendinizinkileri değil.
Sigara içmek ise böyle bir
davranış hiç değildir.
Sigara içicileri kontrol
altında tutulan kişilerdir, ya da neden bilinmez böyle bir izlenim yaratırlar. İş
hayatında 'kazananlar' ise kontrol altında olan değil, kontrol altında
tutanlardır.
Puro içmeye ise -yalnız
iseniz ya da etrafınızdakiler arkadaşlarınızsa- çok bir itirazım yok. Ancak
bunun da kuralları olduğunu bilmeniz gerekir. Bir üstünüzün hâkimiyet sahasında
pahalı bir puro içmek hatadır. Üstünüz sizin bir kendini beğenmiş, bir züppe
olduğunuzu düşünebileceği gibi, çok paranız olduğu ya da çok para harcadığınız
gibi bir kanaate de kapılabilir. Eğer patronunuz size bir kutlama purosu ikram
ederse, onu hemen yakmak yerine saklayın. Büyük olasılıkla henüz bir zafer
purosu yakmaya hak kazanmamışsınızdır.
XII - Ofis
Partilerinden Uzak Durun
İş ya da ofis partisi diye
bir şey yoktur. İş birliktelikleri sosyal içeriği olan bir
Toplanış olarak
değerlendirilemez. İş iştir. O yüzden asla bir ofis partisine katılmayın. Bir
şey kaybetmezsiniz. Partiyi eleştirerek insanların ve özellikle katılanların
tepkisini çekmeyin ya da fikrinizi yüksek sesle dile getirmeyin.
Sadece gitmeyin. Kibar
sebepler bulun.
Eşinizi de
getiremeyecekseniz şirket pikniklerine ya da yemeklerine katılmayın.
Bu tür eşsiz şirket
aktiviteleri derttir. Katılmak demek, diğerlerinin yapacaklarından da sorumlu
olup, onlarla bir kefeye konulma riskini göze almak demektir.
Yazılı olmayan kural 'katıl, yoksa sevimsiz olursun' veya 'katıl, katılmazsan kızdırırsın'
ise, katılın. Sadece soda alın. Kırk beş dakikadan fazla kalmayın.
Patronunuza sizi davet
ettiği için teşekkür edin ve ayrılın. Size
neden ayrıldığınızı soracak olurlarsa vereceğiniz cevap eşinizle,
anne-babanızla veya nişanlınızla buluşacak olduğunuz ya da doktor veya özel
ders öğretmeninizle randevunuz olduğu olsun.
Partiler, arkadaş ve
dostlarla eğlenilen organizasyonlardır. Klasik deyişi asla aklınızdan
çıkarmayın: "İşi eğlenceyle karıştırmayın."
XIII - Cuma,
'Eee, Neler Yapıyosun Bakalım?' Günüdür
Her Cuma, işte ihtiyaç
duyduğunuz, sizin için önemli birini öğle yemeğine çıkarıp, "Eee, neler
yapıyosun bakalım" diye bir sorun. Bu insanlar genelde aynı departmanda
olmadığınız insanlardır. Bu insanlar makinenin önemli dişlileridir; işinizi
yapmanıza ya da işinizin yapılmasına yardım eden kişilerdir. Satış bölümündeyseniz
büyük olasılıkla satış müdürünün yardımcısı veya kotaları belirleyen ya da fiyatlandırmalardan
sorumlu olan kişidir. Siz pazarlama bölümündeyseniz o üretimde veya
araştırma-geliştirme departmanında bulunan biridir. Siz bir yerde bulundukça bu
tür biri muhakkak olacaktır.
Eğer kime ihtiyacınız
olduğunu bilmiyorsanız, araştırıp bulun. İş dünyası bir makine gibidir. Her
parça çalışmak zorundadır. Bu sebeple her dişlinin yağlanması gerekir. Şirket
içindeki hiyerarşide ne kadar altta bulunursa bulunsun, kime ihtiyacınız
olduğunu bulun ve ona ihtiyacınız olduğunu bildiğinizi ve onu takdir ettiğinizi
bilmesini sağlayın.
Şirketinizde her ay bir
müttefik edinin.
XIV – İş Arkadaşlarınızın Ekiplerini Dost Edinin
Aynı seviyede bulunduğunuz
iş arkadaşlarınız sizin bir sonraki hedef noktanız için en yakın
rakiplerinizdir. Bu nedenle onların takım arkadaşlarının destekleri önemlidir.
Rakibiniz isteyerek veya istemeden sizi tökezleteceği an onların vereceği
destek, işinizin hallolmasını sağlayacaktır. Rakibiniz hakkınızda iyi konuşacak
olduğunda ekibi de onaylayarak dinleyecektir, çünkü onlar da zaten öyle
düşünmektedir. Sizi küçümseyerek yapılacak bir konuşma durumunda ise aynı ekip
içinde bu kez ona karşı güvensiz ve yargılayıcı bir hava doğacaktır çünkü onlar
sizin hakkınızda hiç de öyle düşünmemektedir.
XV - Herkesin İlk Adını Bilin
Birçok insan için, dünya
üzerinde isimlerinin hatırlanıp güzel telaffuz edildiği anki kadar güzel bir
ses yoktur. Herkesin ismini ikinci isimleri ve soyadları ile birlikte öğrenin
ve hepsi hakkında bir şeyler bilin. Ne iş yaptıklarını ve bu işin neden önemli
olduğunu araştırın. Bunu yapabilirseniz, daha önemlisi bunu samimi bir şekilde
yapabilirseniz ve o insanlar bunu bildiğinizi bilirlerse, başarılı olursunuz.
Bunun için en iyi
tekniklerden biri, ziyaretçileri alıp (bir müşteri, iş adayı ya da bir arkadaşınız
olabilir) bir ofis ya da fabrika turuna çıkarmaktır. Bu sayede onları
ziyaretçinizle tanıştırabilir ve bunu yaparken ziyaretçinize bu insanların
şirket için bu denli önemli olan hangi işi yaptıklarını anlatabilirsiniz. İş arkadaşlarınız
bundan çok hoşnut kalacaklar ve kim oldukları ve ne yaptıkları konusunda zaman
ve enerji harcayıp bunu öğrenmiş ve buna değer vermiş olmanızdan dolayı da
kendilerini oldukça önemsenmiş hissedeceklerdir.
XVI - 'Tek Satır - İyi İşti!' Turları Düzenleyin
Belli aralıklarla,
şirkette o an bulabileceğiniz en yüksek makamdaki bir kişiyi, bir şirket turuna çıkarıp departmanınızı
ziyaret ettirin. Tur başlamazdan önce herkes için 3 cm x 5 cm. boyutlarında
küçük bir kart hazırlayıp, kartın üzerine bir -ya da en çok iki- satırla o
kişinin şahsı veya şirketi adına yaptığı bir ilerleme, gelişim veya katkıyı
yazın. Kartları bir ipucu olarak, departmana getireceğiniz
'önemli adama' verin. Böylece
kendisi herkese bizzat ve ayrı ayrı teşekkür edebilecek ve belki de
iltifatlarda bulunabilecektir.
"İyi işti!"
turlarında herkes bir şekilde kazanır. 'Önemli adam', doğal olarak çalışma
arkadaşlarınızın müteşekkir halinden alacağı pozitif elektrikle mutlu olacak,
ama asıl önemlisi kimlerin neler yaptığı konusunda oradan daha da bilgilenmiş
olarak ayrılacaktır. Çalışma arkadaşlarınız ise tanınmak, bilinmekten dolayı hoşnut
ve takdir edildiklerini görmüş olmaktan da memnun şekilde, işlerine çok daha
motive olmuş şekilde devam edeceklerdir. Size gelince, en başta kesinlikle çok
iyi görüneceksinizdir. En büyük karınız ise etrafınızdaki insanlardan
yansıyacak olan olumlu enerji olacaktır.
Şirket içinde kimsenin
böyle bir uygulama yaptığınızı bilmesine izin vermeyin.
XVII - Bir Konuşma Fazla Yapın
Beysbol tarihinin en büyük
vuruşçularından ikisi, Ted Williams ve Joe DiMaggio, tek tek dahi alsanız topa
sopayla diğer tüm takım arkadaşlarının toplamda yaptıklarından daha fazla vuruş
çalışması yapmışlardır. Ticari anlamda başarılı bir telefon prototipi
geliştirmesi için Alexander Graham Bell'in binden fazla deneme yapması gerekmiştir.
Başarılı bir insanla vasat
biri arasındaki farkı santimetreler belirler. Savaşı, satış için bir telefon
görüşmesi fazla yapan satıcı, bir nüsha fazla çıkarabilen fotokopi makinesi,
bir tahta fazla çivileyebilen marangoz, bir anket fazla yapabilen pazar araştırmacısı
kazanacaktır.
XVIII -Kırk beş
Dakika Erken Gelip, On beş Dakika Geç Ayrılın
Eğer şirketinizde birinci
olacaksanız, işbaşı yapma konusunda birinci olmaya çalışmakla başlayın. İşlerine geç gelenler, işlerini
sevmeyenlerdir... Ya da en azından üst makamlar böyle düşünür. Kimse sinemaya on iki dakika geç kalmaz.
Bunun yanında erkenci olmak şirketinizde size her zaman için diğerlerinin
üzerinde bir psikolojik üstünlük sağlayacaktır.
Ofisinizde her gece saat ona kadar kalmayın. Bu etrafınıza işlerinizi yetiştiremediğiniz ya da
renksiz bir özel hayatınız olduğu veya sosyal yaşamınızın olmadığı gibi bir
izlenim verir. Bunun yerine on beş dakika geç çıkın. Bu on beş dakikalarda
kafanızda ertesi gününüzü organize edip masanızı temizleyip toparlayın. Bununla
bile diğer çalışanların yüzde doksan beşinden sonra çıkmış olacaksınızdır ki bu
da 'çalışkan' imajınızı korumaya yetecektir.
İş yaşamınız süresince
karşılaşacağınız, seyahat programları, satış toplantıları, yılsonu hesapları dönemleri
gibi, sizi geç saatlere kadar evinizden uzak tutacak birçok olay vardır. Hiç
olmazsa elinizde olduğu zamanlar ailenize daha fazla vakit ayırın.
Her gün kırk beş dakika
erken, on beş dakika geç demek, günde bir saat demektir. Bu da işgünleri
hesabıyla yılda yaklaşık iki yüz elli saat, bir başka hesapla gün içindeki
çalışma saatleri hesabıyla 31 gün yapar. Yılda bir ay fazla çalışarak
rahatlıkla herkesin önüne geçebilirsiniz.
XIX - Ofisten Evinize İş Getirmeyin
Evde olduğunuz saatler
ailenizi dinlemeniz, bir şeylere bakmanız, plan yapmanız, ilgi alanlarınızı
genişletmeniz ve çocuklarınıza topa vuruş antrenmanları yaptırmanız içindir.
Eğer ofisten sık sık evinize iş getiriyorsanız;
a. Vaktinizi kullanma ve
gününüzü programlama konusunda hata yapıyorsunuzdur,
b. Sıkıcı bir
insansınızdır,
c. Kıymetli iş dışı saatlerinizi heba etmekten
çekinmiyorsunuzdur,
d. Hepsi.
Bir reklam firmasının,
konusunda çok iyi ama her zaman çok meşgul olan bayan müdürü evine devamlı
tonlarca iş getiriyormuş. Bu hanımın, -annesinin her gün yapmaya
mecburmuşçasına başına oturduğu onca fazladan işi üzülerek izleyen- ilkokula
giden kızı bir gün olabildiğince masum bir ifadeyle şöyle demiş,
"annecim senin yerin bir alt kur olmasın?
Yöneticiler için eve iş
götürmek adeta 'olmazsa olmaz' bir iştir. Ama o evlerde, önemsiz notlar ve eski
çağlar tarihi ('aylık raporlar' olarak da bilinir) üzerinde göz gezdirmek
dışında asla gerçek bir iş yapılmaz. İşe üst yönetiminiz açısından
bakacak olursak, eve iş götürmediğiniz
fark edilip (oysa çantanızı getirip götürüyorsunuzdur -ki işini bilen bir
şirkette bunun yeterli bulunacağı
muhakkaktır) size daha çok
proje, işve sorumluluk verilmesine karar verilebilir.
Eh, bu da kesinlikle iyi
bir şeydir.
XX - Sizi Davet Ettirecek Özellikleri Edinin
Her şirkette en tepede bir
cosa nostra, bir özel ya da derin aile bulunur. Kimin
CEO olacağı ve orada ne
kadar kalacağı konusundaki nihai karar bu grup tarafından verilir. Bu özel
gruba davet edilmelisiniz. Yukarıya giden yolda, sırf takdire değer çalışmalar
ve şirketinize yapacağınız değerli katkılar ile çok fazla ilerleyemezsiniz; ya
da belli bir yere kadar ilerlersiniz.
Bunun için yetenekten
fazlasına ihtiyacınız olacaktır. Dairenin merkezindeki grubun ruhunu şekillendiren
vasıf ve karakteristik özellikleri edinmeniz gerekir.
Bu vasıflar genellikle her
şirkette başkadır. Bazı şirketlerde oradaki üyelerin
Tamamı iş hayatlarına satıcı
olarak başlamış olan, görmüş geçirmiş diyebileceğimiz kimselerdir; kimisinde tamamı
zamanında da kayırılmış ve bu sayede çok eskilerden beri süregelen bir
ayrıcalıklı simalar topluluğu olmanın getirdiği avantajları kullanmışlardır;
kimisinde onlar zaten kuruculardır ve en başından beri orada oturmaktadırlar;
kimisinde de hepsi Musevi ya da hepsi
Boston'da yaşayan
Hindulardır; bazen de sadece kurucu ailenin birer üyesidirler.
İçeride kimler olduğunu
bulun. Neden orada bulunduklarını keşfedin. Gerekli özellikleri belirleyin. Bu
özellikler edinilme olanağı olmayan özellikler ise, şimdilik 'dışarıdan'
görünecek birini kabul etme ihtimalleri olup olmadığını düşünün (kabul etmeleri
sık karşılaşılan bir durumdur). Etmeyeceklerine kanaat getirirseniz ve talep
edecekleri özellikler de sizin için bu kadar olanaksızsa, bu şansa sahip
olabileceğiniz bir şirkete geçmeye çalışın.
İçlerine girmeniz ve bunun
için 'onlardan' olmanız gerekliliğini asla unutmayın.
Eğer bir bankanın
tepesindeki yönetim ailesi eski veznedarlardan oluşuyorsa, desteleri dizip
paraları lastikleyeceğiniz bir hizmet süresi geçirmeniz gerektiğini bilin. Bir
yönetim odasında herkes mühendis ise, siz de mümkünse mühendis olun. Eğer
yukarıdakilerin tamamı eski tezgâhlarlarsa, o zaman da hemen birinin çantasını
kapıp taşımaya başlayın.
İçeri davet edilmeden de
bir kurumun CEO'su olabilirsiniz, ama uzun sürmeyecektir. Üç ile beş yıl arası
bir zaman içinde güçlü bir müdür, büyük bir hissedar ya da müdürler konseyinin
etkili bir grubunca, kapının önüne konacaksınızdır.
XXI - Seyahatlerde Üstlerinizle Birlikte Olmaktan Kaçının
Terfi merdivenlerini
tırmanmak için çırpınan birçok insan, şirket üst düzey yöneticilerinden biri
ile seyahat etme ihtimali doğduğunda bunu kaçırılmayacak
-hatta üzerine atlanacak-
bir fırsat olarak görürler. Zannederler ki, asbaşkanı, başkanı, ya da her kim
ise, en son proje başarılarıyla sıkmak ya da ne kadar zeki olduklarını
göstererek eğlendirmek, yukarıya çıkan yolun asfaltını dökecek.
Bunu yapmayın. Kaliteli
üst düzey müdürler yargılarını sonuçlara göre verirler, konuşurken ne kadar
zeki göründüğünüze bakarak değil. Kaliteli üst düzey müdürler aynı zamanda
meşgul de insanlardır ve onların projelerinden birinde çalışmıyorsanız, on
dakika sonra vakitlerini sizin dışınızda her şeyle harcamak isteyebilecek
duruma geleceklerdir.
Bu yolculuklarda zamanınızı
çalışarak geçirmelisiniz. Uçaktaki vakit iş vaktidir,
o yüzden oturduğunuz yerde
yalnız olmaya gayret edin. Eğer üst düzey bir yöneticiyle oturur ve bütün
vaktinizi çalışarak geçirirseniz -ki aslına bakarsanız yapmanız gereken de
budur- bunu onun iyiliği için yaptığınızı düşünebilir. Ya da daha kötüsü, siz
orada çalışırken kendisi uyuklar ya da havayolu firmasının dergisini
karıştırırsa, kendisini haksız yere kötü hissedip sizin üretkenliğinizden
rahatsızlık duyabilir. Eğer aynı uçakta uçmanız gerekiyorsa, farklı bir bölümde
oturun.
Otel vakitleri de aynı
şekilde iş vakitleridir. Üstlerinizle seyahat etme problemiyle karşı
karşıyaysanız, kendilerini sizi yemeğe davet etmeye mecbur hissedebilirler ve
'mecburiyet' söz konusu olduğu sürece bu hoş bir şey değildir.
Onlar da bunu düşünüp sizi
davet etmeyecek olurlarsa bu kez de siz incineceksinizdir. Her şartta, olan
değerli, iş vaktinize olacaktır.
XXII - Yemeklerinizi Otel Odanızda Yiyin
Tek başınıza seyahat
ediyor olmanız gerektiğine ve bütün işgününüzü müşteriler veya diğer şirket
ilişkileri ile geçirdiğinize göre geceleriniz size kalmış
olmalı. Ama eğer bunun
yerine bir iş yemeğine katılmanız gerekliyse yine de biraz çalışmış olmanızda
fayda var. Gece için bir konu belirleyin ve onun üzerine konuşacaklarınızı
hazırlayın.
Geceniz size kaldı ise
yapacağınız, evden, ailenizden ve arkadaşlarınızdan kafaca uzak durup çalışmak
olsun. Akşam yemeğinizi de odanıza isteyin. İşlerinizi yapın. Raporlarınızı
bitirin, araştırma sonuçlarını okuyun, maliyet hesaplarınızı çıkarın, hatırlatmalarınızı
kaydedin, elektronik postalarınızı kontrol edin.
Yemeğinizi odanızda yemek,
zamandan ve paradan tasarruftur. Bireyselliğinizi güçlendirir. İşgününüzü uzatır ve ofis sahanızı genişletir.
Projeleri etrafınıza keyifle yayın, bir yandan bir maça ya da filme arada göz
atarken, yemeğinizin yanına Beaulieu Vineyard'ın cabarnet sauvignon'undan bir
şişe sipariş edin ve bazı işlerinizi bitirin.
Kahvaltınızı da odanızda
yapın. Oda servisini tam söylediğiniz dakikada gelmesi için önceden ayarlamış
olun. Erken kalkın, egzersizlerinizi yapın, giyinin ve çalışmaya başlayın.
Vaktinizi kahvaltı kuyruğunda yüzlerce iş insanıyla harcamayın. Yerel gazeteyi
okumayın. Batı şeridindeyseniz, Doğu Şeridi
Ekspres'i isteyin.
Gününüzü planlayın. Günlük hedeflerinizi belirleyin.
Elektronik postanızı yazın.
Birkaç iş bitirin.
Bir iş kahvaltısına davetliyseniz
ki bunların tadına gerçekten doyum olmaz, bir hedefiniz ve bu hedefleri içeren
bir gündeminiz olsun ve gitmeden önce bunun üzerine çalışmış olun.
XXIII - Uçakta, Arkasını Çevirip Okuyacak Bir Şeyler Aramaktansa
Çalışın
Uçak yolculukları zordur.
Kalabalıktır, telaşlıdır ve bir saniyeniz olmaz. Ama tüm bunlar havaalanında
kalır. Uçuş esnasında kabinde, telefon zili -genelde- olmaz, yine genelde kimse
de kimseyi aramaz. Sizi kimse rahatsız etmez.
İşlerinizi, havada
olacağınız zamanı göz önünde bulundurarak planlayın. Yanınıza aldığınız iş
uçakta koltuğunuzda otururken kolaylıkla halledilebilecek bir iş olsun.
Yanınızda küçük bir tel zımba bulundurun. Yanınızda ofisinize geri yollanmaya
hazır, pulu daha önceden yapıştırılmış geniş bir zarf da getirin. Bunlara
ilaveten birkaç standart zarf ve pul. Böylece bıraktığınız işlerin takibi için
el yazınızla yazacağınız birkaç notu da ayrıca yollama şansınız olur. Her
yolculuk için özel bir 'yapılacak işler' dökümünüz olsun.
XXIV - Bir 'Kişiler Dosyası' Tutun
Büyük, güzel bir adres
defteri veya bir diz üstü bilgisayarı edinin. İşinizdeki ilk gününüzden
itibaren, karşılaştığınız, birlikte çalıştığınız, tanımaya başladığınız her
kişi için bir dosya tutmaya başlayın. Bu deftere (veya bilgisayara) öncelikle o
insanların ne iş yaptıklarını not edin; insan kaynakları görevlisi, marka
yöneticisi, serbest yazar, vb. Bunları yaparken -eğer defter kullanıyorsanız-
insanların sürekli işve numara değiştirdiklerini hesaba katarak kurşun kalem
kullanın.
Düzenli olarak
görüşemediğiniz insanlara (sınıf arkadaşlarınız, eski iş arkadaşlarınız, vb.)
her altı ayda bir, bir not yollayın. İnsanlardan daima kartvizitlerini isteyin.
Böylece karşılığında onlar da sizinkini istemek durumunda kalacaktır ve işte
kayıtlarına girdiniz bile! Kişiler dosyanızı güvenli bir yerde yedeklenmiş
olarak da bulundurun. Bu dosyayı tüm kariyeriniz boyunca kullanın.
Bu işi hayata geçirin.
Kimse bunun sizinkiyle bire bir aynısını yapamayacak veya yapmayacaktır. İnsana
yatırım yapın (bakınız bölüm XXXVIII).
XXV - Notlarınızı Kendi El Yazınızla Yazılmış olarak Gönderin
Kişisel ya da kişiye özel
olmayan iletişim gitgide yaygınlaşıyor. Her yanımız faks, elektronik posta,
değersiz postalar, sesli postalar, sesi yazıya döken bilgisayarlar, uyarı
mesajları, sesli sinyaller, PIN numaraları, ATM'ler, konuşan araba kapıları,
dijital uyandırma sistemlerin gibi, işimiz hakkında bize yapay sesler ve yazıyla
bilgi veren şeylerle dolu. Tebrik kartları bile sizin için önceden hazırlanmış
ve üzeri yazılmış oluyor. Sevgililer Günü kartları üzerine kimse kendi
şiirlerini yazmıyor.
El yazısıyla yazılmış
notlar farklıdır; dikkat çeker. En başta dijital dünyaya karşı bir kavramdır.
Sizi kibar prensiplerin ve düşünceli davranışların insanı olarak etiketler ve farklı
bir yere koyar. Kişiseldir ve o eski güzel yılların bir metodu olmakla
birlikte, hiçbir zaman modası geçmez.
El yazınızla not
gönderebileceğiniz sınırsız sayıda durum vardır. Teşekkür amaçlı, takdir veya
tebrik etmek için, üzüntü bildirmek için, bilgi verme amaçlı, bilinmesi
istenebilecek durumlarla ilgili olarak, 'sunumunuz harikaydı' veya
'çıkarttığınız iş birinci
sınıftı' notlarını düşmek için...
İyi bir kırtasiyeciye ya
da matbaanıza gidin. Üzerlerinde isminiz olan bir kutu
çok iyi kalite kart ve
üzerlerinde adresiniz olan onlara uygun zarf siparişi verin.
Bunları masanızın gözüne
yerleştirip bir kısmını da çantanıza koyun.
Her hafta, el yazınızla
doldurduğunuz bir adet kart yollayın. Haftada bir kart.
Şimdilik... Başlangıç
için.
XXVI - Üstlerinizle Senli Benli Olmayın
Siz ve üstleriniz aynı
işkolunu paylaşan profesyonellersiniz. Arkadaş değilsiniz.
Aranızda, olması gereken
bir çizgi var. Onu geçip senli benli olmayın. Aynı çizgiyi üstlerinizin
geçmesine de izin vermeyin. Birçok insan, üst düzey yöneticilerle kişisel
dostluklar kurmanın akıllıca olduğunu düşünür ve bunun için çaba sarf eder. Toplantıları
kovalar, aynı partilere davet edilmenin yollarınıarar, aynı kulüplere üye olur.
Bu başarılı bir kariyer için iyi bir buluş değildir.
Sadece, olmayan yeteneğe
bir alternatiftir ve bu çok belli olur. Patronunuzu ve onun patronlarını
tanımak için elinizden geleni yapın. Problemlerini, planlarını,
kişiliklerini, şahsına münhasır
davranışlarını, zayıflıklarını, güçlü yönlerini ve her şeyini. Hem iş yaşamında
hem özel hayatında her zaman yardımına koşmaya hazır olun. Ama arkadaşlık
çizgisinde durun. Daha sonra ayrı şirketlere geçecek olduğunuzda arkadaş yine
olursunuz.
Aynı şey, altınızda
çalışanlar için de her zaman geçerlidir.
XXVII - Bir Fili Saklamaya Çalışmayın
Büyük problemler her zaman
su yüzündedir. İstemeden de olsa eğer saklanacak olurlarsa bunun olumsuz sonuçları
çok daha kötü olacaktır. 'Saklayanlar', tek olmadıklarına, suç ortakları da
olduğuna bakılmaksızın her zaman yanar. 'Ortaya çıkaranlar' ise -aynı zamanda
suç ortaklığı edenler dahi olsalar- her zaman güvendedirler. Bir problem, bir
hata, bir aksaklık olduğunu gördüğünüz an, müdürlerinize ve iş arkadaşlarınıza
hiç zaman geçirmeden bildirin.
Bildirmekte ne kadar gecikirseniz
sorunun hayatiyetini o kadar arttırırsınız.
Büyük bir problemi, sizin
için ışıldayan bir fırsata çevirebilirsiniz. Problemi dikkatlice tanımlayıp açıklayın.
Olası hasar ya da zarar ihtimali üzerine tahminde bulunun. Olası senaryoları tarif
edin. Alternatif çözümler sunun. Yardım isteyin. Bu çok önemlidir. Bir başka
çok önemli nokta ise üstünüzün kontrolünde ama bağımsız çalışan ve rapor veren
bir pozisyonda olmaya dikkat etmenizdir. Problemi tarif edin ve çözümüne
eğilirken daha önce o işin içinde değilmişsiniz -ve sorun da bu yüzden bu kadar
büyümüş- gibi davranın. Sorunla aranızdaki bariyeri esnetin.
Watergate, Vietnam,
sürpriz gibi görünen ticari işletme iflasları, hep iyi saklanmış gibi görünen
ama başıboş bırakılan ve felaket derecesinde kötü sonuçlar doğurmuş klasik
fillerdir. Her bir fil, panik ve -bunun devamında gelen-güneşi balçıkla
sıvamaya çalışma hormonlarıyla semirmiştir. Kriz masası yöneticileri, kumdan
kalelerini dalgalardan sakınmaya çalışan çocuklar gibi davranmışlardır. Bir de
Başkan John F. Kennedy'nin Bay of Pigs skandalında nasıl davrandığına bakmak
lazımdır. Çıkmış, halka açık bir şekilde, televizyonda herkesin lafını ağzında
tıkılı bırakarak "benim hatamdı, yüzümüze gözümüze bulaştırdık, sorusu
olan?" demiş ve oturmuştur. Kennedy bu olaydan hiç üzerine dahi gidilmeden
sıyrılmış, aslına bakarsanız bu olay sonrası güçlenmiştir.
XXVIII - Yaptığınız İş Göz Önünde Olsun
Kendinizi satmayı bilin.
Bunu yapmanın yolu, göz önünde bulunan, ne olduğu belli ve anlaşılır olan veya
ucu yukarıda yer alanlardan birilerine ulaşan projeler üzerinde çalışmaktır.
İnsanlardan çözümsüz problemleri öğrenin. Onlar üzerine kafa yorun. Çözümler
düşünün. Bulduğunuzu düşündüğünüz çözümlerin sağlamasını yapın. Çözüm
tekliflerinizi yazıya döküp bildirin ve fikirlerinizin düzenli bir dağıtımını sağlayın.
Asla ne kadar iyi
olduğunuzu anlatmayın. Bırakın bunu yaptıklarınız söylesin.
Referanslarınızı devamlı bir
şekilde arttırın.
Unutmayın:
Ainesi iştir kişinin, lafa bakılmaz.
Harvard Ekonomi Okulu'ndan
Ted Leavitt, "Uygulamaya geçirilmeyen
yaratıcılık
sorumsuzluktur" demiştir. Sonucunda düğmeye basılmayacak
olduktan sonra, fikirler
hiçbir şey değildir.
Kurumlarda o kadar az
insan fikirleri hayata geçirme iradesine sahiptir ki, bunu yapabilenler dikkat
çeker ve aranan insanlar haline gelir.
Sahnede ışığın altında
durun. Üst yönetimlere yapılacak sunumlar, eğitim sınıflarına yapılacak öğretim
hizmetleri ve satış gruplarına yapılacak konuşmalar, ışığın ciddi şekilde
vurduğu yerlerdir. Bunların üzerine gidin ve akıllardan kolay çıkmayacak
performanslar hazırlayabilmek için çok çalışın.
XXIX - İzninizi
Her Zaman Kullanın
Hiç izin kullanmamakla
böbürlenen bir müdür ya biraz aptaldır, ya yetersiz bir yöneticidir.
Çalıştığınız bölümü, işinizi ya da sorumluluk sahanızı öyle bir düzene sokmuş
olmalısınız ki, siz olmadan da sorunsuzca işleyebilsin. Aksi takdirde bırakın
tatili, müşterilerinizi görmek için de seyahate çıkamazsınız.
İzin kullanmanız için, inşacısından
bakılacak olduğunda birkaç sebep vardır.
Eğer doğru yerlerde
bulunursanız size yardım edebilme potansiyeline sahip insanlarla tanışma
şansınızı arttırırsınız. Bu, yaşamın diğer yönlerini, yeni moda
ve eğilimleri,. Ticaret ve
iş dünyasına farklı bir soluk getirecek yaklaşımları gözlemlemek ve tam sözlük
manasıyla ufkunuzu genişletmek için bir fırsattır.
Bir kitap yazmaya
başlamak, fotoğrafçılık çalışmak veya Toscana'da her gittiğiniz restoranda
ayrıbir risotto denemek için en uygun zamandır. Düşünce ve plan vaktidir. Hiç
de önemsiz sayılamayacak bir başka önemli ayrıntıda, planlanmış ve kesinleşmiştir
izin, ayrılmadan önce inanılmaz bir tempoda çalışarak işlerinizi bitirmenizi
sağlar.
İlerideki tatil ve
izinlerinizi her zaman planlayın. Bunların bazılarını kışa denk getirin.
Üstlerinizin, bundan çok önce haberdar olmalarını sağlayın. Hiçbir zaman iptal
etmeyin. Çıkarken hiçbir telefon numarası bırakmayın. Her seferinde değişik
yerler deneyin. Ama öyle veya böyle, sonuçta her zaman gidin.
XXX - Üst
Makamların Ricalarına Daima Olumlu Yanıtlar Verin
Günümüz işletmecilik kitapları
size bunun yanlış olduğunu, her zaman, her şeye 'evet' demenin zaman içinde
sizi iyice kontrol edilebilir bir hale getireceğini söyleyeceklerdir. Ancak siz
üstlerinizden biri sizden bir şey isteyip, yapıp yapamayacağınızı soracak
olduğunda, her zaman 'yapabilirim' deyin. Giriş katındaki çiçekleri sulamanızı
rica edecek dahi olsa, yapın.
Sizden rica edilen şeyi
dikkatlice dinleyin. Çünkü bu kişi sizden, problemin özünü söylemeden bir öneri
istiyor da olabilir. Ama yine de tek ilgilendiği problemin çözülmesidir. İşe
yarayıp yaramayacağını görmek üzere ilk önce onun çözüm önerisini tahmin etmeye
çalışın. Yaramayacak gibiyse, değişik bir çözüme yönelin ve halledin.
İstek ne olursa olsun,
içinde şahsi yaratıcılığınız da olduğunu gösterecek fırça darbeleriyle, ona
beklediğinden daha kısa bir zaman içinde, istediğinden
fazlasını verin.
En iyi işleri kapanlar,
her işin üstesinden gelenlerdir.
XXXI - Patronunuzu Asla Şaşırtmayın
Patronlar sürprizden
hoşlanmaz. Hayatlarında, iş çevrelerinden, müdürlerinden, yöneticilerinden,
kurnaz rakiplerinden ve diğer çalışanlarından kaynaklanan yeterince bilinmez
vardır. Bir de sizden gelecek -iyi veya kötü- bir sürprize ihtiyaçları yoktur.
Bilgilendirilmek isterler. Eğer onların da bir patronları varsa, projelerin son
durumları, son krizde gelinen nokta ve her şey hakkında onlar da onların
sorularına cevap verebilmek isterler. Patronunuz, kontrol kendisinde ve kendisi
de her şeyin en tepesinde görülsün ister. Onu gölgede bırakmanız, ona ve kuruma
yapılacak en büyük saygısızlıktır.
Eğer ona sürprizler yapıp
şaşırtacak olursanız, size güvenmemeye başlayacaktır. Patronunuzun güvenini elde
etmeniz gerekir. Beğenin veya beğenmeyin, o oradadır ve kariyerinizin başları
üzerinde en büyük etkisi olacak kişi de genellikle odur.
Patronunuz, sizi
ilgilendirmeyen şirket olayları ile ilgili olarak sıklıkla daha çok
bilgilendirilir. İyi niyetle yapılmış bile olsa, bunlardan biri olabilecek
yanlış bir tür olayla aynı ana denk gelmiş bir sürprizin getireceği sonuçlar
tam bir felaket olabilir.
Kendinizi patronunuzun
yerine koyun. Sürpriz yok.
XXXII - Patronunuzun Başarısı İçin Çalışın; Hatta Onun Patronunun
Başarısı İçin Daha Bile Çok Çalışın
Terfi gibi bir terfi
alabilmek, genellikle merdivende boş bir basamak gerektirir.
Bunun için yapılacak en
iyi şey patronunuzu başarılı kılmaktır. Ama yerini dolduracak kimse olmadığı
sürece o da terfi yüzü göremeyecektir. Onun başarısı için çalışmak ve üstleri
gözünde onu iyi bir yerlere getirmek onun terfi şansını arttırır ve bunu
sağlayan siz olduğunuz sürece etrafında ulunmasını istediği insan da siz
olursunuz.
Üstlerinden onay almadıkça
patronunuz sizi terfi ettiremez. Patronunuzun patronları için iyi çalışmak,
terfi yollarınızı bu açıdan bakılacak olduğunda daha da açacaktır. Anahtar, her
zaman patronunuzun patronudur. O, kariyerinizle ilk plandaki üstünüzün
ilgilendiğinden daha fazla ilgilenen ve sizin üzerinizde daha büyük etkisi
olacak olan kişidir. Patronunuz orada duran ve hiçbir yere gidemeyecek olan bir
kişiyse bu tanımın önemi daha bile önem kazanacaktır.
Bu insanları başarılı yapmanın
yolu, ihtiyaçlarını ve beklentilerini önceden belirleyip bunlara uygun hareket
etmek ve problemlerini bulup çıkararak çözümler getirebilmek için fazladan
çalışmaktır. Bu insanları daima bilgilendirin. İşinizi her zaman planlanandan
önce bitirin. Küçük bir şey de olsa, ana işinizin yanında her zaman fazladan
bir işdaha teslim edin. Hissettiklerini ve isteklerini, bakışlarından çıkarmayı
öğrenmeye çalışın. Projelerin yapımında ve alternatif önerilerinde, onların
yerindeymişsiniz gibi düşünün. Onların hata yapmasına izin vermeyin.
XXXIII - İyi Bir Patronun Hata Yapmasına Asla İzin Vermeyin
İyi bir patronun altında
çalışmak, kontrolü elinizde bulundurmanıza yardımcı olabilecek olması açısından,
bir şirkette başınıza gelebilecek en iyi şeylerden biridir. İyi bir patron,
yerini alabilmeniz için sizi eğitir ve bir gün terfi aldığında,
siz de pozisyonunuzu bir
üst kademeye taşıma fırsatı yakalarsınız.
İyi patronunuzun, terfi şansını
zedeleyecek bir hata yapmasına izin vermeyin, çünkü bu direkt olarak aynı
ölçüde sizin terfi şansınızı etkileyecektir. İyi patronunuzun, şirketinize
zarar verebilecek bir yanlış yapmasını engelleyin, çünkü bu şirketinizin
kendini geliştirmesini zorlaştıracaktır... Ve şirketiniz ne kadar hızlı gelişir
ve ne kadar verimli çalışırsa, ödüllendirilmeniz için ayrılacak kaynaklar o
derece bol olacaktır.
Eğer patronunuz bir karar
öncesinde daha fazla veriye ihtiyaç duyuyorsa, onun ev ödevini yapın. Eğer bir toplantı
için kendini paralayarak hazırlandığını biliyorsanız onu çok iyi dinleyin ve
herkesin aynı şekilde dinlemesini sağlayın.
Eğer iyi hazırlanmadığını
bildiğiniz bir toplantı ise veya toplantı esnasında sunumunun yetersiz olduğunu
hissedecek olursanız konuşmalarını besleyin.
Olası yanlışı, patronunuzun
şahsı ile ilişkilendirmeyin. "Hata yapıyorsunuz" veya
"Raporunuzda yanlışlar var" gibi cümleler kurmayın. Yanlışı engelleme
yolunuz, "Ms. Mary, bu bütçede bir ihtimal sorunlar çıkabilir. Maliyet
rakamları olması gerekenin sanki biraz altında gibi. Oranlamada saat başına
sekiz dolar yerine on dolar dersek daha gerçekçi bir bütçe olur diye düşünüyorum"
gibi açıklamalar olsun.
Son olarak, kurumun içinde
olsunlar veya dışında bulunsunlar, sizin için çalışan herkese 'hata yapmanıza
izin vermemeleri gerektiğini' söyleyin. Patronunuzun
da bu kuralınızdan
haberdar olmasını sağlayın.
XXXIV - Ayda
Bir Kez Kütüphaneye Gidin
İşyerinizden çıkın ve ayda
bir işgünü veya üç haftada bir olabilir, bir halk veya
üniversite kütüphanesine
gidin. Büyükçe bir masaya kurulup, yerleşin ve
'yapılacaklar'
listelerinizle, projelerinizi planlayın. Detaylarla yoğrulmuş
işlerinizi temizleyin.
Administrivia (Administrivia, işin kırtasiye işleri, maliyet
hesapları, rapor dökümleri
gibi, bitirilmezse büyük sorunlara yol açabilecek ama
bir yandan da hayli
sıkıcıolan küçük, detaylıkısımlarıiçin kullanılan bir
tanımdır.) grubuna giren
işlerinizi bitirin. Gözde büyüyen büyük projelerinizi,
hazmıdaha kolay küçük
parçalara bölün. Kişiler Dosyanızıgüncelleyin. Fikir
Defterinizdeki
notlarınızıtemize çekip toparlayın. Takip hatırlatmalarınızı,
müşteri mektuplarınızıve teşekkür
notlarınızıyazın.
Sessiz bir kütüphanede,
aralarda kesilmemiş, tek bir iyi işgünü, ofisinizde aynı
sürede yapacağınız işin on
katınıbitirebilmenizi sağlar. Bunca işi halletmiş
olmanın verdiği güç hissi
ve cesaret de size önde olduğunuz, kontrolü elinizde
bulundurduğunuz hislerini
getirir, rutin işlerinize dahi çok daha sıkısarılıp çok
daha fazla çalışmanız
konusunda sizi motive eder.
XXXV - Yaşamınıza
Her Yıl Büyük, Yeni Bir Şey Katın
Bir şirketin CEO'su
olabilmek gibi bir makama ulaşabilmek için, genişbakış
açılarına sahip, çok fazla
okumuş, çok değişik türlerde ve fazla sayıda ilgi
alanlarıolan biri olmanız
gerekir. Problemlere ya da işsorunlarınıza çözümler
getirebilmenizin yolu
bazen değişik kültürler, tabiat, müzik, kunduzların su
kenarlarına set yaparken
nelere dikkat ettikleri, spor gibi konular hakkında bilgi
sahibi olmanızdan geçer.
Aynızamanda enerjinizi problem üzerinde
odaklayabilmeniz ve
kendinizi disipline edebilmeniz de son derece önemlidir.
Hayatınıza büyük, sürekli
yaşamınızda olacak ve yeni bir şey eklemek, sizi
şirketinizin
başkanlığıiçin hazırlayacaktır. Yabancıbir dil, Çin yemekleri
tarifleri veya
fotoğrafçılık öğrenin. Bir kitap yazın, orkide yetiştirin ya da
kanarya besleyin.
Piyanoda'Blueberry Hill'i çalmayıöğrenin.
Önünüzdeki on yılda yapmak
istediklerinizin bir listesini çıkarın. Yapmak
istediğiniz hiçbir şey bu
listenin dışında bırakılmasın. Tenis öğrenmek için fazla
yaşlıolduğunuzu
söylediğinizde aslında gelişmek ve alanlarınızıgenişletmek ya
da bir şirketi işletmek
için yeterli kapasiteye sahip olmadığınızısöylemiş
oluyorsunuz. Bunu
yapmayın. Bunun için bile vaktiniz kalmadığını
söylüyorsanız, bunun kaç
katısorumluluk almanızıgerektirecek, çok daha büyük
bir işolan mesleğiniz için
nasıl zamanınız olacak?
Yeteneklerinizi gösterin
ki gelişebilsinler.
XXXVI - Bu Kitapları Okuyun
Belli İnsanlar, Robert
Updegraff
Elmas Tarlaları, Russell
Conwell
Kutsal Kitaplar
Savaş Sanatı, Sun Tzu
Beş Çember Kitabı, Musashi
Miyamoto
Savaşta, Carl von
Clausewitz
Prens, Niccolo Machiavelli
Bartlett Özlü Sözler
Kitabı
Webster Sözlüğü –
Kısaltılmamış Üçüncü Versiyon
Forbes İş Dünyası Özdeyişleri
Kitabı- Yayına Hazırlayan, Ted Goodman
Shakespeare'in Tamamlanmış
Eserleri
Reklamcılık Üzerine, David
Ogilvy
Güneş de Doğar, Ernest
Hemingway
Stili Oluşturan Elementler
- William Strunk ve E. B. White
Huckleberry Finn, Mark
Twain
Ve Thomas Jefferson yazmış
ise herhangi bir şey.
XXXVII - 'Dans Kıyafeti Giyin'
Bilge bir lise müdürü,
ikinci sınıflar balolarında kıyafetler konusunda uygulanmakta olan katı kuralı değiştirmek
isteyen genç bir öğrenci konseyi
başkanına verdiği ret
cevabının açıklamasında şöyle demiştir: "Top oynayacak
gibi giyinirsen top
oynarsın. Dansa gidecek gibi giyinir isen dans edersin". İşhayatında da aynı
kural işler. İşe uygun giyinirseniz, iş yaparsınız.
Bazı yerlerde, bazı şirket
veya sanayi alanlarında farklı kültür özelliklerinden kaynaklanan farklı
kıyafet yönetmelik veya uygulamaları vardır. Bunda bir sorun yoktur; hatta
sorun olmadığı gibi, bunlar hakkında bilgi sahibi olmanızda fayda bile vardır.
Örnek olarak, Porto Riko ve Hawaii'de ceketin iş kıyafeti içerisinde yer
almaması sık rastlanan bir durumdur. Tarla veya bahçe türü iş alanlarında
yöneticiler kimi zaman ayaklarına iş botları ve başlarına sert başlıklar
giyerek dolaşırlar. Kimya alanında faaliyet gösteren bir şirkette en üst düzey
bir müdür dahi yeri geldiğinde koruyucu gözlükler ve laboratuar önlüğü
kullanabilir.
Bunlar kolaylıkla
anlaşılacak ve hak verilecek istisnalardır.
Bizim anlattığımız ise
genel tavır, duruş ve tarzınızdır. Kendinizi her an başkanlığa hazırlayın, her
zaman 'başkan' görüntüsünü çalışın ve unutmayın ki iş kıyafeti bu görüntünün en
önemli parçalarından biridir. Özel terzilere diktirilmiş elbiselere tonlarca
para harcamanız şart değil; bir moda dergisinden fırlamış gibi durmanız da
gerekmiyor. İş yaşamında nasıl giyinmeniz gerektiği konusunda bir kitap satın
alın. Bunlardan istifade edin ve başarılı insanların giyim tarzlarından,
uygulayabilecek olduklarınızı not edin.
XXXVIII - İnsana Yatırımda Cömert Olun
Alanında en iyi olanları
bulun ve ekibinizi onlardan kurun. Çünkü
cezbedecekleriniz, motive
edecekleriniz, eğitecek ve ödüllendirecek olduklarınız, bu insanlar olacaktır.
Tasarruf yolu yalnızca
ücretinin üstesinden gelebileceği insanları işe almak olan şirketler,
sektörlerinde vasata gerilemeye mahkûmdurlar... Tabii eğer zaten vasat bir
şirket değillerse. İşe, her biri 25.000 dolara çalışacak iki vasat insandansa,
60.000 dolar alacak olan tek bir istisnai kişi almak her zaman daha iyidir.
Sadece maddi olarak değil,
insanlara duygusal anlamda yatırım yaparken de cömert olun. İyi iş çıkaranlara,
onlara hep güvendiğinizi, onları takdir ettiğinizi
gösterin, alanlarında
özgürlük, belki işlerinde bir miktar daha bağımsızlık tanıyın, onları
yüreklendirin.
Kurumlarda liderler
bilirler ki işlerin olmasını, yürümesini sağlayanlar insanlardır. Bu basit
gerçeği asla unutmazlar. Ordu olmadan, bir general hiçbir şeydir. Eğer
şirketinizdeki insanlar sizi destekler, size güvenir ve size saygı duyarlarsa
sizi en tepeye kadar iteceklerdir. Ama şirketlerde bu insanlar size ancak sizin
onlara verdiğiniz kadarını geri verirler. Aynalı bir yansıtıcılardır.
Kendilerine güvenilirse,
onlar da size güvenirler. Saygı duyulurlarsa saygı duyarlar. Birçok yöneticinin
başarısızlığının ardında, diğer çalışanların onun samimiyetinden,
dürüstlüğünden şüphe duymaları, görüntülerinin gerisindeki korkularını
sezmeleri ve onu güvenilmez bulmaları vardır. İnsanlar liderlerinde entelektüel,
fiziksel, kültürel ve hatta ahlaki bir takım kusurları bile kabul edebilirler.
Ama insani yönü zayıf bir karakteri asla kabul etmeyeceklerdir.
İnsanları, üç yönlerini göz önünde bulundurarak işe
alın:
Ahlak. İlk
şart.
'Yapabilirim'
diyebilme alışkanlığı. Çok önemli.
Zekâ. Kişi
eğer neleri bilmediğini biliyorsa ya da bir profesörden yüzde on kadar daha
fazla çalışması gerekebileceğinin farkındaysa bu 'zeka' tanımını yeterince
karşılar.
Bu ender insanı bulduğunuz
an, ona fazla fazla yatırım yapmaktan çekinmeyin.
Bunun kesinlikle farkında
olacak ve yatırımınıza karşılık size büyük bir geri dönüşüm sağlayacaktır.
İnsanlar aptal değildir.
Para kaybetmek, yanlış yapmak veya düşman kazanmak için iş yapıyor olmadıkları da
ortadadır. Tüm istedikleri küçük, akıllı bir yatırımdır.
XXXIX - Çalışanlarınıza Hak Ettiklerinden Fazlasını Verin
Bir kişi, saati 5.00
dolardan çalışması gerekiyorsa, bunu kesinlikle biliyordur.
Eğer ona 4.75 vermeye
kalkarsanız, bu size tasarruf ettiğiniz miktarın yüz katı tutarında bir
sabotaja patlar. Kendini aldatılmış hissedecektir. Fazladan bir santim
gitmeyecek, fazladan bir saat çalışmayacaktır. Sizi adaletsiz ücreti için
manen, hatta fiziksel olarak veya ekonomik açıdan cezalandırmak için bir yol
muhakkak bulacaktır.
O kişinin ücreti 5.00
dolar olmalıysa ve bu herkesin bilebileceği bir şey ise, ona
5.75 ödeyin. Ona olan
güveninizi boşa çıkarmamak için, size o 75 cent'in maliyetinin çok üzerinde bir
üretim ile dönecektir.
Dar görüşlü yöneticiler
bunu kavrayamazlar. Maliyetleri minimumda tuttuklarını düşünürler. Onlara göre
bu insanlar o işlere sahip oldukları için mutlu bile olmalıdırlar. O
insanların, maaşları kadar etmedikleri gibi bir yargıları vardır. Aslına
bakarsanız, herkes için söylemek yanlış olacaksa da, herkesi tek tek
inceleyecek olursanız, maaşları ölçüsünde ürettikleri şüpheli olan bireyler yok
değildir ve bunlara en alt kademeden en üste kadar her yerde rastlanabilir. Ama
bu durumda yapılacak olan yine bunu bir saptama olarak bırakmak değil, o
insanlara yol vermektir, çünkü onların maaşı gerçek çalışanların hakkı olan
paralardan ödenmektedir. Bu şekilde boşa çıkacak miktarlar, gayet güzel
diğerleri arasında bölüştürülebilir.
Çalışan maliyetlerini
düşürerek para arttıramazsınız. İnsanlar bir katma değer, yatırım sermayenizi
yatırıma cevap vererek arttıran bir kıymettir. Onlardan para kazanırsınız;
kaybetmezsiniz. Bir banka hesabınızdaki yatırımınızdan kazandığınız faizi
arttırmak için -yatırım hesabınızdaki anaparaya düzenli olarak ekleyeceğiniz miktarı
azaltmak anlamına gelecek şekilde- masrafları kısar mıydınız? Tabii ki
yapmazdınız. Anaparanız ve dolayısıyla yatırımınızı arttırırdınız.
Vasatın çok üzerinde,
normalde yapacakları işten daha fazlasını çıkaran ve daha az sayıda insan
çalıştırmak, aynı miktara ya da daha azına çalışan daha çok
sayıda insandan daha
iyidir.
XL - Durun, Bakın ve Dinleyin
Başkanlar derinlemesine
düşünebilen insanlardır. En büyük silahları, ağızdan bir çırpıda çıkabilecek
sözler değildir. Düşünürler, tartarlar, tekrar düşünürler,
gözlemlerler, araştırırlar
ve dinlerler. Durup bir bakarlar. Yanlış şeyi söylemeden önce, dururlar. Anlık
kararlar almadan önce, dururlar. Zehirli mektubu göndermeden önce, dururlar.
Durumu biraz daha gözden geçirip biraz
daha dinlerler.
Bir başkan olmak
istiyorsanız, 'durup, bir bakma ve dinleme' sanat ve yeteneğini çalışmanız
gerekmektedir. Dinlemek, özellikle saldırgan yapılı, enerjik ve tez canlı
insanlar için çok zordur. Her an 'alıcı' durumuna geçebilmek için kendinizi
eğitmelisiniz. AynıSir Arthur Conan Doyle'un Sherlock Holmes'unun, havlamayan
köpeği duyduğu gibi, söylenmeyeni duyabilmelisiniz. Gözler, kaşlar, ifade,
eller neler diyor, dinleyebilmelisiniz. Müşterileri, tedarikçileri, satıcıları,
müdürleri, iş arkadaşlarını, müşteri olmayanları, rakipleri, herkesi
dinleyebilmelisiniz.
Dinlemek öğrenilebilir.
Çalışılabilir. Biri konuşurken, yaptığınız işi bırakın, ona bakın ve dinleyin.
İyi dinleyiciler harika konuşma arkadaşları kabul edilirler.
Dinleme bilgelik ve zeka
ile açıklanır, onunla eş tutulur.
Dinleyin, dinleyin ve
dinleyin.
XLI - Şirketinizin Vatansever Bayraktarı Olun
Eğer mevcutsa,
şirketinizin hisselerinden satın alın.
Makul özelliklere sahip
olduğu sürece, sadece şirketinizin ürünlerini satın alın ve ailenize ve arkadaşlarınıza
da şiddetle aynı şeyi tavsiye edin.
Şirketine güvensizlik
ancak kaybetmeye mahkûmların bir özelliği olabilir, geleceğin başkanlarının
değil.
Eğer şirketinize başkan
olmak istiyorsanız, kendinizi bütünüyle şirketinize ve onun ürünlerine ya da hizmetlerine
adamalısınız. Şirketinizin ideallerini bilmeli, anlamalı ve onlara
inanmalısınız. Şirketinizin kültürünü kişiliğinize uyarlamalı ve onu tekrar
şirketinize katmalısınız. Bunu, hatırlamak için özel bir çaba göstermeden,
açıklıkla ve bir karşılık beklemeden yapabilmelisiniz.
Eğer mümkünse ürünleri kullanmalı
ve çevrenize bıkıp usanmadan reklamını yapmalısınız.
Ürünlerinin yüksek
kalitesini, yüksek sesle, mahcup olmadan dile getiremeyecekseniz, sabah
yataktan kalkıp da o firma için işe gitmeyin. Sigara içmenin güzel bir şey
olduğuna inanmıyorsanız, silah taşımıyorsanız, şampanya sevmiyorsanız, yoğurt
yemeyen biriyseniz, bu ürünlerden birinin üretiminde faaliyet gösteren bir
şirkette çalışmayın.
XLII - 'Bilgi Boşluklarını' Bulun ve Doldurun
İş yaşamında, cümleye
"sanırım..."/'inanıyoruz ki..." veya "benim fikrim şudur ki..."
diye başlayan birini duyduğunuz ya da gördüğünüzde bilin ki bahsettiği konuyu
ya da konu hakkında bir şeyleri bilmiyordur. Bilmediğiniz ve şirketinizin de
bilmediği noktaları bulup çıkarın ve tanımlayın. Bunlar 'bilgi -veya veri boşluklarıdır'.
Birbirlerinden başka
kimseyle konuşmayan, ofisinin dışına dahi çıkmamış ama şirkette bir şekilde
parlak bulunan insanların akıllı cümlelerinin sizi yanlış bilgilendirmesine
izin vermeyin. Siz' gerçeklerin peşinde olun. Müşteriler ve kullanıcılarla
konuşun.
Doğal olarak her şeyi
bilen biri olamayacağını bilen ama gerekli bilgilere ulaşmak için çok çalışmaya
hazır ve istekli insanlar, başarılı olurlar.
XLIII - Ev ödevi, Ev ödevi, Ev ödevi
İş yaşamında, birçok insan
asla gerçekten çok çalışmaz. Sözde meşguliyetler ve
telaşlı koşuşturmalarla
yoğun biri izlenimi yaratmaya çalışırlar. Raporlar okur, toplantılara girer
çıkarlar, uzun uzun hatırlatmalar yazarlar, formlar doldururlar ve zaman
harcarlar. Bu 'sallanan sandalye' sendromudur -bir dolu hareket ama alınan
sıfır yol.
Çalışkan olanlar da aynı zamanı
sarf ederler ama onu daha yoğun ve akılcı kullanırlar. Zor işleri yaparlar. Ev
ödevlerini bitirirler. Gerçekleri çıkarırlar. Bir işi bitirmek için neler yapmaları
gerektiğini çalışırlar. Bir işin can alıcı detayları üzerine giderler. Ortama
hakim biçimde seçenekleri değerlendirirler. Ancak hepsinden önemlisi,
düşünürler. Kurcalarlar.
Sallanan sandalyeli
arkadaş, sekiz bölümü, yedi saatte, on sefer okuyarak 'tarih dersi sınavına'
hazırlanır. Ev ödevini seven ise, o bölümleri parçalara ayırır,
içindeki bilgilerin bir
sentezini oluşturur ve aynı sayıdaki bölümü aynı sürede
ezberler, projelerde başarılı
olmak, düşünülenin aksine, çok büyük coşkular yaşatmamalıdır. Ev ödevleriniz
olası başarıyı çoktan garanti etmiş ve sizi o ana hazırlamışolmalıdır.
XLIV - Asla Paniklemeyin. . . Yâda Kendinizi Kaybetmeyin
Şartlar ne olursa olsun, serinkanlı kalmak kadar bir
insana bir diğeri karşısında üstünlük sağlayan bir şey daha yoktur.
- THOMAS JEFFERSON
Öfke nöbetleri, yerinde
duramamazlık, akıllıca durmayan ani kararlar, suçlamalar ve korkakça
davranışlar, hep panik belirtileridir. İyi başkanlar paniklemezler.
Bu tür krizler yaşamazlar.
Kendilerini kontrolde tutarlar ve bu sayede durumun kontrolünü de ellerinde bulundurmuş
olurlar.
İyi şarap üretmekten
bahsediyorsak, herhalde en dikkat edilmesi gereken zaman aralıklarından biri
ezme işlemlerinin yapıldığı bölümdür. Birkaç haftadan oluşan bu kısa zaman
dilimi içerisinde, kullanılacak üzümler seçilir, kalite kontrolünden geçirilir,
onay görür veya elenir ve nihayetinde şarap haline gelecek sularının çıkarılması
için onaylananlar ezilir. Ezme süreci esnasında yapılacak hata veya verilecek yanlış
kararlar, zarar görmüş bir itibar, düşürülmüş fiyatlar ve dolayısıyla azalan
kârlar gibi tüm rekolteyi son derece kötü etkileyecek sonuçlar doğurabilir.
Bundan birkaç yıl önce,
çok ünlü bir şarap firmasının bağlarında, ezme sürecinin tam ortasında, şirketin
başkanı, müdürlerinin çaresiz bir ses tonuyla verdiği haberi aldı. Şarap
eksperleri istifa etmişti. Başkan için muhtemel zararı tahmin etmek hiç de zor
değildi, ama soğukkanlılığını kaybetmedi, bir süre düşündü ve sordu,
"Eksper istifa etmiş
değil de, ölmüş olsaydı ne yapardınız?"
Müdürler, "bilmem
kimi şarap eksperi yapardık" dediler.
Başkan cevap verdi,
"Yapın o zaman".
Bunun üzerine işbaşına
getirilen yeni şarap eksperi, şirket geleneğini ve bu zorlu görevi 15 yıl
boyunca sürdürdü.
İşten biri size hakkınızda
hak etmediğiniz bir eleştiri getirirse, cevap vermeyin; gülüp gülemeyeceğinizi
düşünüyorsanız, evet, gülmek de güzel seçeneklerden biri olabilir. Sizin
tarafınızda olanlar da en az sizin kadar sinirlenmiş olacaklardır.
Sizi eleştiren ise, sizin
ortam üzerindeki kontrolünüzü hissedecektir. Bunun dışında kalanların
hissedecekleri ise sizin bu üstünlük kavgasının dışında ve daha üzerinde bir
yerlerde olduğunuz olacaktır. Sinirlenmeyin. Öfkenin haklı bir
tepki görülebileceği yerde
bile, olan biteni izleyenler için rahatsızlık verici olan haksızlığı yapan
değil, öfke ve hiddete kapılanın görüntüsüdür.
Paniğe kapılmama konusunda
kendinizi eğitin. Kendinize soğukkanlılığınızı kaybetmemeniz için telkinde
bulunun. Karar vermek için 10 saniyeniz varsa, bunun dokuzunu düşünmeye ayırın.
XLV - Dilinizi Yazılı ve Sözlü Olarak Yalın ve Hatasız Kullanabilmeyi
Öğrenin
İletişimi öğrenmeniz
lazım. İfade gücü kuvvetli biri olmanız lazım. İş hayatında, yetersiz iletişim
ve hatalı anlatım yüzünden, diğer sebepler yüzünden kaybedilenin çok daha
üzerinde para ve vakit kaybediliyor. Reklamlarla her yıl milyarlarca dolar har
vurulup harman savruluyor. Yanlış ve gereksiz işler verilerek, çalışanların
milyarlarca saati sokağa atılıyor. Okunmayacak milyarlarca sayfa yazı yazılıyor.
İş ilişkilerinde ifadeler
açık, eksiksiz ve tamamıyla anlaşılır olmalıdır. Özellikle iş yaşamında, hem
yazılı hem sözlü olarak, direkt konuyu hedef alan ifadeler seçin. Uzun, sıkıcı,
süslü ve teknik terimlerle dolu iletişimler kesinlikle yer ve zaman kaybıdır.
Çalışanlarınız bir şeyi
doğru anlamayacak olursa, doğru da yapamayacaklardır.
Neler yapılacağı konusunda
birbirinizi karşılıklı doğru anladığınıza emin olana kadar, ihtiyaç olduğu
kadar zamanı harcamaktan çekinmeyin. İş dünyasında iletişim üzerindeki ironi,
değişen bir şey olmamakla birlikte, iletişimler esnasında iletişimin eksikliği
üzerine çok fazla konuşulmasıdır. İyi iletişim zor iştir. Dinleyici veya
okuyucuya hassasiyet gerektirir. Bu kişi veya grubun ihtiyaçlarını, karakter
yapılarını, ne kadar vakitleri olduğunu ve dikkat edilmesi gereken diğer
öncelikleri, bilgiyi alış alışkanlıklarını ve eğitim seviyelerini
anlayabilmenizi gerektirir.
Sağlıklı bir iletişim için
şu maddelerin rehberliğinde ilerleyin:
Mektup ya da
hatırlatmanızın gerçekten gerekli olduğundan emin olun.
İletişim talebinizin belli
bir konu ve amacı olsun.
Mümkün olan en basit
konuşma ya da yazı formunu seçin.
Ev ödevinizi yapmış ve tüm
bilgileri edinmiş olun.
Aklınızdaki tüm
maddelerin, önceden bir müsveddesini (Müsvedde, asıl taslağa geçilecek olan tüm
nokta, fikir ve bilgilerin toplandığı yazılı çalışmadır. Bu çalışmayı
sıralamaya, düzenlemeye çalışmayın. Bu bir başlangıç enstrümanıdır.) çıkarmış olun.
Vereceğiniz mesajın
üzerinde önceden düşünün.
Bir 'sıfır taslak' (‘Sıfır
taslak' ilk denemenizdir, daima tekrar yazılır ve kısaltılır.) çıkarın.
Bir 'birinci taslak'
çıkarın.
Tüm yazdıklarınızı tek bir
sayfada toplayacağınız 'final taslağı' için, yazdıklarınızı acımasız bir
ayıklama işlemine tabi tütün.
Hitap ettiğiniz grubun
anlayabileceği bir dil seçin.
Kazandıran bir kural: Üç saat düşünün, bir saat yazın.
XLVI - Herkese Kendisinin Özel Olduğunu Hissettirin
İnsanlar sadece insanlar
değillerdir. Hepsi ayrı birer bireydir. Anneler, babalar, futbol antrenörleri,
hayır işlerinde çalışanlar, gönüllüler, öğretmenler ve daha binlercesinden
oluşan bireyler. Takdir edilirlerse çok iş yapabilirler, motive edilip,
yaptıkları iş karşılığında bir teşekkür alırlarsa daha da fazlasını yaparlar.
Mükemmel yöneticiler,
çalışanlarına,
Soru sorulduklarını,
sorgulanmadıklarını...
Az değil, fazla maaş
verildiğini...
İncelendiklerini, gözetim
altında tutulmadıklarını...
Personel değil, insan
olduklarını...
Yapılması söyleneni değil,
yapılması güzel olanı yaptıklarım...
Parçayı çalan enstrüman
değil, parçanın kendisi olduklarını...
'Çalışmış bitirmişler'
değil, 'çalışanlar' olduklarını... Bir maliyet değil, katkı olduklarını... Hem
ihtiyaç duyulan, hem sözü dinlenen kişiler olduklarını, hissettiren kişilerdir.
XLVII - Aferin Diyen Olun, Aferin Alan Değil
Yapacakları işler için
herkese 100 puan verdiğinizi düşünün. Eğer emrinizde çalışan beş kişi varsa ve
her biri 100 puan ediyorsa, siz elinde beş yüz puan bulunduran veya dağıtacak
yüz, iki yüz, üç yüz değil, beş yüz puanı olan birisiniz demektir. Olay budur.
Bu bir bina inşa etmek
gibidir. Yüz puan temeli atan adama, yüz puan çatıyı yapana, yüz puan elektrik
işlerini bitirene. Müteahhit ise kullanılacak malzemeyi tedarik eder. İş bitmeden
ona kimse puan vermez.
Alt kadrosu olan birçok
müdür bunu anlamaz. Sanırlar ki ekipleri iyi işler başarınca kendileri gölgede
kalacak veya ikinci plana düşecekler. Aferinden biraz da kendilerinin pay
almaları gerektiğini düşünürler; özellikle de binanın o harika çatısı için
örneğin. Böyle olunca da çalarlar. Emeği çalarlar. Patronlarına veya diğer
üstlerine, iş arkadaşlarına, hatta o işi yapan adamın kendisine, bunun
kendileri sayesinde olduğunu anlatırlar.
Aferin hırsızları
güvensizdirler, dürüst olamazlar ve bu yönleriyle herkes tarafından bilinirler.
Ne kadar zeki olurlarsa olsunlar sonunda hepsi yakalanıp, ortaya çıkarılır. Onu
ilk fark edip ortaya çıkaranlar ise altında çalışanlar olur.
Sonra da yavaş yavaş da
olsa, sırayla kurumun geri kalanı. 'Aferin'
veren olun, peşinde koşan değil. Bu şekilde tanınmak, diğerlerinin sizi aldığı
işleri bitiren, altında çalışmaya değer ve kendisi için çalışmaya değer biri
olarak tanımasını sağlayacaktır. Fark edileceklerine ve takdir göreceklerine
olan güvenleriyle, ekibinizin ne kadar çok çalışacağı ise ortada olan bir
gerçektir.
XLVIII - Sürpriz
Ödüller Verin
Eğer biri normalde rutin
sorumluluk alanlarından birine girmeyen bir iş
üzerinde sıra
dışıdenebilecek bir işçıkarırsa, onu ödüllendirin. Bunu yaparken,
şirketinizin ödüllendirme
yönetmelik ve politikalarının buna izin vermesini
beklemeyin. Zaten
vermeyecektir de. Tüm diğer şirket
politikalarıgibi,
ödüllendirme de ortaya
bir şeyler çıkarma şevkini köreltmek üzere
tasarlanmıştır.
Ödüllendirme sisteminiz
için bir kriter koymayın. Hatta bir ödüllendirme
sisteminden dahi
bahsetmeyin. Bu etrafta sorun yaratacak
kadar çok
duyulabilir. Düzenli bir
ödül uygulamayın. Yılın farklıdönemlerinde farklı
miktarlar deneyin.
Sizin için çalışan herkes
bilecek ki, üstün bir işçıkaracak olduklarında şimşek
çakabilir. Bu yüzden
şanslarınıarttırmak için hepsi çok çalışacaktır.
XLIX - Lütfen, Herkese Karşı Kibar Olun
İnsanlara karşı her zaman,
en yüksek terbiye standartlarına sadık kalın. İnce olun. Seviyeyi asla düşürmeyin.
Patronluk taslamayın. Bir başkasının ofisi veya arabasında sigara içmeyin.
Toplantılarda veya yemeklerde de sigara içmekten kaçının. Küfür etmeyin ve
küfürlü kelimelerden uzak durun. Ayaklarınızı ofis mobilyalarının üzerine
koymayın. Çantanızı toplantı masasının üzerine bırakmayın. Ofisinize,
başkalarının ofislerine, satıcılarınızın arabalarına ve tüm şirket mallarına
kendi eşyanızmış gibi davranın.
Randevularınıza her zaman
dakikası dakikasına uyun. Satıcıları veya ziyaretçilerinizi lobide bekletmeyin. İnsanları telefonlarda da bekletmeyin.
Başkalarının zamanlarına
karşıda duyarlı olun... Sadece kendinizinkini değil, onlarınkini de harcamayın.
Özellikle altınızda çalışanların vakitlerini, sırf buna hakkınız olduğunu
düşünerek yok yere sokağa atmayın. Nezaket her zaman kazandırır.
Acele etmeden ve anlaşılır
şekilde, kendinizi, eşinizi ve yanınızda bulunanları her zaman tanıtın.
Şirketinizde sizin altınızda çalışanları veya genel manada daha aşağı
mevkilerde olanları, her zaman üst makamlara tanıtın. Her zaman 'lütfen' ve
'teşekkür ederim' deyin.
L - İnsanları
İyi Hissettiren On Söz
Kendilerini ve işlerini
seven ve sayan insanların, şirketlerine katkılarının yüksek olacağı muhakkaktır.
Bu durumda, sizin için çalışan, sizinle çalışan veya size yakın çalışan
kişilerin sizi kendilerinden önde tutacağı da bir başka gerçektir. Bu insanlara
söylenecek her güzel söz onları iyi hissettirir. Ancak sözlerinizde kesinlikle
samimi olmanız ana şarttır.
Aşağıda sıralayacaklarımızı çalışın ve sık sık kullanmayı
unutmayın:
1. "Lütfen"
2. "Teşekkür
ederim" (İyi bir yöneticinin karşısına, teşekkür etmek için, günde yirmi
kez bir sebep çıkar).
3. "Muhasebe
Servisimizden Larry Kessler'ı hatırlıyorsunuz tabii ki, öyle değil mi"
(Üst makamlara, bir çalışanı takdim ederken).
4. "Bu yaptığın,
kesinlikle birinci sınıf bir işti".
5. "Gösterdiğin
gayreti takdirle izliyorum".
6. "Senin hakkında
sadece iyi sözler duyuyorum".
7. "Senin bu takımda
olmandan çok memnunum".
8. "Yardımına
ihtiyacım var".
9. "Bunu kesinlikle
kendin kazandın ve hak ediyorsun da".
10. "Tebrik
ederim".
LI - Şan Şöhret İşin Pis Kısmını Yapmadan Gelmez
Mezuniyetler, terfiler,
kupalar, takdirnameler, 'Yılın Satıcısı' ödülleri, 'Başkanın
Kulübü' üyelikleri ve
bunun gibi onurlar, şan ve şöhreti simgeler. Koridorun en sonundaki ofisler ve
büyük paralar da yine şan ve şöhretin birer parçasıdırlar. Bunlar iş dünyası başarılarının
gözle de görülebilen parçalarıdır. Ancak başarıyı getiren unsurlar bu kadar
görünürde değillerdir. Sahne arkasında yatan büyük emeği ve işin daha öncesinde
görülen pis kısmını birçok kişi görmez, anlamaz ve değerini de bilmez. Zaten
birçoğu böyle bir safhadan da geçmemiştir.
Başarıyı getiren ve bu
ödülü ile asıl olan, bu pis işlerdir. Şanın şöhretin muzaffer görüntüsünün
ardında ev ödevleri, erken başlanan günler, evden uzak hafta sonu seyahatleri,
kontrol üzerine kontroller, denemeler, yanılmalar, santim santim ilerleme
kaydedilen sonsuz gibi görülen saatler vardır.
İşin 'pis' kısmına kimse
bayılmaz. Ama bu kadar uzağında durursanız, zafer de gelmeyecektir, şan da,
şöhret de.
LII - Kes, Biç, Dene
İş dünyasında, başarısız
denemeler öyle büyük para kayıplarına yol açarlar ki, binin üzerinde çalışanı
olan hiçbir başarılı şirket, 'yeni fikirler' riskini göze almak istemez. Tüm
kurumlardaki tüm çalışanların belki yüzde doksan yedisi, değişimlerden ve yeni
fikirlerden korkarlar. Ama yeni müşterileri yaratanlar yeni fikirler ve yeni
ürünlerdir ve bir şirketin hayatiyetini sürekli kılan ve kimi
zaman kurtuluşunu sağlayan
kaynaklar da onlardır.
Yeni ürünler yaratma
süreci sıkıcı, zor ve şirket politikası her ne olursa olsun hemen hemen daima karşı
kutupta olmayı gerektiren bir durumdur. Amerikan şirketlerinde çalışan bir
fikir işçisi olmak çok rastlanan bir durum değildir ve -belki de bu yüzden-
müdür ve yönetici heyetlerinin aradığı özelliklerdendir.
İlk denemede kusursuz
çalışan çok fazla şey yoktur. Büyük romanlar ve Broadway oyunları bir müsvedde
sonra basılmış değillerdir. Yeni ürün geliştirme çalışmaları, yanlış yollardan
ve çıkmaz sokaklardan oluşan bir labirenttir.
Fikirlerin, hayata
geçirilebilir hale gelebilmeleri için kesilip biçilmeye, tadilattan geçirilmeye
ve üzerlerinde oynanmaya ihtiyacı vardır.
İyi fikirlerin elinden
tutun. Üzerine az bir şey harcayın, çok değil. Daha embriyo safhasında büyük
paralar riske etmeyin. Yorum alın. Kavram üzerinde olabildiğince çalışın. Hedef
kitlenin ihtiyaçlarını karşılaması için gerekli tadilatları yapın. Hepsinden
önemlisi, o imiş bu imiş hiç fark etmez, 'bir şeyler deneyin'. Konuşmalar
yapmayın, toplantılar düzenlemeyin, hatırlatmalar yazmakla uğraşmayın; bir
şeyler yapın! Bir reklam sloganı, bir prototip, bir proje geliştirin; numuneler
çıkarın. Sonra üzerinde biraz daha oynayın, çok az tadilat daha ve bir prova daha
yapın. Eğer kötü bir fikirse kendini buralara kadar dahi gelmeden belli
edecektir. Hemen bırakın. Ama ya iyi bir fikirse? İşte o zaman elinizde kendi
şirketinize satabileceğiniz bir şey oldu demektir. Bu durumda riski de, yatırım
miktarlarındaki artışı da, yönlendirecek olan siz olacaksınızdır.
LIII - Acele İşe Şeytan Karışır
Agresif, kendinden
haddinden fazla emin, daha birinin ateşi soğumadan jet hızıyla verdiği öbür kararını
duyuran, tez canlı yönetici tipi olmanın, takdir
edilip, çok büyük saygı getireceği,
bir iş dünyası mitinden başka bir şey değildir.
Kararlar, küçük
dokunuşlarla değiştirilebilecek veya düzenlenebilecek gibilerse, ya da misal,
fabrika içinde çıkan bir yangın gibi, olayın büyüklüğü ve ciddiyeti gereği
belli bir zaman dilimine sığdırılması gereken bir karardan bahsediyorsak, bu
stil iş görebilir. Ama sırf 'süratli alınmış olsun' diye alınan kararlar,
risklidir. İki tür karar vardır; dönülebilir ve dönülemez kararlar. Aradaki farkı
bilmek, iyi bir yöneticinin sahip olması gereken ilk vasıflardandır.
Dönülebilir kararlar, etkileri yıkıcı olmadığı için ve yanlış olmaları
durumunda tekrar masaya yatırılabilecek olmaları ve buna zaman bulunabilmesi
sebebiyle, değiştirilebilecek olan ve nispeten hızlı alınabilecek kararlardır.
Ancak şirket dönülemez kararlarla, onları dönülemez yapan şartlar ve şekiller
eşliğinde yaşamak zorundadır.
Çalıştığınız şirkette kararları
dönülebilir ve dönülemez yapanlar nelerdir, bunları öğrenin. Aşağıda,
dönülebilir kararlara örnek teşkil edebilecek bazı başlıklar bulabilirsiniz.
Ofis düzenlemeleri
Reklam dönemleri
Fiyatlandırma
Bir karar vermeme
Komite görevleri
Şirket politikaları
Sigorta şirketinin seçimi
Telefon servisleri
Şimdi görecekleriniz ise
genellikle dönülemez kararlardır:
Marka isimleri
Kökten şirket alımları
Üst Düzey Yönetici
seçimleri
Bina seçimleri
Bilgisayar sistemleri
Dönülebilir kararlarınızda
olsun, seri olmanız gereken anlarda olsun, hızlı olmanız gereken anlar da
çıkabilir. Hızlı karar verebilmek için ise her zaman hızlı düşünmek ve hızlı
çalışmak zorunda olduğunuzu unutmamalısınız.
LIV - Işığında İyi Bir Şeyler Yakaladığınız Ateşe Bütün Kömürü Boşaltın
Işığında iyi bir şeyler
yakaladığınız ateşe, bulduğunuz şeyin ne kadar sıradan, eski ya da denenmiş
olduğuna bakmaksızın, bütün kömürü dökün. Büyük problemi çözen başarı
formülleri her zaman yok satan ürünü geliştirmeye çalışmaktan geçmez. Bir
ticari teşekkülün finansal hedefi, hissedarlarına kayda değer bir getiri
sağlamaktır. Bunu da müşteri ve kullanıcılarınızın ihtiyaçlarını belirleyip,
buna göre üretim yaparak veya hizmet vererek ve tüm bunların yanına karlılık hesaplarını
ekleyerek gerçekleştirirsiniz. Müşterileriniz çıkardığınız işi beğenirse, onu
değiştirmeyin. Etiketi, içeriği, ismi, fiyatı, reklam kampanyası ve sloganını ya
da onu başarılı kıldığına inandığınız her ne var ise onu, asla değiştirmeyin.
Disney şirketinin iyi yakaladığı
bir şey vardır. Mickey Mouse, ilk kez bundan elli yıldan uzun bir süre önce
sahne almıştır. Sonrasında, Mickey Mouse'un bir fenomen olmaya müsait
çekiciliğini fark eden Disney, bir Amerikan ikonu yaratmak üzere inanılmaz bir
yatırıma girişmiştir. Bugün ise Mickey Mouse,
Çocukları Disney World'ün
kapısında karşılayan, kendi alanının kitap ve filmlerinde başrolü oynayan,
oyuncaklarından gözlüklerine kadar her ürünü satılan ve Disney satış
mağazalarının yıldızı olan bir kahramandır.
Procter & Gamble'm
insanlara anlatmaktan asla vazgeçmediği ise, ürettiği Ivory sabunlarının
içeriğinin 'yüzde 99.44'ünün katkısız doğal malzeme' olduğudur. Aslına
bakarsanız P&G, bu sloganı yüz yılı aşkın bir zamandır kullanmaktadır ve
Ivory sabunlarıo zamandan bu yana Amerika Birleşik Devletleri'nde en çok satan
sabunlardan biri olmaya devam etmektedir.
Daha başarılı olacaksınız
düşüncesiyle formülü değiştirmeye kalkmayın. Aksine, ateşi körükleyin.
LV - Parlak
Fikirlerin Kendilerine Önem Verin, Kaynaklarına Değil
Her zaman fikirlerin
arayışında olun. Kaynaklarına ve kimlerden çıktıklarına karşı ise tamamen
kayıtsız kalın. Müşterilerden fikir edinin, çocuklardan veya rakiplerinizden
fikir alın, diğer iş dallarından insanları, bindiğiniz dolmuşların şoförlerini
dinleyin. Bir fikri kimin bulduğunun önemi yoktur. Önemi olan, onu kimin
uygulamaya koyduğudur. Birçok müdür bunu anlayamaz.
Yaratıcı insanlar
'uygulayanlardır. İyi bir fikri, gördükleri yerde işaretlerler.
Fikrin taviz vermeksizin
hayata geçirilmesi aşamasına kendi şahsiyetlerini de katarak, çıkarabilecekleri
en iyi işi çıkarırlar.
Yaratıcı insanlar "Bu
kimin harika fikriydi böyle?" demezler. Ama fikirleri ya da onları ortaya
atanları da küçümsemezler. Bununla uğraşacak vakitleri yoktur.
Gerçek anlamda yaratıcı
insanlar ne kadar verimli işlerse ya da çalışırsa çalışsın, sadece bir tane
beyinleri olduğunu bilirler. Bu yüzden, başkalarının fikirlerini de dinleyerek,
iyi bir şeyler yakalama ve çıkarma şanslarını arttırırlar. Yüz kişi dinlemeleri
durumunda, yaratıcılık kapasitelerini yüz ile çarpmış olacakları gerçeğini iyi
bilirler.
LVI - Ofis İçi
Çekişmelerden Uzak Durun
Tepeye giden yolun
zemininin, meslektaşları ve rakiplerinin bedenleriyle döşendiğini zanneden birçok
yönetici vardır. Bunlar kendi düzeyinde olup da rakibi olabilecek kim varsa,
zamanlarının büyük kısmını onu mahcup etme veya küçük düşürme amacı güden ince
hesaplar yapmakla harcarlar. Ne olduğu fazla ortada olanlar kendi hesaplarının
kiralık katilleridir, daha zeki olanlar işlerini küçük bir çakıyla görmeye
bakarlar. Sıklıkla dalkavuk tiplerdir. Ayaklarınızda veya boğazınızda, ama hep
oralarda bir yerlerdedirler. Başarılı oldukları ortamlar ise yalnızca kayda değmeyen
topluluklar ve kredibilitesi vasatın altında kurumlardır.
Ofis içi politikanın
dozunu kaçırmak, klasik bir zayıf liderlik yeteneği semptomudur. Bunlar kimi
zaman ödül sisteminin açık veya adil olmamasından kaynaklanmaktadır. Bu
insanlar da önlerini bu şekilde açma yoluna giderler. Bu arada işler de önü
alınamaz şekilde karışabilir ve büyüyebilir. Rekabetin üzerine gitmek ve yeni
müşteriler için savaşmak yerine bu yönetici tipleri birbirleriyle didişip,
ileride işlerine yarayacak insanları içi boş iyiliklerle kendilerine borçlu bırakmaya
çalışırlar ve vakit harcarlar.
Zamanınızı harcamayın.
Vaktinizi ortaya bir şeyler çıkarmakla, düşündüğünüz
bir şeyleri tamamlamakla
değerlendirin. Neyin neresinde durduğunuzu çıkardığınız işler anlatsın. İyi
çalışan kurumlarda önemli olan tek şey, o kuruma verdiklerinizdir.
Bilen en son kişi siz
olun. Bir şeylerin içine çekilmeye hiçbir zaman seyirci kalmayın. Biri size
"bir sen biliyorsun, ona göre" ya da "çok gizli" diye
başlayarak bir şey anlatacak olursa, söze başlamasına dahi izin vermeyin.
Sormayın, cevaplamayın, katılmayın. Kimse hakkında kötü bir söz söylemeyin.
Dedikodu yapmayın. "Bilmiyorum" deyin. Bunun için sizi kimse
suçlayamaz.
Sadece çalışın.
LVII - Çekici
Görünün ve Öyle de Olun
‘Biraz’ kibir iyidir.
Kendinize iyi bakın ve çekici bir görünümünüz olmasına
dikkat edin. Çakı gibi
olun. Saçlarınız itinalı biçimde ve düzenli olarak kestirin.
Frapan, rüküşve ucuz
kalite kıyafetlerden kaçının. Sağlık göstergesi bronz bir
görünüm kazanın. Yüzünüz,
içeriden yeni çıkmış, güneş görmemiş birininki gibi
olmasın.
Hasta durmayın. Düşünürken
dahi sağlıklı olun. Vitamin alın. Düzenli olarak egzersiz yapın ve
yemeklerinizde öğünlere uyun. Sağlıksız streslerinizi fark edin
ve kendinizi
dinlendirmenin, stresinizi düşürmenin yollarını bulun. Yıllık olarak tepeden
tırnağa sağlık kontrolünüzü yaptırın.
Işıltılıbir gülüşünüz
olsun. Dişlerinizi fırçalayın ve temiz bir nefes sahibi olun.
Dişlerinizi yaptırın,
hatta gerekiyorsa tel de taktırmaktan çekinmeyin. Saçınızı,
ellerinizi ve tırnaklarınızı
temiz tutun. Kepek sorununuz kesinlikle olmasın ve
ağır ya da gereğinden
fazla kullanılmış parfümlerden kaçının.
Ayakkabılarınızı düzenli
olarak boyayın veya boyatın. Hoşunuza gidiyorsa yakanıza taze bir çiçek koyun.
Adımlarınızdan gelen seslere bir ahenk katın.
Dik durun. Ve kesinlikle
gülümseyin.
LVIII - İyi
Patronun İzinden Gidin, Felsefesini Araştırın ve Zihninizde Yaşatın
Birçok insan, akıllarında
yer eden öğretmenlerini yuva sınıfındakilerden
başlayarak mezun oldukları
okulun son sınıfındakilere kadar bir kerede
sayarlar. Aynı şey
antrenörleriniz ya da akıl hocalarınız için de geçerlidir. Bu iş
dünyasıiçin de
söylenebilir. Çünkü 'büyük' patronlara çok sık rastlanmaz. Birçok
sıradan ve sadece 'iyiydi'
denebilecek insan vardır, düşünürseniz biraz da 'facia'
denebilecek sima
hatırlayabilirsiniz. Ama 'büyük' patron gerçekten ender
rastlanan bir karakterdir.
Onlar vaaz vermeden
öğretirler. Seviyeli biçimde takdir ederler. 'Büyük'
patronlar sizinle
tartışırlar ve adil hedefler koyarlar. Dürüsttürler.
Emirlerindeki grupları,
yargılayıp, yasaklar koymadan, bireylerini topluluk
içinde eleştirmeden,
bürokrasi içinde yoğurmadan yetiştirirler. Bazıları fazla
nev'i şahsına münhasır,
fazla anlık istekleri olan, hatta bazen biraz kendine
yontma eğiliminde
olabilir. Ama her zaman deneyimli, çalışkan, açık görüşlü ve
zekidirler.
Kariyerinizde bu
insanlarla erken karşılaşmaya bakın. Altında çalıştığınız
insanlar onlar olsun. Onları
yakından izleyin. Eleştiri ve sorunları ele alış
şekillerini gözlemleyin.
İnsan çalıştırma prensiplerini görün. İşlerinin üstesinden
nasıl geldiklerine dikkat
edin.
Onların yolunu öğrenin.
LIX - Bütçeyi
Aşmayın
İşinizi vaktinde ve bütçe
dahilinde bitirin. Üst düzey yöneticiler, sadece işini beklendiği ve arzu
edildiği şekilde bitirenleri terfi ettirirler. Bütçeyi aşmak ise
kesinlikle beklenen ve
arzu edilen bir durum olmadığı gibi, sorun yaratır. İş
üzerindeki baskılardan en
önemlisi, her zaman için, masrafları düşürmeye
çalışma sıkıntısıdır.
Bütçenin aşılması, bu baskıyı iyice yoğun hale getirmekten
başka bir şey değildir.
Şirketlerde en küçük
işlerin tablolarında dahi, belli bir bütçeye sadık kalma zorunluluğu vardır.
Müdürün üzerine düşen görev, hedefleri açık ve net şekilde
biliyor olmak, onlara
ulaşmak için gerekli planları yapmak ve işi sonlandırma
aşamasında fiyatlandırmayı
dikkatlice çıkarmaktır.
Kısıtlı bütçeler,
yaratıcılığı, zekâyı ve buluşlar yapabilme yeteneğini ön plana
çıkarır. Bu becerileri
ortaya koyabilmek adına, dar bütçeyi bir fırsat olarak
görün. İşleri halletme
yolunda, yeni ve daha az masraflı yöntemler geliştirin.
Şirketiniz bu sayede bile
ilerleme kaydedecektir. Takdir edileceksinizdir.
LX - Rakiplerinizi
Asla Küçümsemeyin
Karşınızdakiler bazen
rakipleriniz, bazen rakip olabilecek diğer müdürler veya
bazen de satın alma
komiteleri olabilirler. Görüntü itibariyle de her zaman için
çeşitlilik
göstereceklerdir; karşınıza kadın, erkek, şişman, zayıf, genç, yaşlı,
salağın teki veya karizma
sahibi ciddi bir karakter olarak çıkabilirler. Bazen dili
son derece güzel kullanan,
bazen dili bile dönmeyen, bazen her şeyi karman
çorman anlatan, bazen de
ahengi saygı uyandıran birileridirler. Görünüşe veya
anlatıldıkları şekle asla
aldanmayın. Kendinize olan güveninizin artma sebebi
bununla bağlantılı olmasın.
Buna güvenerek hiçbir yargıya varmayın.
Bir rakibin zekasını, dayanıklılığını
veya yeteneklerini asla küçümsemeyin.
İyilik veya kötülük
edebilme güçlerini, yalan, dolan, üçkâğıt ve her türlü hile ile
verebilecekleri zararları
asla küçümsemeyin.
Bu hataya düşecek
olursanız, beklenmedik bir darbe ile oturduğunuz yerde
kalabilirsiniz. Ama bunu
yapmak yerine, rakiplerinizi olduklarından da iyi kabul
edip önlemlerinizi buna
göre alırsanız hoş sürprizlerle karşılaşacaksınızdır.
LXI - Kimsenin
İyi Olmasını Çekemeyenler Vardır;
Pimlerini Tek Hamlede
Çekin
İnsanın kariyerindeki en
büyük engel ve tehlikelerden biri 'iyi' olana çelme
takabilmek için yaşayanlardır.
Bu tipler genel olarak şirket içi çekişmelerin artık
işe geliş gidiş amacı olduğu
yerlerde barınırlar. Ama bu başka yerlerde
bulunamayacakları manasına
gelmez. Bu kişi patronunuz dahi olabilir. Bunlar
her zaman dalavereci, hırslı
ve ihanet etmeye son derece yatkın tiplerdir.
Hedefleri, gelecek vaat
eden kişilerdir. Olası tüm rakiplerin peşindedirler ama
ağlarına düşen kurbanlar
genellikle üst makamları hedefleyen, çalışıp
çabalamaktan etrafında
olup bitenleri fark edemeyen, zavallı alt düzey şef ya da
müdürlerdir. Çünkü amaçları
uğruna diğerlerinden daha fazla risk almaya
eğilimlilerdir ve daha
fazla hata yaparlar.
Bu leşkargaları, Mark
Twain'in, yalancılık ve iftira konusundaki muhteşem
gözlemlerine de yer
verdiği bir denemeler kitabında söylediği bir sözü, farkında
bile olmadan
karakterlerinin bir parçası haline getirip anayasaları yapmışlardır.
'Gençliğe Nasihatler'
adlıbu yapıtta şöyle der Twain; "gerçek, ne saklanması ne de yok edilmesi
o kadar zor bir şey değildir, ama iyi uydurulmuş bir yalan
ölümsüzdür".
İyi bir gözlemci için, bu
tipler gayet ortada ve kim oldukları, ne oldukları belli
kişilerdir. Ayrım
yapmaksızın herkese saldırabilirler ve saldıracaklardır da. Bu
özellikleri onların
yumuşak karınlarıdır.
Bir meslektaşınızla
konuşurken konu bu kişiye gelecek olursa, ki gelecektir de,
herkes tarafından bilinen
bir hedefseniz sadece şunu söyleyin: "Bay X'i bilirsiniz,
onun için isimlerin,
kişilerin pek bir önemi yoktur."
Konuştuğunuz arkadaşınız,
Bay X'in tarzını bilen biri olarak, kendisinin de bir
hedef olduğunu veya olacağını
düşünecektir. Bu, buna göre önlemler almasını ve peşinden de bir yerde Bay X'i
düşman ilan etmesini getirecektir. Ava giden avlanmak üzeredir.
LXII - 'Yapmamalıydım Kulübü' Üyesi Olun
‘Yapmalıydım Kulübü’
üyeleri her zaman "şöyle yapmalıydım", "şunu
yapmalıydım",
"öyle yapsaydım" "böyle etseydim" der dururlar.
'Yapmalıydım
Kulübü', harekete geçme
özürlü, riskten ölesiye korkan üyelerle doludur. Hiçbir
şeyin üzerine gitmezler.
Kaybetmekten öyle korkarlar ki, kazanmak üzerine plan
yapmaya sıra bile gelmez.
'Yapmalıydım Kulübü'
sıkıcıdır. Üyeler hiçbir zaman yara almaz. Üzerlerinde bir
sıyrık dahi yoktur. Son
saniyede atıp sokamadıkları bir şutları yoktur. Hiç uyarı
almamış, dikkatleri
üzerlerine hiç çekmemişlerdir. Bu kulüpte bir Chris Evert
Lloyd, bir Larry B ir d
yoktur.
Olunması gereken yer
'Yapmamalıydım Kulübü'dür. Bu, kazananların buluştuğu
dairedir. Kendinizi
kınayıp "bazen kendime inanamıyorum, bunu kesinlikle
yapmamalıydım"
dediğiniz her anın karşılığında, sonuçları öyle yapmış
olmanızın ne kadar iyi
olduğunu gösteren on ayrı olay yaşayacaksınızdır. Ne
kadarına cesaret ederseniz
o kadar kazanırsınız.
LXIII - Fikir
Kusursuz Olmak Zorunda Değildir, Ama Hayata Geçirilişi Hatasız Olmalıdır
Mükemmel yeni ürününüzü
piyasaya sürmek için o mükemmel zamanı ve sürüm için gerekli olduğuna
inandığınız o mükemmel şartları bekleyecek olursanız, bilin ki startıasla
veremeyeceksinizdir. En büyük firmalar ve en başarılı ürünler dahi
başlangıçlarından bu yana ilerleme ve gelişim göstererek gelmişlerdir.
Eğer ürün mevcut olan tüm
benzerlerinden iyiyse ve ihtiyaçlara o an piyasada bulunan diğer ürünlerin
verdiğinden daha iyi cevap veriyorsa, daha fazla beklemenin anlamı yoktur. Daha
iyi olan bir şeyi, biraz daha iyi olması için
geliştirmek üzere
bekletmek, kazandırmayacağı gibi, kaybettirebilir bile.
'Kusursuz'un, 'daha İyi’nin
düşmanı olmasına izin vermeyin.
Elinizdeki ürünün
geliştirilmesi ve piyasaya takdimini en küçük detaya dahi
azami dikkat ve özen
göstererek gerçekleştirin. Hiçbir eksiğiniz olmasın.
Piyasaya arz zamanı iyi düşünülmüş
olsun. Fiyat politikanızın, reklam
kampanyalarınızın ve tüm
diğer detayların üzerinde düşünülmüş olduğundan
emin olun. Oturtmaya
çalıştığınız şey, yeni bir üründen, yeni bir üretim şekline,
bir emlak komisyonculuğu
modelinden en alakasız bir başka yeniliğe kadar, her
ne olursa olsun, onun başarılı
olmasına ya da fiyaskoyla sonuçlanmasına karar
verecek olan, sunum dönemi
öncesi yapılacak olan son rötuşlar sonrası eksiksiz
bir işçıkarmaktır.
LXIV - HatalarınızıÖzenle
ve Çekinmeden Çıkarıp Not Edin
Hatalar kilometre
taşlarıdır. Yeni ve daha önce denenmemiş alanlara getirilmiş hareketlere işaret
ederler. Bir yerde, öğrenmek için tasarlanmış aparatlardır.
Fikir defterinizin bir
bölümünde (bakınız bölüm IX) bunlar için ayrı bir kayıt tutun. Tam olarak neyi yanlış
yaptığınızı, yanlış hamleyi nerede yaptığınızı, böyle çuvallamanıza neyin sebep
olduğunu açık açık yazın. Yanlış şeyi söylemeniz için sizi dürten neydi? Fazla mı
öfkeliydiniz? Olgun davranamayacak bir ruh halindeydiniz belki de. Dedikoduya girmiş
ya da böbürlenmeye mi? Başlamıştınız yoksa? Ev ödevinde bir adımı kaçırmış,
küçük görünen bir detayı göz ardı etmiş ve ya kısaca tembellik edesiniz gelmiş olabilir
mi peki? Kendi kendinizin savcısı olun.
Hatanızın ana sebebi her
ne ise, onu muhakkak not edin. Bu hatayı büyük olasılıkla bir daha
tekrarlamayacaksınızdır. Bundan çıkardığınız dersleri, aynışey başınıza tekrar
gelecek olduğunda aynı durumda bu kez nasıl davranacağınızı yazın.
Hataları kabullenmek,
kişinin kendini güvende hissettiği ve rahat olduğunun bir göstergesidir. Yeni
şeyler deneme ve sonu belirsiz bile olsa bir şeylere girişip, bir şeylerini
riske atabilme konusunda hala istekli olduğunu gösterir. Hatalar, boş oturmayan,
bir şeyler yapan, aktif insanın eserleridir.
Yazılı olarak not edilmiş
hatalar ise, sıklıkla çok başarılı bir insanın koleksiyonudur.
LXV - Bugünü
Yaşayın; Yarını Planlayın; Dünü Unutun
Dünü geri getiremezsiniz.
O yüzden hiç denemeyin. O günlerdeki bir olayı hatırlayıp da, ne yerinin, ne de
sevinin. Bugüne bakın. 'Bugün' çok önemlidir. Ne şekle girmesini, ne
getirmesini istiyorsanız, odur. Yarını ise, planlayın. Güzel bir gün sizi
beklemektedir.
LXVI -Eğlence
Yaratın; Gülün
İş dünyası, eğlenip
gülemeyecek kadar zorludur. Bu durumda güzel olan, işinizin kendiliğinden
eğlenceli bir iş olmasıdır. Bu da değilse, o zaman ya işinizi değiştirmeniz, ya
da ona biraz eğlence katmanın yollarını araştırıp bulmanız gerekir.
Eğer insanlar için
işlerini bolca eğlenceli bir hale getirirseniz, daha çok çalışacaklar, daha yaratıcı
olacaklar ve hayatları ve kariyerlerinden daha memnun bireyler haline
geleceklerdir. Sürekli biçimde ölüm kalım savaşı ortasında, baskı ve kasvet
altında bir çalışma ortamı, stresli ve verimsizdir.
Espri anlayışı kuvvetli ve
çalışma arkadaşlarının dolu zihinlerini hafifletmeyi bilen bir müdür, her zaman
motive ve mutlu bir takımla çalışacaktır.
İnce bir espri anlayışı, zekâ
göstergesidir. Şirket başkanlarında aranan ve arzu edilen bir özelliktir.
LXVII - Ailenize En İyi Müşterinize Davranır Gibi Davranın
İş hayatınız ve
kariyerinizin tüm vakit ve enerjinizi tekeline almasına izin vermek öyle
kolaydır ki. Ne kadar hareket meraklısı olursanız, yapılacak o kadar çok iş
çıkar. Ancak bunu yaparken eşinizi ve çocuklarınızı ikinci plana itmek büyük
hatadır.
Ailenizin desteğine
ihtiyacınız vardır. Bu kariyerinizde size yardımcı olacak bir güçtür. Bazen, miktarı
değişebilecek fedakârlıklar yapması gerekebileceğini bilen ve anlayan,
eğlenceli, zeki ve anlayışlı bir eşe ihtiyacınız vardır. Aileniz, neresinden
baksanız gelecekle ilgili her planınızda yer alması gereken bir
müttefikinizdir.
Ailenizi ajandanıza
yerleştirin. Mümkün olduğunca çok maç programı yapın.
Seyahat programları
çıkarın. O akşam çocukları hayvanat bahçesine götürüyorsanız, işten erken
çıkın. Aile programlarınızı devamlı ‘yapılacaklar' listenize alın. Onlara devamlı
öncelik tanıyın. Ailenizle geçireceğiniz iyi bir zaman, size bin katı moral ve
işgücü olarak dönecektir.
Eşiniz ya da çocuklarınız size bir şey söyleyecek
olduğunda, elinizdeki gazete veya kitabı bırakın, televizyon seyrediyorsanız
sesini kısın ve onlara dönerek, konuştukları süre boyunca gözlerine bakarak onları
dinleyin. Böylece hem onlarla
aranızdaki ilişki ve bağı güçlendirecek, hem de aynı zamanda dinleme becerinizi
geliştirme adına da çalışma yapmış olacaksınızdır. Bunun gerçekten çok kibar
bir davranış olacak olması da işin bir başka yönüdür.
Ailenize, işinize ya da o
önemli ve büyük müşteriye baktığınız saygı ve sevgi çerçevesinden bakın.
LXVIII - Hedef
Olmazsa Başarıda Gelmez
Hokey veya futbolda,
kazanabilmek için gole ihtiyacınız vardır. Gol, başarılı bir denemeden alınan
sonuçtur ve bu sebeple amaçtır, hedeftir. Buradan anlaşılan, hedef olmadığında
galibiyet de gelmez, zafer de. İşte de aynı kural; hedef yoksa
zafer de yok. Hayatta aynı
kural; hedef yoksa zafer de yok.
Kendinize hedefler
koymalısınız. Zamanı kullanma üzerine yazılan kitaplar, hedefler belirlemenin,
zamanın dizginlerini ele almanın ilk adımı olduğuna işaret ederler. Hedefler, planlarınızı
şekillendirir, enerjinizi yönlendirir ve rezervlerinizi birleştirmenizi sağlar.
Hedeflerinizi, fikir
defterinize (bakınız bölüm IX) yazmalısınız. En az iki grup hedef listeniz
olmalı. Biri kariyerinizle, diğeri ise iş dışı yaşamınızla ilgili olarak.
Her iki liste de kendi
içlerinde yirmi beşyıllık, on yıllık, beş yıllık ve yıllık alt listelere
ayrılmalı. Yıllık hedefleriniz on iki adet aylık, aylık hedefler de kendi içlerinde
haftalık hedeflere.
Yıllık, aylık, haftalık ve
günlük 'yapılacaklar' listeleriniz de olsun. 'Yapılacaklar' listenize,
hedeflerinize ulaşmak için yapmanız gerekenleri yazın. Günlük 'yapılacaklar'
listenize, sizi uzun vadeli hedeflerinize yaklaştıracak ön işlerden oluşan
hareketler ekleyin. Bu sizi hedeflerinize odaklanmış tutacaktır.
Hedefleriniz olmazsa
kafanızdakilere ulaşamazsınız.
Hedefler hedefleri
getirecektir.
LXIX - Çalışanlarınızın
Eşlerini Her Zaman Hatırlayın
İş hayatında, kariyer
insanlara çok fazla bağlıdır. Başarılı olmanız, takımınızdaki insanların destek
ve çalışmalarınıza katkılarına bağlıdır.
Omuzlarındaki yükleri ne
kadar hafifletirseniz, o yükü o kadar uzun süre taşırlar. Bir eş yardımcıda
olabilir, eşinin burnundan da getirebilir. Anlayışlı olup destek de verebilir,
sızlanıp şikâyet de edebilir. Çalışma arkadaşınız için fazla mesai ve iş yolculuklarını
kolaylaştırabilir. Ya da aynı eş bütün emeklerin heba olmasına sebep olabilir.
Eşler, şirket için önemli bir potansiyel müttefik ya da maazallah, ölümcül bir
düşmandır.
Tüm bunlar gayet ortada
bir gerçektir ama nedense eşlerin işler üzerindeki etkileri şirketler
tarafından devamlı ihmal ve bazen göz ardı edilir ve hatta çoğu zaman unutulur.
Çalışanlarınızın
ailelerini unutmayın. Bir fırsatını bulduğunuz an, onlara destekleri için
bizzat teşekkür edin. İş arkadaşınız sizi yemeğe çıkarmak istiyor
veya kendini buna mecbur
görüyorsa, onun eşini de davet edin veya onun da bir şekilde çağırılmasını
sağlayın.
İyi becerilmiş bir iş için,
çalışanlarınıza ara sıra 'iki kişilik bir hafta sonu' sürprizleri hazırlayın.
Eşleri devamlıaklınızın
bir köşesinde bulundurun. Herkes, olacağından biraz daha mutlu olacaktır.
LXX - İşe Satıcının Gözüyle Bakın
İş hayatındaki en eski
klişe sözlerden biri "biri bir şey satana kadar hiçbir şey olmaz"
der. Gerçekten de, bir şey satılana kadar -ya da bir şey satılmadığı sürece-muhasebeciler
için hesaplayacak bir şey çıkmayacak, üreticilerin bir şey üretmeleri
gerekmeyecek ve ortada yöneticilerin yönetecekleri bir şey olmayacaktır.
Kendini satan ya da kendi kendini sattıran ürün çok azdır. Çoğunluğunun
satılmaya ihtiyacı vardır. Birileri siparişi almalı, ürünü raflara dizmeli ve
müşteriye cebindeki parayı harcatmalıdır. Çarkı döndüren anahtar satıştır.
Şirketteki işleviniz ne
olursa olsun, şirketiniz ne tür bir şirket olursa olsun, ürünün veya verilen
hizmetin ne olduğuna bakmaksızın, işe satıcının gözüyle bakmalısınız. Çünkü
müşteri ile bire bir temas halinde bulunan satıcıdır. Şikâyetleri o dinler.
Terslenen odur.
Zamanınızın bir kısmını
piyasada geçirin. Eğer imkânınız varsa, şartlarınız ve durumunuz uygunsa, arada
satış yapın. Satış elemanlarıyla birlikte yolculuk edin. Müşterilerle telefon
görüşmeleri yapın. Satış toplantılarına katılın. Çalışma dönemleri organize
edin. Dışarıda neler olup bittiğini öğrenin.
Bunlar size satış gücü ve
yeteneği ile ilgili özellikler ve gideceğiniz her şirkette
Ayrıcalıklı bir konum
getirecektir. Size, şirketler içinde her zaman en güçlü gruplardan olan Satış Departmanı
içinde haklı bir şöhret kazandıracaktır. Satış görevlilerini nelerin motive
ettiğini, nelerin morallerini sıfıra düşürdüğünü görecek ve öğreneceksinizdir.
Müşteriler hakkında bilgi edineceksinizdir -ki bu bilgi büyük bir gücün
kaynağıdır.
Gizli yolları çalışın.
Çalışın ki onlar da sizin için çalışsın.
LXXI -Sıkı Bir Satıcı
olun
Zehir gibi satış yapmayı öğrenmeniz lazım. Bunun yolu ise sadece ikna etmekten geçer.
Departmanınızdaki kadroya cumartesi günü mesaiye gelmeleri gerektiğini söylemek
olsun, son şeklini verdiğiniz bir işi patronunuzun onayına sunmak olsun,
üzerinde herkesin gözünün olduğu bir işe talip olmak olsun, ikna gücü gün
içinde sayısız kez ihtiyacınız olan bir yetenektir. Bunlarda kullanacağınız
ikna kabiliyeti ile de sonuçta kendinizi veya yaptığınız işi satacaksınızdır ki
bu da ikna ve satış arasındaki sıkı bağı gösterir. Satış üzerine milyon tane
kitap vardır.
Birkaçını olsun okuyun. Sıkı
ve 'gittiği zaman siparişi almadan dönmez' türü bir satıcı olun. Satan bir satıcı olmak için, firma içinde
fırtınalar estiren, oradan oraya koşturan veya akıllı kelimeleri iyi kullanan
biri olmanız şart değildir. Yalnız,
şu belirteceklerimi uygulamanız gerekebilir:
'Müşterinizin' ihtiyaçlarını iyi belirleyin.
'Ürününüz', 'müşterinizin' ihtiyaçlarını belirlemekte
nereye kadar başarılı olacak, tartın.
Sarsılmaz bir kararlılık ve hatta inatla, görüşünüz ve
isteğinizin arkasında kalmaktan vazgeçmeyin.
'Satış' için o fazladan bir konuşmayı yapın.
Başka alternatif yokmuşçasına, 'sipariş' isteyin.
O 'siparişi' almak için, ne kadarı yeterli gelecekse o
kadar ziyaret ve aramaya hazırlıklı olun.
İnatçı ve kararlı satıcılar
bilirler ki istatistikler onların yanındadır. Bilirler ki tüm satışı
sonlandırma konuşmalarının yüzde yirmi beşinde, son cümle siparişin
ne kadar olacağı ile
ilgilidir. Ayrıca bilirler ki o satışı sonlandırma konuşmalarının yüzde yetmiş beşi,
en az dördüncü ve hatta bazen bir sonraki görüşmede yapılır. Yine bilirler ki
satıcıların yüzde doksanı görüşür gider; müşteriye başka alternatif
bırakmayacak şekilde 'şimdi gelelim siparişinize' demeyi atlarlar. Bilirler ki
bütün satış görüşmelerinin yüzde doksan beşi sohbet ve eğlence formundadır,
satış değil. İşte bu sebeplerden dolayı da bilirler ki inatçı ve kararlı satıcı
için, bir şey satmak zor iş değildir. Bilirler ki başarının formülü daha fazla
arama veya görüşme yapmak ve işi sipariş alma aşamasına ya da -müşteriyi'
sipariş alma konusuna getirmekten ibarettir. İnatçılık, kararlılık, tarz. Sıkı satıcı
bunlara sahiptir.
LXXII -İmparatorluk
Kurmaya Çalışmayın
Birçok müdür, şirket
içindeki en büyük bütçeye, ya da kendisine bağlı en çok çalışana sahip olan
makam olmayı, tepeye ulaşmayı garanti eden özellikler sanmak gibi bir yanılgı
içindedir. Oysa aslına bakacak olursanız şirket tarafından en fazla ihtiyaç
duyulan müdür, işini her zaman daha azıyla (daha az para ve daha az çalışan)
halledendir.
Asla, bütçenizin
elverdiğinden daha fazlasını yapmanızın bekleniyor olmasından yakınmayın.
Sürekli olarak yeni birilerini işe alma ihtiyacı duyan ve kadrosu durmadan
genişleyen müdür olmayın. Kaynak eksikliğini mazeret olarak kullanmayın.
İmparatorluğu unutun.
Terfi, yetki ve güç, üretenlere sunulur, ortalığı başkasının parası ve
başkalarının işgücüyle organize etmeye çalışanlara değil.
LXXIII - Ürün Odaklı
olun, Kırtasiye Değil
Modern şirketler korkunç
bir ikilem içerisindedir. Bir yandan, işlemleri para tasarrufu sağlayacak
şekilde düzenlemek ve bürokratik askıntılardan (Bürokratik askıntılarla
kastedilen, kurumlardaki kurallar, işe yaramaz formlar, ara makamlara verilen
raporlar, sırf adet diye yapılan işler gibi, sayıları artan gereksiz büro
işleridir.) kurtulmak istemektedirler. Süper fikirlere ve sağlamcı risk
uygulamalarına ihtiyaçları vardır. Yerinde girişimler ve müteşebbis
anlayışlarla ayakta dururlar. Piyasaya karşı para, zaman, işgücü ve hammadde
gibi her biri bir diğerinden kıymetli kaynaklarını seferber etmek
zorundadırlar.
Ama bunca işlerinin
arasında, aynı şirketler bir yandan da tertip, düzen, dosya, klasör bataklığına
doğru yol alırlar.
Kurumlar, bünyelerindeki
girişimci ruhlu çalışanlardan korkarlar. Yeni soluk getirecek, yeni iş sahaları
keşfedecek, onları uyanmaya zorlayacak şahsiyetleri taşıyamazlar. Birçok müdür,
şirketlerindeki fikir adamlarının gayrı resmi, kural
tanımaz, düzen dinlemez,
prosedür düşmanı havasını kaldıramaz. Şirketlerin istediği, aylık raporlar,
detaylı maliyet hesapları, ille formlar üzerine dökülmüş personel performans
listeleri, telefon kayıtları, yılın ilk bölümü raporları, bilmem kaçıncı bölümü
raporları, yılsonu raporları, yüz sayfalık yıllık iş planları, ihtimal
hesapları ve enerji ve vakti sokağa atan ve hiçbiri yazarkasayı çalıştırmayan,
bunlar gibi daha yüzlerce dökümdür.
Bu selüloz bataklığına
saplanmayın. Şirketinizin kâğıttan kelepçelerini kabul etmeyin. Aylık raporlar
aptalcadır. Uzun, sıkıcı, verileri -rapor, bir sonraki ayın yarısında çıktığı
için- kullanılamayacak kadar geç ve içeriği antik çağlar tarihinin, süslenip,
yaratıcı şekilde kaleme alınmış hallerinden başka bir şey olmayan gereksiz
dökümlerdir. Bir tanesiyle dahi uğraşmayın. Eğer çok ısrar ederlerse, yazma
işini kadronuz arasında bölüştürün ya da her dönem birisi yazacak şekilde
sıraya koyun. Kim ne istiyorsa onu yazsın. Ama kolaylık sağlar düşüncesiyle
kimsenin kimseninkilerden kopya çekmesine de izin vermeyin.
Neden mi? Kopya çekmek
için uğraşacakları zaman bile bir vakit kaybıdır ve bu iş buna bile değmez de
ondan. Onun yerine, kim ne isterse onu yazıp bir an önce işine dönsün. Sonra onları
okuyup değerlendirecek kişi de siz olmayın.
Ayrıca, zaten herkesin katıldığı
ve dolayısıyla her detayını bildiği toplantılar sonrası, toplantı notları çıkarıp
onları yeni bir şeylermiş gibi dağıtmakla ya da seyahat sonrası raporları düzenlemekle
(vardır böyle işgüzarlar) ya da şirketinizin gelişimine direkt olarak etkisi
olmayan hiçbir şeyle uğraşmayın.
LXXIV - Öğretmek,
Hem Liderlik Etmek Hem de Bir Yandan Öğrenmektir
Şirketinizde, önünüze
çıkacak hiçbir eğitim verme fırsatını kaçırmayın. İçerideki göreviniz ya da
mesleğiniz her ne olursa olsun, diğerlerine sizin veya ekibinizin
ne iş yaptığını, bu işi
neden yaptığınızı, nasıl yaptığınızı anlatıp, göstererek, veya
sizin sorumluluk alanınıza
giren herhangi bir uygulamayı öğreterek, şirketinizin
gelişimine katkıda
bulanabilirsiniz. Eğer finans veya insan kaynakları bölümünde iseniz yeni gelen
satış elemanına finans veya insan kaynakları hakkında anlatın. Eğer
reklamlardan veya pazar araştırmalarından sorumluysanız, üretimdekilere
televizyon reklamlarında son zamanlarda 'in' ve 'out' olan eğilimler hakkında
veya müşteri anketleri hazırlamanın incelikleri konusunda ders verin.
Öğretmek durumundaysanız,
bir sunum hazırlayacaksınızdır. Hazırlığınız da, ev ödevi, düzen, sentez ve
çalışma gerektirecektir. Bu gerekli çalışmalar ve içine gireceğiniz sıkı program
da, bildiklerinize yeni birçok şey eklemenizi ve bilgilerinizi geliştirmenizi
sağlayacaktır.
İyi bir hazırlık ve
tekrar, devamında iyi bir sunum getirir. İyi bir sunum ise, konunuzun bir uzmanı
olduğunuzu gösterecek olması açısından, size şirket çapında bir tanımdık ve
itibar kazandıracaktır. Bu, şirketinizde başka alanlarda çalışan insanlarla
tanışmak ve bir şekilde iletişime girmek için de bulunmaz bir fırsattır.
Etrafınızda, çarptığı insanı sizden haberdar edecek kuvvetli etki daireleri
yaratırsınız.
Öğretmek, sorumluluğunuzun
şirket için neden bu derece önemli olduğunu ifade etme yeteneğinizi de
arttıracaktır. Dinleyicilerinizde de bu sayede, sizin şirket için çok kilit bir
noktada bulunduğunuza dair bir inanç oluşacaktır.
LXXV - Fikir
Katilleri Cesaretinizi Kırmasın
Şirketler fikir
katilleriyle doludur. Fikir katilleri her türlü karakter, unvan, tip ve bedene
bürünebilirler. Fikir katilleri, "bu daha önce de denenmişti",
"üst yönetim bunu pek tutmayacaktır", "buna paramız yetmez"
ve bunun gibi anti risk ifadelerinin yüzlercesi ile karşımıza çıkarlar. En bol
rastlanan girişim düşmanı karşılık ise o dayanılmaz "işe
yaramayacaktır" lafıdır. Bunun, insanı çıldırtan ayrı bir tarafının olma
sebebi, genellikle şirketteki çok daha deneyimli isimlerden ve hatta üstlerden
gelen bir karşılık olmasıdır.
Böyle bir durumda
yapılacak hiçbir şey olmadığını henüz bilmeyen gençler çaresizce çırpınırlar.
'Bir şey yapmadan otururlar ise, dediklerinin çıkması ve fikrin işe yaramaması için,
ellerinden geleni yaparlar. Onlar adına, statükoyu besleyecek, mevcut düzeni
koruyacak ve yeni fikirlerle çıkıp, yükselerek, yerlerini tehdit edecek
olanlara karşı koltuklarını garanti altına alacak davranış şekli de zaten
budur.
1970'li yıllarda yaşanan
petrol ambargoları ve bunun doğal bir sonucu olarak devamında gelen,
otomobillerde yakıt sarfiyatını düşürme çalışmaları esnasında, büyük otomobil
üreticilerinden biri çözüm olarak üst düzey mühendislerine arabaların
ağırlıklarını düşürmeleri konusunda kesin bir talimat verdi. Adeta prangalarla
bağlı oldukları küflenmiş düşünce tarzları yüzünden mühendislerin verdiği cevap
ise, daha hafif arabalar üretmenin mümkün olmadığı, olsa bile bunun çok
pahalıya mal olacağı ve güvenlik problemlerinin baş gösterebileceği yönünde
oldu.
Bu çözüm üzerinde direten
otomobil firması bunun üzerine işe birçok genç ve tecrübesiz mühendis aldı.
Yeni mühendislerin yaptığı ilk iş ise, hafif veya pahalı malzemeler arayışına
girmek yerine, ilk önce onlarca ve hatta bazen yüzlerce kilo tutan gereksiz bir
dolu ağırlığı arabadan çıkarıp atmak oldu ki bu bile o an için yeterli
gelmişti. İşe neden buradan
başladıklarına gelince... Henüz daha komplike bir yol bilecek kadar deneyimli
değildiler.
Vazgeçmeyin. Oluruna bırakmayın. İşi
yaratanlar, kuranlar, hep fikir insanlarıdır. Yukarıya ulaşanlar onlardır.
Fikir katillerinin, sivri uçlarınızı sizi vasata indirgeyecek biçimde
törpülemesine izin vermeyin. Basit düşünün. Keyif duyarak sonuçlandırın.
Şirketteki ataletle savaşın. Küçük bir başarı bile, katkıda bulunan, destek
veren, şirketin her yanından taraftarlarınızın mutluluğuna ve takdirine vesile
olacaktır.
Fikir katillerini olumlu
bir güç, bir piston olarak görün. Olumsuzluklarını, daha fazla ev ödevi yapmak
için güzel bir sebep olarak kabul edin. Fikrinizin işe yaraması ve başarılı olması
için, gerekli şeyler üzerinde daha çok çalışın.
CEO Olmanın Yolları
¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯
¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯
_________________________________________________________________
© WWW.MAXIMUMBILGI.COM
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder